1934 yılında Konya'da
dünyaya geldi. Babası Kafalızadelerden Mehmet Sait Efendi, annesi ise Feride
Hanımdır. Babası medrese tahsilinden sonra 1910 yılında müdde-i umumi olarak
Van'da göreve başlamış ve cumhuriyetin ilanından sonra da bu vazifesini
sürdürmüştür. Annesi Feride Hanım ise aslen Niğdeli olup kolağası Osman Bey'in
tek kızıdır. 14 yıl muallime olarak çalışmış ve Mustafa Kafalının yetişmesinde
son derece etkili olmuştur.
İlkokulu Konya'da 1955
yılına kadar "Taş Mektep" adıyla bilinen Akif Paşa İlkokulunda okudu.
1952 yılında Konya lisesinden mezun olduktan sonra Ankara Üniversitesi
Dil-Tarih Coğrafya Fakültesi Tarih Kürsüsüne kaydolan Mustafa Kafalı 1959
yılında buradan mezun oldu. 1960 yılında İstanbul'a giderek İstanbul
Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Umumi Türk Tarihi kürsüsünde Prof. Dr. Zeki
Velidi Togan’ın asistanı oldu. 1962’de kendisi gibi tarihçi olan Sevgi Kafalı
ile evlendi.
“Ötemiş Hacı'ya Göre Cuci
Ulusunun Tarihi” adlı teziyle 1965 yılında doktor unvanını aldı. Doktora
unvanından sonra Afyonkarahisar'da askerlik hizmetini yedek subay olarak yapan
Mustafa Kafalı 1968'de tekrar üniversiteye döndü.
1971-72 öğretim yılında
ilmi araştırmalar yapmak üzere İngiltere'ye gitti. Dönüşünde "Altın- Orda
Hanlığında Sayın Han Sülalesi Devri (1227-1360)" adlı tezi ile doçent
oldu. 1975 yılında Bağdat Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin davetlisi olarak
iki yıl süre ile Irak'ta bulundu. Burada öğrencilere Türk tarihi ve Türk
kültürü üzerine seminerler verdi. Yurda döndükten sonra 1979 yılında
"Çağatay Hanlığı (1227-1345)" adlı tezini takdim ve Rusça dil
imtihanın geçerek profesör oldu. Fakat 1982 yılına kadar kendisine profesörlük
kadrosu verilmedi. 1982'de kuruluş aşamasında olan Selçuk Üniversitesi rektörü
Erol Güngör'ün daveti üzerine Konya'ya geldi. Burada Fen- Edebiyat Fakültesi
Dekanlığı ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü görevlerini yürüttü. Aynı
zamanda Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanlığın da yürüten Prof. Dr.
Mustafa Kafalı Konya'da da rahat çalışamadı. Sıkıyönetim tarafından dernek
kurmak ve halkı devlete karşı tahrik etmek" le itham edildi ve 1984'te
Konya'daki görevine son verildi ve Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi
Genel Kültür Tarihi öğretim üyesi olarak tayin edildi. Bir yıl sonra Türk
İnkılâp Tarihi Enstitüsü kurularak müdürlüğüne getirildi ve burada yüksek
lisans ve doktora programında birçok öğrenci yetiştirdi.
2001'de kendi isteğiyle
emekliye ayrılan Mustafa Kafalı, “ilim adamının emeklisi olmaz” düsturu gereği
yurt içinde birçok konferans ve panellere katılmakta, genç nesilleri irşat
etmektedir. Hayatı boyunca Türkün tarihini, dilini, kültürünü öğrettiğini, genç
nesillere vatan, bayrak, millet, devlet sevgisini aşıladığını dile getiren
Mustafa Hoca, "kırıldığını; fakat eğilmediğini, davasından asla taviz
vermediğini" dile getirdi. Mustafa Kafalı İngilizce ve Rusça bilmektedir.
Evli ve bir çocuk babasıdır.
