Dünya tarihinin en acımasız,
en dehşetli, en büyük kara, deniz ve hava savaşlarının birlikte
yaşandığı muharebe, Çanakkale Savaşı’dır.
1915 yılında, Çanakkale’de, tarihte eşi- emsali az görülen
bir zaferle salibin orduları bozguna uğratıldı,
bir destan yazıldı. Bu destanı Türkler yazdı.
Atalarımız, Allah yolunda, mukaddesat uğrunda, İ’lâ-yı
kelimetullah için savaştılar; Din-i Mübin-i İslâm için canlarını feda ettiler,
şehadet şerbetini içtiler, bir hilâl uğruna güneş olup battılar. İman dolu göğüslerini siper ederek
şehadetleri dinimizin temeli olan ezanımızı susturtmadılar, bayrağımızı
indirtmediler, mabetlerimize namahrem
eli değdirtmediler. Türk’ün varlığını, İslâm’ın izzetini korudular. Müslüman
Türk’ün haysiyet ve şerefine halel getirmediler.
Çanakkale; işgale
karşı savunmanın, birleşik düşman
ordusuna tek başına karşı koymanın,
modern top tüfek ve her türlü silaha karşı taşla, değnekle savaşmanın,
teknolojiye karşı imanla mücadelenin adıdır.
Çanakkale; ölümün, ölümün üzerine yürümenin; yürürken
gülmenin, gülerken Allah’a kavuşma sevincini yaşamanın; Allah’a kavuşurken
aguşunu aşmış bekleyen Hz. Peygamber’e ulaşmanın; Onun mübarek ruhu ile
selamlaşmanın adıdır. Şehit olmanın, kolsuz-bacaksız kalıp gazi unvanı almanın
adıdır.
Çanakkale; gönderi
“Hilâl” olan tuğu zafer burçlarına dikmenin;
Kürşat’tan Atatürk’e uzanan Türklük şuurunun; Hilâl uğruna batan güneşlerin imanının; “Can
sağ iken yurt vermeniz düşmana” dedirten
vatan sevgisinin adıdır.
Çanakkale, medeniyet denilen tek dişi kalmış canavarın gırtlağını sıkmanın adıdır.
Asrın bütün teknolojik silahlarıyla donatılmış birleşik
küffar ordusuna karşı çocuk yaşta
Anadolu köylerinden gelip etten ve kemikten bir duvar örerek eski silahlarla
vatan savunmasına katılan ana kuzularının aslanlaştığı yerin adıdır Çanakkale.
Evet… Çanakkale, Müslüman Türk’ün Haçlı ordusunu yer ile yeksan etmesinin
adıdır. Vatan ve din uğruna cam-ı şehadeti nuş etmenin adıdır.
Çanakkale; imanları, idealleri, azimleri, gayeleri bir olan
arslanların birlikte can verdiği mekânın adıdır.
Anadolu’nun her evinden; Rumeli’nin her köyünden; Edirne’den
Kars’a, Üsküp’ten Kosova’ya, Kerkük’ten
Musul’a, Bağdat’tan Şam’a Osmanlının her beldesinden bir hilal uğruna nice
güneşlerin battığı beldenin adıdır Çanakkale.
Ve... Ve… Evet… Çanakkale, Hz. Peygamber’in Türk’e zafer tacı taktığı
yerin adıdır.
Mehmet Akif’in:
“Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker,
“Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
“Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi,
“Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi.” diye ifade
ettiği zaferin adıdır Çanakkale.
Çanakkale’de, Tanrı’nın “askerim” diye yarattığı asil bir
milleti tarih sahnesinden silmek isteyen küffar ordusu ile Allah’ın Ordusu
karşı karşıya gelmiş, bir ölüm kalım savaşı
yaşanmış ve Türkler muzaffer olmuştur.
Dünya tarihine bir
dönüm noktası koyan Çanakkale savaşlarında şehit olan ve gazi olarak
yurtlarına döndükten sonra Rahmet-i Rahman’a kavuşan tarihin şanlı evlatlarını
anmak, hatıralarını saygıyla yad etmek, onlara cani gönülden
Fatihalar ithaf etmeyi görev saymalıyız.
Müslüman Türk’ün Kâbesi Arap yarımadasında, türbesi Gelibolu
yarımadasındadır.
“Ey şehit oğlu şehit isteme benden makber
“Sana aguşunu açmış duruyor peygamber”
Diyor M. Akif.
Kucak açan Hazreti Peygamber’e koşanların duası: Tanrı
Türk’ü vatansız, bayraksız,
ezansız, hürriyetsiz bırakmasın!..