İstiklal Yolu; Milli Mücadele boyunca at, eşek veya
katır ile çekilen kağnı
arabalarıyla cepheye silah ve erzak gibi malzemenin taşındığı; ayrıca Batı
cephesine Osmanlı ordusundan terhis edilen gönüllü askerlerin götürüldüğü; yine
TBMM hükümetiyle görüşmek isteyen sivil halkın, yabancı diplomatların ve basın mensuplarının kullandığı,
İnebolu-Kastamonu-Ilgaz-Çankırı-Kalecik-Ankara hattıdır.
Mustafa Kemal Paşa’nın “Gözüm Sakarya’da
Dumlupınar’da, kulağım İnebolu’da” sözü bu yolun Milli Mücadele’de oynadığı
rolü ve ne anlama geldiğini kısaca anlatmaktadır.
Neden İstiklal Yolu?
Ankara hükümeti Batı cephesinde Yunan işgaline karşı
ordunun lojistik ve asker desteğini sağlamak, dış dünya ile irtibata geçmek
için Karadeniz’de güvenli bir liman olan İnebolu’yu seçmişti. Zira
İstanbul-Bolu çevresi işgal altındaki İstanbul’a yakınlığı ve buralarda meydana
gelen isyanlar sebebiyle güvenli bir bölge değildi. Doğu Karadeniz ise Ermeni
ve Rum çetelerinin faaliyet alanıydı, İstanbul’a da uzaktı. İnebolu-Kastamonu-Ilgaz-Çankırı-Kalecik-Ankara
hattı, Milli Mücadele’yi destekleyen halkın yaşadığı en güvenli hat
durumundaydı. Bu hat ilk çağlardan beri kullanılan bir yoldu. Osmanlı
Dönemi’nde 1866 yılında başlayan karayolu yapımı çalışmaları çerçevesinde,344
kilometre olarak gösterilen İnebolu-Ankara yolunun bir bölümü yapılmış, bir
kısmı ise inşa halinde bulunuyordu. Geri kalanı ancak kağnıların ve atlı arabaların gidebileceği
şekildeydi. Bununla birlikte İstiklal
Yolu’nun güzergâhı oldukça dağlık ve engebeliydi. İstiklal Yolu, Kuzey
Anadolu’nun geçit vermeyen üç sıra dağının (Küre,
Ilgaz ve İndağı) üzerinden
geçmekteydi.
Yurt içindeki askeri malzemenin yanı sıra Rusya’dan
sağlanan silah ve cephaneler de İnebolu limanı getirilip bu yol vasıtasıyla
Batı cephesine ulaştırılmıştı. İşte İstiklal Yolu’nun Milli Mücadele’nin lojistik desteğinin anahtarı
konumunda olması bakımından İtilaf devletlerinin saldırısına uğramıştı. İtilaf
devletleri Anadolu’ya lojistik malzeme girişini engellemek için Karadeniz’de
denetimlerini sıklaştırmışlar, bu arada İnebolu sahilini abluka altına alıp,
İnebolu Limanını 1921 yılı içerisinde birkaç defa bombalamışlardır.
İstiklal Yolu Kahramanları
İstiklal Yolu’nun pek çok isimsiz kahramanları
bulunmaktadır. Bu kahramanlar olağanüstü çaba ve gayretlerle Milli Mücadele’nin
başarıya ulaşmasına katkı sağlamışlar ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının
alt yapısını oluşturmuşlardır.
Şerife Bacı
“Kastamonu’nun Seydiler ilçesinden olan Şerife Bacı,
sonu hazin biten bir destanın kahramanıdır. 1921 yılının ilk aylarında, Şerife
Bacı, İnebolu’dan aldığı cephanelerle Kastamonu’ya doğru yola çıkmış, çetin kış
şartları ve aniden bastıran tipi sırasında bağlı bulunduğu kağnı kolundan ayrı
düşmüştür. Şerife Bacı, o zor şartlarda Kastamonu Kışlası yakınlarına kadar
gelmişse de o şartlarda donmaktan kurtulamamıştır. Fırtına ve tipinin sabahında
bir bebeğin ağlama sesini takip eden devriye ekibi sahibi donmuş bir kağnı
arabası ile karşılaşmıştır. Devriye ekibi kağnıda üzerleri kardan etkilenmemesi
için battaniye ile örtülmüş cephane ile cephanenin arasında kuru otlara
yatırılmış bir bebek bulmuştur.”
