13. yüzyıldan 1829
Edirne anlaşmasına kadar Yunanistan bir Türk toprağı idi. Osmanlı tebası olan
Rumlar barış ve huzur içerisinde yaşamışlardır. Bağımsız oldukları tarihten
itibaren hemen hemen hiç savaşmamamıza rağmen Osmanlı aleyhine topraklarını
dört kat artırmışlardır. Nihayet Balkan savaşları sonunda Eğe Adalarını
almışlarsa da biz bunun son olduğunu düşünürken bir de baktık ki adamlar
Polatlıdalar.
Allah’tan Gazi Mustafa
Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının mücadelesi ile denize dökerek bir çok
milli mücadele düşmanının beğenmediği oysaki Türkiye Cumhuriyetinin tapusu olan
Lozan Anlaşmasını imzaladık.
Bitti mi? hayır tabiî
ki Yunanistan ile Batı Trakya
Türklerinin hakları, Kıta sahanlığı, Fır hattı, Kıbrıs Eğe Adalarının
silahlandırılması, Heybeliada Ruhban okulu, Fener Rum Partikhanesi gibi
problemlerimiz devam ederken bugün birde bizim olan 19 Eğe adasına el koymaları
ve Doğu Akdeniz’de enerji kaynakları problemi ortaya çıkmıştır.
İşte bu sorunlar devam
ederken özellikle turizm sezonunun açıldığı şu günlerde karşımıza bir
şuursuzluk örneği daha çıktı. Başta bizim vergilerimizle ayakta duran devletin
televizyonunda Eğe’de ki Yunan adalarını övücü ve vatandaşlarımızı teşvik edici
programlara sık sık rastgeliyoruz.
Tv programlarında Yunan
adalarının gezerek öve öve bitiremedikleri gibi adalara gitmemiz için bizi
teşvik ediyorlar. Hele hele bazı Turizm şirketleri Yunan adaları temalı
reklamlar veriyorlar.
Madem ki Yunanistan’ı
gezeceksek gidelim tabiî ki ama nereye Batı Trakya’ya Gümülcineye, İşkodra’ya
Selanik’e gidelim. Ne işimiz var Santorini’de, Mykonos’ta..
Deniz, kum, güneş,
eğlenceyse amaç Akdeniz, Eğe kıyılarımız bize yetmiyor mu?
Aslında bu bahsi
açmamda ki en önemli gerekçelerden biri de Kıbrıs’ ı anlatmaktı. Şuursuz
Turizmcilerimiz ve televizyon programlarımızın aksine Kıbrıs’a gidilmesi,
Kıbrıs’ın gezilmesi gerekmektedir.
Adeta cennetten bir
köşe olan Kıbrıs’ta deniz, kum, güneş, tarih yani turistin arayabileceği her şey mevcut. Üstelikte Kıbrıs bizim.
Dünya’dan tecrit
edilmiş, dünyada hiçbir devletin tanımadığı yedinci Türk Cumhuriyetine destek
vermemiz gerekmektedir.
82 milyonun imkanları
dahilinde hiç yoksa bir iki günlüğüne muhakkak surette Kıbrıs’a giderek hem
Kıbrıs’ın turizmine destek verdiğimiz gibi, Kıbrıs’ın mücadelesini, bağımsızlık
için yaşadıklarını öğrenme fırsatını bulacağımızı düşünüyorum.
Şimdiki Kıbrıs
yönetiminin artık iki devletli yapıdan vazgeçilemeyeceğini ifade etmeleri
Kıbrıs Devletimizin ebedi olacağının da göstergesi olup anavatandaki
kandaşlarını Kıbrıs’a davet etmeleri çok anlamlı olup bizim de bu davete icabet
etmemiz gerekmektedir.