Kadınlar
tarih boyunca en çok horlanan, en çok zulme uğrayan ve en çok istismar edilen
varlıklar oldular. İslam öncesi kadın bir eşya gibi görülmüş ve alınıp satılan
bir hale getirilmişti. Belki de İslam’ın kadına vereceği ulvi değerin
göstergesi olarak Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’e ilk iman eden kişinin, Hz.
Hatice (r.a.h.) olması, onunla istişare etmesi, kadınların da hak ettiği yeri
artık alacağının bir işaretiydi.
Peygamber
Efendimiz, Hira Dağı’nda ilk ayetlerin kendisine vahyedilmesinin ardından evine
döndü ve ilk olarak Hz. Hatice validemizle istişare etti. Başından geçenleri
ona anlattı ve ilk iman eden de yine validemiz oldu. Hz. Hatice onun bu halini
Varaka bin Nevfel ile görüşerek, beş
hususta onu teselli etti. Peygamber Efendimiz Mekke’in en saygı duyulan
insanlarından biriydi. Daha peygamberlik görevi verilmeden önce toplumda en
saygın kişilerdendi ve etrafında yine kendisi gibi pek çok saygın insan vardı.
Mekke’nin ve Kureyş Kabilesi’nin saygın erkekleri dururken, Hz. Hatice
validemiz ile konuştu ve ilk İslam’a giren kişi de o oldu.
Geleneksel
Cahiliye Devri yapısında kadınlar insan olarak görülmesede, kız doğan bebekler
çöle gömülerek ondan kurtulunmak istenilse bile, Efendimiz dört kız çocuğunu
hep gözü gibi korumuş, hem eşine hem de kız çocuklarına hep saygı göstermiş
hatta kız çocuklarını Mekke sokaklarında omuzlarına alarak gezdirmekten
çekinmemişti.
İslam,
tarih boyunca horlanan, mal gibi alınıp satılan, değer verilmeyen kadını hak
ettiği saygın konuma getirdi. Kadınlar hak ettikleri yeri İslam ile buldu.
İslam ile Cennet’in ayaklarının altında olduğu öğrenildi.
Şunu
da belirtmek gerekir ki Hac ve Umre ibadetinin vaciplerinden olan “Say” ibadeti
de yine bir kadın tarafından başlatılmıştır. Safa ve Merve tepeleri arasındaki
400 metrelik alanda 7 kez gidip gelme ibadeti, Hz. İbrahim (a.s.) eşi, Hz.
İsmail (a.s.) annesi Hz. Hacer validemizin (r.a.h.) yaptığı iştir, onun
sünnetidir. Her yıl milyonlarca insan, makamı ne olursa olsun, Hac veya Umre’ye
gittiği zaman Hz. Hacer (r.a.h.) validemizin yaptığı bu yürüyüşü yaparlar.
Köle
iken azad edilen, siyah tenli (Rabbimin İhsanı) bir hanımın yaptığını ibadet, o günden bugüne
milyarlarca insan tarafından tekrarlanmaktadır. Bu İslam’ın kadına verdiği
değerin bir büyük göstergesidir.
Arapça’da Nisa kelimesi “sonradan gelen, gecikmiş”
anlamına gelir. Yani Hz. Adem (a.s.)’ dan hemen sonra yaratılmıştır. Erkeğin
tamamlayıcısı, hayat ortağıdır. Medine’de bulunan Mescidi Nebi’deki en önemli
kapılardan birisinin adı “Nisa Kapısı”dır. En büyük hadis kaynaklarından biri
de yine validelerimizden Hz. Aişe’dir. Kadın her yerde islami kural ve
kaidelere uygun olarak baş tacıdır.
Netice olarak İslam, kadını
yüceltmiş, deyim yerindeyse bir mücevher gibi korunmasını emretmiştir.
Kadınların örtünmesinin emredilmesi de bundandır. Kadınlar her zaman korunmalı,
esirgenmeli, erkeklerin malı, hizmetçisi değil, mücevheri, zenginliği ve
Allah’ın emaneti olduğu unutulmamalıdır. Hak, hukuk, adalet anlamında zaten
kadın ile erkek arasında bir fark yoktur. Allah, kullarının kadın ya da erkek
olmasına değil, takvasına bakar.
Kadın ile erkek arasındaki fark
yalnızca fizikidir. Kadın cins-i latiftir, güzel olan, zarif olandır. Yoksa
akıl olarak, hak olarak, kul olarak birinin diğerine üstünlüğü yoktur. Fiziki
olarak daha güçlü yaratıldı diye, erkeklerin kendini kadınlardan üstün sanması,
zulmetmesi, hor görmesi, aşağılaması, itip kakması İslam’a da Türk gelenek ve
göreneklerine de uygun olmayıp emanete ihanettir. Ona zulmetmek, bir nesle
zulüm etmektir. Zulüm haram ve İnsanlığa ise hiç yakışmaz bir harekettir.
Unutmayalım ki biz erkekleri de
doğuran, büyüten ilk öğretmenimiz olarak hayatı öğreten ve yaşadığı sürece hep
şefkat gösterip esirgemeye çalışan da yine kadınlardır.
Kadın Anne’dir.
Kadın Cennet’tir.
Kadın nesil ve zürriyettir.
Kadın, Allah’ın bizlere verdiği
emanettir.
Kadın, gönlün süruru, evin bereketi,
tertibi ve düzenidir.
Kadın, her güzel şeydir. Hayattır.
Veda
Hutbesi, Hicri 9 Zilhicce 632 tarihinde
kendisinin ilk ve son Hac'cı olan Veda Haccı'nda 124.000 bin Müslümana karşı
yaptığı konuşmadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) burada “ Ey İnsanlar! Kadınlarınızın sizler üzerinde
hakları, sizin kadınlarınız üzerinde haklarınız vardır. Kadınların haklarına
riayet konusunda Allah'ın emirlerine yapışın, azabından korunun, onların
iyiliğini isteyin, durumlarının iyileşmesi için çaba sarfedin. Onlar birlikte yaşamak mecburiyetinde olan hayat
arkadaşlarınızdır. Siz onları Allah'ın emaneti olarak aldınız. Kadınların
iyiliğini isteyin, durumlarının iyileşmesi için çaba sarfedin” buyurarak,
ashabına son nasihatinde Kadınların haklarına dikkat etmelerini önemle
bildirmiştir. (Bu tembihattan üç ay sonra Medine’de darı bekaya göçmüştür.)
Lütfen Allah’ın bize verdiği
emanetimize sahip çıkarak, onu koruyup, gözetelim.
Bahattin AKYÖN