Eserleri:
Ötemiş Hacıya Göre Cuci
Ulusunun Tarihi, Anadolu’nun Türkleşmesi, Altın- Orda Hanlığının Sayın Han
sülalesi, Altın-Orda Hanlığının Kuruluş ve Yükseliş Devirleri, Çağatay Hanlığı
yayınlanmış kitaplarıdır. Bunun yanında çeşitli gazete ve dergilerde
yayınlanmış yüzlerce makalesi mevcuttur.
Devlet ve millet anlayışı
Mustafa Kafalı devleti bir
baba, vatanı ana ve milleti de bu ana ve babanın çocukları olarak görmektedir.
Bunu izah ederken tarihin derinliklerine inerek Göktürk kitabelerinden örnekler
vermekte, Bilge Kağan'ın ifadelerine atfen hükümdarları " devleti aç
milleti doyuran, çıplak olanları giydiren ve halkın müreffeh yaşaması için
gayret sarf eden idareciler" olarak görmektedir. Bu konudaki düşüncelerini
şöyle beyan ediyor: Baba, Türklerde hayatı boyunca hanımı ve çocukları için her
türlü fedakârlıkta bulunan onlara kol kanat geren ve her türlü tehlikeden
koruyan, imkânlarını onlara vakfeden, eğer onlardan fırsat kalırsa kendini
düşünebilen insandır. Baba sevgi, fedakârlık ve şefkat abidesidir. Baba bütün
hizmet kabiliyetlerini ailesine sarf eden insandır.
Türklerde devlet aynen
baba vasfında olduğu gibi hizmet, şefkat, adalet vasıfları yanında, vatanın ve
milletin korunması ve ona saadet getirmesi için kurulmuştur. Tarihin en eski
devirlerinden beri bu değerler mukaddes sayılmıştır.
Türk tefekküründe mutlaka
bilinmesi lâzım gelen çok sade bir felsefe vardı. O da; vatan, millet
devlet üçlemesidir. Devlet karakter olarak babadır, güven kaynağıdır. Vatan,
anadır, dolayısıyla bütün çocuklarını bağrına basar. Millet ise bu ana ve
babanın evladı durumundadır.
Tarih Şuuru:
Ömrünü Türk kültürünü,
tarihini araştırmakla geçiren Mustafa Kafalı hocanın en büyük ideali Türk
gençlerine milli birlik ve beraberlik duygusu içinde yetiştirmek, onlara milli
kimlik ve tarih şuuru kazandırmak olmuştur.
Peki, nedir tarih şuuru?
Bu konuda tarihi,
milletlerin hafızası olarak değerlendiren Kafalı Hoca şöyle diyor: "Tarih
bir milletin hafızası gibidir. Milletlerin hayatında acı tatlı pek çok hadisler
vardı. Yaşanan acı hadiselerden güven duygusu kazanılır. İnsanın topluma,
kendisine güven duyması çok önemlidir. Güven duygusunun zaafa düştüğü
dönemlerde ise sosyal çözülmeler başlar. İç ve dış tehlikeler baş gösterir.
Millet hayatımızda ibret
alınacak hadiseler olduğu gibi öyle ihtişamlı hadiseler vardır ki onları
bilmek, bu tarihin mensuplarında hem kendine hem milletine hem de devletine
karşı bir güven meydana getirir. İşte bu güven duygusu," ben bunu tekrar
yaparım” hissiyatını verir. Dolayısıyla bu ruh, kimliği meydana getirir, tarih
şuuru böyle teşekkül eder.
Tarih şuuru, mensubiyet
duygusu, kimlik duygusudur. Bu şuuru canlı tutmak, milletlerin hafızasını milli
kültürle beslemek gerekir. Milli kültürün içinde dil, din, edebiyat, tarih,
manevi değerler, inanç dünyası, örf ve adetler vardır. Bizde vatan ve millet
sevgisi gibi değerler inanç dünyası içindedir.”
