Rumlar 21 Aralık 1963 sabahı Kıbrıs’ı ele
geçirmek için kanlı proje başlatmış, Kıbrıslı soydaşlarımız katledilmeye
başlanmıştı. Türkiye bir yandan bu durumu protesto ederken Kıbrıs’ta yaşanan
çatışmaların artması ve Rum tarafının silahlanma kararı alması üzerine 2
Haziran 1964 tarihinde Türk hükümeti Kıbrıs’a çıkarma yapma kararını açıklamış
ve gerekli hazırlıklara başlamıştı.
Türkiye’nin bu konudaki kararlığını gören
Amerika Birleşik Devletleri yönetimi, Türkiye’nin bu kararını önlemek için ABD
Başkanı Jonhson imzalı, içeriği çirkin ve diplomatik teamüllere uymayan bir
ihtar yazısını Türkiye Başbakanı İsmet İnönü’ye iletilmek üzere 5 Haziran 1964
tarihinde, Türkiye’deki ABD Büyükelçisi Raymond Hare’ye şifreli teleks ile
göndermişti.
ABD
Başkanı Johnson mektubunda şu noktaları belirtiyordu:
1) Türkiye, Garanti Antlaşmasını tam işletmeden adaya müdahale kararı almıştır.
Türkiye henüz müdahale hakkını kullanamaz.
2)
Türkiye tarafından Kıbrıs’a yapılacak askeri bir müdahale, kendisini Sovyetler
Birliği ile bir çatışma durumuna sokabilir. Türkiye, NATO’lu müttefiklerine
danışmadan, onların “rıza ve onayını” almadan böyle bir harekete giriştiğine
göre, acaba NATO’nun Türkiye’yi savunma yükümlülüğü var mıdır? Türkiye bu
noktayı herhalde düşünmedi.
3) Türkiye ile Amerika arasında mevcut 12 Temmuz 1947 tarihli yardım
antlaşmasının 4. Maddesine göre, Türkiye Amerika’nın vermiş olduğu silahları
Kıbrıs’a müdahalede kullanamaz. Çünkü bu silahlar Türkiye’ye savunma amacı ile
verilmiştir.
Kaba ve
sert bir üslupla yazılan mektupta Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale etmesinin
ekonomik sonuçlar doğuracağı, bu müdahalede ABD malı silahların
kullanılamayacağı belirtilmiş, müdahale sonucunda Sovyetler Birliği Türkiye’ye
saldırırsa NATO üyesi olsa da Türkiye’nin savunulmayacağı ima edilmişti. Bu
mektup sonrası İnönü ABD’ye giderken Kıbrıs’a müdahale de ertelenmişti.
Müdahale
ertelenmese de yapılabilecek miydi o da tartışılır. Gerek Dışişleri
bakanlığının gerekse CIA’nın raporlarında askeri müdahale yapacak ekonomik ve
askeri imkanlarının olmadığını bildiriyordu.
Bu çirkin üsluplu mesaj gerçekte,
Türkiye’nin kendisine gelmesini ve uzun vadede ABD’den bağımsız bir diplomasi
ve sanayisini geliştirmesinin başlangıcını oluşturdu. Bugün Türkiye kendi
gereksinimi olan silahların büyük bir bölümünü kendi olanakları ile üretiyorsa,
bunu ABD Başkanı L. B. Johnson’un söz konusu çirkin mektubuna borçlu olduğumuz
kesin.
ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı George
Ball “Hayatımda bu kadar gaddar bir diplomatik mesaj görmedim”
diyerek mektubun üslubunun katı ve sert olduğunu belirtmiştir. Bu mektup ile
Türk Amerikan ilişkileri yeni bir döneme girmiştir.
“Her şer de bir hayır vardır” anlayışı ile baktığımızda aynı
zamanda İnönü hükümetinin de düşmesine sebep olan Johnson mektubu Milli Savunma
Sanayimizin temellerinin atılmasına sebep olmuştu.
Günümüze geldiğimizde ABD
Savunma Bakan Vekili Patrick
Shanahan S-400’ler sebebi ile Türkiye'ye Johnson mektubu sonrası çok ağır bir
mektup göndererek tehditler yağdırdı. Bu
kabul edilemez saygısız, haksız mektup nelere sebep olacak yaşayıp göreceğiz