Geçen hafta perşembeyi cumaya bağlayan gece, mübarek Berat Kandilimizde
aldığımız şehit haberi, ülkece hepimizi yasa boğdu. Yine terör belâsı ve haince
kurulan pusu.
Sonuç hazindi. 4 ŞEHİT, 6 YARALI...
4yiğit, 4 can, 4 evlat, 4 eş, 4 kardeş.
Gencecik yaşta, toprakla buluştu bedenleri. Hepsinin hüzünlü
bir hayat hikayesi, hepsinin yürek burkan bir yaşam mücadelesi var. Evlerine
baktığınızda bunu rahatlıkla görebilmeniz mümkün. Hepsinin de askeri mesleği
seçmesinin tek nedeni, ailesine maddi olarak destek sağlayabilmek.
Ve hepsinin de ortak gayesi, vatanın her bir karış toprağını gözünden
sakınmak....
Canı pahasına...
Kanını dökercesine...
Dört gencecik nefer, canını kurban eyledi vatanına. 6 yiğit,
ölümü göze alırcasına, feda edip bedenini, gazi oldu, bu uğurda.
Vatan uğruna fedakârlığın tarifi yok elbet. "SÖZ KONUSU
VATANSA, GERİSİ TEFERRUATTIR" her daim. Omuz omuza yaslandığın silah
arkadaşınla gayen aynıdır. Düşmanla çarpışırken, ne fikri, ne zikri, ne hissi
farketmeksizin tek ülküsü, AYYILDIZLI AL BAYRAĞIMIZI yere düşürmemektir. O
vakit, ne siyaset gelir akla, ne de politika.
Bölünmesin diye millet,
Bakî kalsın diye devlet.
Nice koç yiğitler, bu uğurda, bu vatan toprağıyla bütünleşti bedenleri.
İşte bu noktada, bizler onların bu gayeyle feda ettikleri
aziz ruhlarına, eşsiz değerdeki naaşlarına sahip olamayıp, hâlâ bölünmenin
eşiğine gelebiliyorsak eğer, yazık bizlere, yazık gencecik toprağa düşmüş
askerlere.
Şehitlerimize yapabileceğimiz en büyük ve son görev,
onların lâyıkıyla merasimine iştirak edip, tekbirlerle, dualarla helâlleşip
edebiyete yolcu etmektir. Milli duyguların en üst düzeye çıktığı, ulvîyatın
hüzünle yoğrulduğu uhrevi zamanlardır,o merasin ânları. Bu gencecik neferlere
kıyan terör belâlarına zaman zaman elbette kızgınlık ve öfke de olması
kaçınılmazdır. Lâkin böylesine uhrevî ortam, ne siyasi hesaplaşma yeri, ne de
tartışma mekânlarıdır. Böyle bir durum oluşması evvelâ MİLLETİM, DEVLETİM
BÖLÜNMESİN diye toprağa düşen ŞEHİDİMİZİN kemiklerini sızlatacaktır. Ve de
yüzyıllardır bizleri birbirimize düşürmek isteyen, hep bir kargaşa için sinsice
bekleyenlerin, neşe içinde ellerini ovuşturmalarına olanak sağlayacaktır.
Türk töresinde misafirperverlik, asırlar boyu yer almıştır. Cenaze
merasimine katılıp son vazifesini yapmak isteyen herkes misafirdir orada.
Siyasi fikirlerin tartışılma yeri aziz şehitlerimizin cenaze merasimi olmamalı.
Asla kirli fikirlerin provake oyunlarına gelinmemeli. Ülkemiz için yeri
geldiğinde omuz omuza mücade ederken nasıl ki fikrimiz, zikrimiz birse, bu
birliğimize ziyan getirecek unsurlara mahal vermemeliyiz.
Burada işin bir kısmı da siyasî liderlere ve medya kuruluşlarına
düşüyor.
Elbette herkesin ideolojisi ve hedefleri vardır, ve bu
hedeflere ulaşmakta, milletin sandıktaki iradesinden geçiyor. Fakat halkın bu
iradesine talip olup, tercihini alabilmek için de söylenen radikal sözler,
bilinmelidir ki bu toplum arasında ayrımcılığa, hatta zaman zaman da şiddete
dönüşecektir. İşte böyle bir ortam da, Allah muhafaza 1980 ihtilâli öncesi
acıların yaşandığı yılları anımsatacaktır bizlere.
Gazetelerin manşetleri ve haber kanallarının olağanca tahrik
unsuru yazıları da, halkın galeyana gelmesinde aktif rol oynayacaktır. Burada
bizler de dâhil olmak üzere toplumu kutuplaştıracak her söylemden, haberlerden
ve yazılardan uzak durmamız gerekiyor.
Aksi takdirde, YASTIĞINI MEZAR TAŞI, YORGANINI KAN yapmış,
BÖLÜNMESİN MİLLETİM, BÂKÎ KALSIN DEVLETİM diye ÇANAKKALE'DE, DUMLUPINAR'DA,
VATANIN HER YANINDA toprağa düşmüş TÜM AZÎZ ŞEHİTLERİMİZİN rûhları sızlayacak,
GAZİLERİMİZİN canları daha da derinden yanacaktır.
Birliğimiz, dirliğimiz daim olsun.
Selâmetle...