(Evlatlara
Adanan Ömürler)
Hz.
İbrahim, Filistin diyarından yola çıkıp, Mekke’ye ulaştı. Yanında eşi Hz. Hacer
ve henüz kundakta olan oğlu Hz. İsmail de vardı.
Hiçbir
canlının bulunmadığı, yalçın kayalıklar ve ıssız çöller dışında bir şeyin
olmadığı yere, Hz. Hacer ve Hz. İsmail’i bıraktı ve geldiği yöne geri dönüp
ilerledi. Hz. Hacer Validemiz, arkasından seslendi:
“Ey
İbrahim, bizi kime bırakıyorsun?”
Hz.
İbrahim cevap vermedi.
Hz.
Hacer, sorunu üç kez tekrarladı. Cevap alamayınca bu defa,
“Ey
İbrahim, Bizi buraya bırakmanı Allah mı istedi?”
Bu
soru yüreğinden kopup gelmişti.
Hz.
İbrahim bu defa durdu ve geriye dönüp, cevap verdi:
“Evet.”
Hz.
Hacer validemiz rahatlamıştı:
“Öyleyse
Rabbim bizi zayi etmez…”
Peygamber
eşi, peygamber anası mübarek validemiz, bu sözü ile teslimiyetini gösteriyordu.
Tevekkül etmiş, Allah-ü Teala’nın onları sahipsiz bırakmayacağına inancı ile sabırla
beklemeyi tercih etmişti.
Onun
bu tevekkülü, Allah-ü Teala’nın lütfuyla karşılık buldu. Kuş uçmaz, kervan
geçmez bir yerde onlar susuz kalmasın diye ‘Zemzem’ kuyusunun kaynağı Annenin
gayreti ile oğlu tarafından ortaya çıktı. Allah annesine arattı, suyu bulmayı
onun oğluna nasip etti. Annelerimiz bizim için aslında gayret ettiğinin
örneğiydi bu. O günden bugüne kadar da çöl ortasından, en yakın su kaynağına
yüzlerce kilometrelerce uzakta, hala bir mucize olarak Zemzem çıkmaya devam
etmektedir.
Hz.
Hacer validemizin tevekkülünün ödülü yalnızca Zemzem suyu olmadı. İsmail A.S.
neslinden peygamberler ve son Peygamber, Hz. Muhammed Mustafa Efendimiz dünyaya
gelmiştir.
Hz.
Hacer Validemizin tevekkülünün bir karşılığı da kıyamete kadar devam edecek
olan ‘say’ ibadeti olmuştur. Bugün ister Hac, ister Umre için olsun ya da
sadece ziyaret amaçlı olsun, makbul bir tavaftan sonra her Müslüman Safa ve
Merve tepeleri arasında Hz. Hacer validemizin yürüdüğü yolu yürümekte, yedi kez
gidip gelerek, Rabbine ibadet etmektedir.
Allah c.c. kendine güvenip,
teslim olanı, yüz üstü bırakmamış, lütfuyla ödüllendirmiştir. “Annelerin
teslimiyeti evlatların geleceğidir. Bu teslimiyet nereye ise mükafat oradan
gelecektir Teslimiyeti Allaha yapan kazanacaktır.”
Bir
başka tevekkül örneği validemiz de Hz. Amine’dir.
Peygamber
Efendimize hamileliğinin son aylarında Mekke’yi yıkmaya gelen altmış bin
kişilik Ebrehe ordusu herkesi korkutmuş, filleriyle birlikte gelen ordunun
önünden herkes kaçışmıştı. Kabe’nin çevresindekiler dahil, herkesin şehirden
kaçıştığı ve kendini emniyete almaya çalıştığı bir dönemde, Hz. Amine
Validemiz, bugün artık kütüphane olarak hizmet veren yapının bulunduğu yerdeki
evinden “ Eğer gördüğüm rüyalar doğru ise Allah seni büyük bir adam yapacaktır”
diyerek Allaha sığınmış anne karnındaki yavrusu perişan olmasın diye Mekke’den ayrılmamıştır.
Henüz
İslam tebliğ edilmeye başlamamış olsa bile, Hz. Muhammed Mustafa’nın nuru artık
yeryüzüne ulaşmış, onu taşıyan mübarek Amine Validemiz de yine Allah tarafından
korunmuştur. Filleri ile Mekke’yi yerle bir etmeye, Kabe’yi yıkmaya gelen
Ebrehe ve ordusu, Allah-ü Teala’nın emriyle, Ebabil kuşlarının gökten bıraktığı
çakıllar önünde, tırpan yemiş arpa taneleri gibi dökülüp, gitmiştir. Ebrehe,
Mekke dışındaki, Müzdelife’ye yakın yerdeki Mugammes denilen yerde, ordusuyla
birlikte helak olmuştur.
Allah,
Habibini ve onun mübarek validesini korumuştur.
Peygamber
Efendimiz, bu olaydan sonra, Rebiyülevvel ayının 12’nci gece, sabaha karşı
Mekke’de dünyaya teşrif etmiş ve alemlere rahmet olmuştur.
Allah-ü
Teala’nın insanlığa rahmet olarak gönderdiği Peygamber Efendimizin doğduğu
Mekkeyi Mükerreme’de bu iki annemizi de duadan unutmayalım. Hacer Validemiz
(r.a.h.) Hicri İsmail’de, Amine Validemiz (r.a.h.) ise Mekke ve Medine yolu
üzerinde Ebva köyünde yatmaktadır.
Annelerin
gayretleri yavruları içindir. Annelerimizin kadrini kıymetini bilelim.
Bahattin
Akyön – Mekke