Halime Çavuş
Savaş döneminde ailesinin tüm ısrarlarına rağmen
cepheye giden Halime Çavuş, o dönemde yadırganmamak için saçlarını kazıtmış, erkek
gibi tıraş olmuş ve hep bir erkek gibi giyinmiştir. İnebolu’dan aldığı birçok
cephaneyi, cepheye ulaştıran Halime Çavuş düşman kurşunuyla yaralanmış, buna
rağmen cephe ve cephe ardı görevlerini sürdürmüştür.”
İstiklal Yolu’nda Seferberlik Unsurları
İstiklal Yolu üzerinde Milli Mücadele’nin başarısı
için çok çeşitli faaliyetler göze çarpmaktadır. İnebolu, Kastamonu ve
Çankırı’da kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri, Tekâlif-i Milliye Komisyonları,
Gençlik Kulüpleri ve İnebolulu
Kayıkçılar Loncası gibi kuruluşlar, savaşın kazanılmasında büyük
faydalar sağlamışlardır. Ayrıca bölgede düzenlenen işgallere tepki mitingleri
de halkta direniş ruhu meydana getirmiştir.
Bu bölgedeki din adamlarının faaliyetleri, halkın
Milli Mücadele’ye katılmasında ve maneviyatının yükseltilmesinde önemli rol
oynamıştır. İnebolu Müftüsü Ahmet
Hamdi Efendi’nin her cuma namazından sonra yaptığı Kuvayı
Milliye’yi öven vaazları, kentin iskelesine gelen silah ve cephaneleri boşaltma
konusunda halkı heyecana sevk etmiştir. Ayrıca Hamdi Efendi bizzat kendisi
sandıkları taşıyarak örnek olmuştur. Yine vatan şairi Mehmet Akif Ersoy’un
Nasrullah Cami’sinde verdiği vaazlar Kastamonu halkının moral kaynağı olmuş,
birlik ve beraberliğin oluşmasını sağlamıştır. İlave olarak Ağaoğlu Ahmet Bey’in İnebolu, Kastamonu ve Çankırı
meydanlarında irad ettiği nutuklar halkın uyanışında hizmetler görmüştür.
Bunların yanı sıra İstiklal Yolu güzergâhında
kültür faaliyetleri de yapılmıştır. Çıkartılan gazete ve mecmularda (özellikle Açıksöz)
yayımlanan şiir ve yazılar, liselerde ve Kastamonu’da açılan sinemada
düzenlenen piyes (örneğin İzmir
Faciası piyesi), müsamere ve oyunlar sayesinde Milli Mücadele
ruhu canlandırılmıştır. Yine Çankırı’da 27 Eylül 1921 tarihinde kurulan
panayır, mahalli olmaktan çıkarılarak
uluslararası bir hale getirilmiştir. Bu panayır sayesinde Çankırı’da, ekonomik
açıdan olduğu kadar kültürel etkileşim için de ortam hazırlanmıştır.
İstiklal Yolu, geçtiği güzergâhın
nüfus ve ticaret bakımından gelişmesine de yol açmıştı. “1920-1922 yılları
arasında İnebolu-Ankara yolu teçhizat-malzeme taşımacılığı ve İstanbul’dan
Ankara’ya geçen insanlar nedeniyle Kastamonu şehir merkezinde bir canlanma
meydana geldi. Bu tarihler arasında Kastamonu’da gelip geçen yolculara hitap
eden bazı hizmetler devreye girmiştir. Birincisi şüphesiz otel, han ve hamam
işletmeciliğidir, bunlardan başka kahvehane, lokanta işletmesi sayısı da önemli
ölçüde artmıştır. Bu gelişmeler beraberinde ilgi çekici olan yeni bir takım
meslekleri de gündeme getirmiştir; sıhhî berberlik gibi.
Çok yönlü olarak Milli
Mücadele’ye hizmet ettiği anlaşılan İstiklal Yolu’nun bir başka faydası
diplomatik açıdan Ankara hükümetinin dünyaya açılan kapısı olmasıdır. Bu yolu
kullanarak pek çok diplomat Ankara’ya geldiği gibi, Ankara hükümetini temsilen
çok sayıda temsilci de yurt dışına gönderilmiştir.