Ülkücülük
Kendisini bildi bileli
Türk milliyetçiliği idealinden asla taviz vermediğini söyleyen Kafalı Hoca,
gençlere de dik durmalarını, vatan ve millet sevdalıları olmalarını
öğütlemiştir.
Milliyetçiler arasında
birlik ve beraberliğin olmadığını hemen hemen her fırsatta dile getiren Mustafa
Kafalı, gençlerin birbirlerine güvenmelerini, dayanışma içinde olmalarını ve
eleştirilerinde ölçüyü kaçırmalarını tavsiye etmekte ve ülkücülüğü şöyle tarif
etmektedir:
"Ülkücülük; vatan,
millet ve devlet sevgisi ile başlayıp, inanç ve iman duygusu ile devam eden his
ve gönül dünyası zenginliğidir. Bu zenginliği destekleyen pek çok insani ve
manevi unsurlar vardır. Vazgeçilmesi mümkün olmayan ideal dava mensubunu, yani
ülkücü şahsiyeti ortaya koyar. "Ben duygusundan uzak olma, fedakârlık,
doğruluk, güvenirlik, dayanışma duygusuyla dolu olarak, seciyeli; yani karakter
sahibi olmak ahde vefa; yani sözünde durmak gibi ulvi duygular ülkücülüğün
temel taşıdır. Ülkücü kuru, katı şekillere bağlı değil; bilakis gönül
insanıdır. Sevgi ve hoş görü, inanç ve imanımızın gereği gibi milli birlik ve
beraberliğimizin de temel taşıdır. Seviyeli hareket dostla yarışmada,
düşmanla mücadelede şiar olmalıdır."
Hocaların Hocası
Mustafa Kafalı Hoca, büyük
bir Türk milliyetçisidir. Tüm enerjisini Türk kültürünü ve medeniyetini
araştırmaya, Türk milletine, vatanına, devletine, bayrağına ve kültürüne âşık
gençler yetiştirmeye harcamıştır. Yıllar saçlarını ağartsa da dinçliğinden,
cevvalliğinden, bey efendiliğinden ve tevazusundan, yardım severliğinden ve
insan kazanma sanatından hiçbir şey kaybetmemiştir.
Büyük Türk tarihçisi,
Atsız’ın öğrencisi ve “Yamtar” (Atsız
Hoca'nın meşhur "Bozkurtlar adlı eserindeki Yamtar adlı yiğit, gözünü
budaktan esirgemeyen, kendinden sayıca fazla kişilerle mücadele edebilen,
iri-yarı cüsseli, Kürşad'ın 40 arkadaşından biri, devlet ve millet uğruna
kendini feda eden kişidir. Tabiri caizse Mustafa Kafalı Hocamız da tıpkı onun
gibi 1.90 boyunda, 90 kilo civarında bir yapıya sahipti.)
Büyük bir değer
Cumhuriyetin hafızası idi fakat yılmaz ve tavizsiz bir Türk Milliyetçisi oluşu
gereken değeri görmesini engellemiştir.
Kafalı Hocamız 1991
yılında henüz Tarih şuuru gelişmemiş birinci sınıf talebesi olduğumuz yıllarda
Türk Kültürü ve Medeniyeti dersimize gelmiş, azametli duruşu, davudi sesi ile
dinlediğimiz derslerinin nasıl geçtiğini anlamazdık. Derin bilgisi, yorumları,
müşfik duruşu ile bizim en sevdiğimiz hocamız olmuştu. Onun öğrencisi olmakla onur
duyduk.
28 Ağustos 2019 tarihinde
vefat haberini aldık. Yeri doldurulamayacak büyük bir Türk Tarihçisi büyük bir
Türk Milliyetçisi idi. Cuma namazından sonra ebedi hayata Kocatepe caninden
uğurladık. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.