Hatıralarda Yaşayan İstiklal Yolu
Bahriye Nazırı Rauf Orbay
hatıralarında, İstiklal Yolu üzerinde gördüğü manzarayı şöyle
anlatmaktadır: “İnebolu’dan Çankırı’ya kadar cephe gerisindeki hizmetlerin
yüzde doksanının kadınlar tarafından erkekleri mahcup edecek derecede gayret ve
fedakârlıkla yapılmakta olduğunu görmekteyiz. Bu fedakâr kadınların arkasında
emzikte çocukları olan mübarek analar da vardır. Yavruları kucaklarında, kağnıları önlerinde, övendireleri ellerinde, Ankara’ya
cephaneyi naklediyorlar. Allah bu millete yakında necat ve uzun müddet sulh ve
saadet nasip edecektir.”
Mustafa Necati Bey
“Kafileye yaklaştıkça bazen bu uzun sükûtu yırtan bir
kadın sesi yahut bir çocuk feryadı yükseliyordu. Kafileye yaklaştık ve
selamlaştık… Biz soğuktan titrerken, tek yorganını da arabaya örten bir
ninenin, çıplak ayaklarla karları çiğnediğini görünce, içimde takdirle karışık
bir merhamet sızladı. Arkasına sardığı peştamalı, içinde ara sıra hıçkıran bir
çocuğun üzerine bile örtmeden, yorganını niçin arabaya serdiğini sormak fikrini
duydum: Üşümez misin sen nine? Bak çocuk donacak, yorgan örtsene… diye arabanın
üstünü işaret ettim. “Bu sözü garip bir tarzda karşıladı, sormaya değer bir şey
addetmiyordu galiba… Benim cevap beklediğimi anlayınca mukaddes bir şeye
teveccüh eder gibi kağnıya doğru koştu, “Kar serpiyor, millet malıdır, nem
kapmasın evladım” dedi. Ve yorganın uçlarını iyice serdi, kar sepelemeye
başlamıştı. O zaman anladım ki, cephaneleri ıslatmamak için bu fedakârlığı
yapıyor; o vakit deminki merhametten utandım bile… Aman Yarabbim. Fedakârlığını
bildirmek bile istemiyor. Bu alicenaplık karşısında secde etmeyen ruh ve aşk
olur mu?”
“Milli Mücadele
döneminde ailesi ile birlikte bu yoldan Anadolu’ya geçen Adnan Ergeneli de
hatıralarında; ‘İnebolu’ya gelince vapura çıkan memurlar, İnebolu’da inecek
olan kimseleri iyice araştırıp inceliyorlardı’ dedikten sonra yaylı araba adı
verilen araba ile yola çıktıklarını ilk duraklarının Ecevit olduğunu, ikinci
duraklarının ise Kastamonu olduğunu burada bir gün kaldıklarını yazmaktadır.
Kastamonu’dan sonra Çankırı’ya iki günde vardıklarını, burada bir gün dinlendikten
sonra Ankara’ya doğru yola çıktıklarını son geceyi Yahşihan’da bir evin damında
geçirdiklerini anlatmaktadır.”
İstiklal Yolu’nda yaşanan ilginç hatıralardan biri de
cephane taşımada kullanılan kağnıların şehir halkını rahatsız edecek kadar çok
ses çıkarmalarıydı. Bunun önünü almak için Kastamonu polis müdüriyeti bir ilan
yayımlayarak “Kağnı tabir edilen iki tekerlekli arabalar gıcırtılarıyla halka
eza etmekte olduğundan badema her kimin arabasının gıcırdadığı görüldüğü
takdirde polis memurları tarafından derdest ile tanzim kılınacak zabıt
varakasıyla cihet-i adliyeye tevdi edileceği ilan olunur”denilmekteydi.
Sonuç olarak Milli Mücadele’de
anahtar rolü oynayan İstiklal Yolu, günümüzde gereken önem verilerek gelecek
kuşaklara aktarılmalıdır. Bu coğrafyada yaşayanlardan başlamak üzere yeniden
bir İstiklal Ruhu oluşturmak için toplumun her kesiminin desteği sağlanarak,
önce tarih şuuru meydana getirilip, İstiklal Yolu’nun aziz hatıraları daima
canlı tutulmalıdır. Bunu sadece atalarımıza karşı vefa duygusu ile değil
gelecek kuşakları kurtarma adına yapmak gereklidir.