Rahmetli
Ozan Mahsuni’ nin bilinen meşhur
türküsünün sözlerindendir; ‘’Yiğit muhtaç
olmuş kuru soğana. Bilmem söylesem mi, söylemesem mi?’’ der ye hani! İşte bizim bu yazımızda yaşanılan iki
ayrı konunun sonunda, ilgili ve
yetkililerine söylenecek sözde bu!
İşin aslında söylenecek çok söz var da, söyleyeceklerin zülfü – yâre dokunması söz konusu olacağından
dolayı, başlığını öyle yazmak icap
etti!
Değilse
halk dilindeki hikâyede; (- Mahkeme salonuna çat kapı dalan
vatandaşın Hâkime sorduğuna,
duruşması yapılan suçlu vatandaşın verdiği cevapla karşılık vermek gerekir de!)
Günümüzün teknolojisinde elin oğlu
artık Ay’ ı bıraktı da, taa Mars’ a gitmenin hesaplarını yaparken, bizdeki köhne ortaçağ zihniyetli, yeteneksiz – beceriksiz
- liyakatsiz idareciler – yöneticiler ve personeller yüzünden, insan insanlığından çıkma noktasına
getiriliyor ne yazık ki!
Bahis mevzuu hikâyemiz; (19.
Eylül. 2019 - Perşembe / 03, 41 – 439. 418. 0359) tarih ve şifresiyle yurt
dışından Kırıkkale’ ye Western Union ile PTT vasıtasıyla döviz
olarak havalesi yapılan bir paranın,
burada ertesi gün yirmi üç saat sonra,
bin bir macerayla ancak alınabilmesi çilesidir! Dolayısıyla yurtdışı bağlantılı işi olanlar, bundan ders alarak hareket etsinler!
Perşembe
günü havalenin aynı saatlerinde GSM’
ime havalenin sevkiyle ilgili bilginin resmi geldi. Hemen akabinde de saat 16.
00 gibi, gelen havalenin
çekilerek, ilgilisinin banka hesabına
aktarılması (yatırılma) bilgisinin telefonunu aldım.
Kalkıp ilgili bankaya giderek, GSM’
e gelen havalenin şifresini gösterip,
gelen dövizi ilgilinin hesabına
yatıracağımı bildirdim. Bankalarının
Western Union sistemiyle çalışmadıklarını
bildirip, beni karşıdaki bankaya
yönlendirdiler.
Karşı bankanın boş olan veznesine
müracaatımda aldığım cevap (doğruluğundan
emin değilim!), on dakika önce
baktıkları ve sistemin çalışmadığı şeklinde oldu. Ne yapmam gerektiğini sorduğumda ise, bu işte en iyi PTT’
nin sisteminin çalıştığını bildirerek oraya yönlendirdiler.
Vakit
olarak mesai bitimi de yaklaştığından doğruca gittim merkez PTT’ ye. Yine GSM’ den bilgiyi
gösterip gelen havaleyi çekmek istediğimi bildirdim. Bana önce bir form doldurttular. Sonra o formu alıp bir güzel incelediler.
Aldığım
cevap çok enteresandı! Bana; (Kasalarında o miktar dövizin olmadığını, zira limit olarak ta bu miktarı Gen. Md. lerinin talimatı gereği ödeyemeyeceklerini, ister isem tutarını ‘’TL’’ olarak verebileceklerini) bildirdiler!
Buradan anladığım kendi işlem
hesaplarındaki (düşük) kur değeri üzerinden parayı bozarak, normalde bu işlemin masraf bedelinden
kazandıklarından hariç, birde böyle
exra vurgun yapacak olduklarını bildiğim için şiddetle karşı çıktım.
Durum
hoşuma gitmemişti! Baş Müdürlerine
konuyu iletmek istedim. Fakat
kendisinin izinli olduğunu öğrendim.
Oysaki gelen meblağ ile limitleri örtüşüyor ve ödeme yapılabilirdi!
Bu arada paranın aktarılacağı şahıs da
hesaba geçecek parayı bekliyor. İki
ara bir derede kalmıştım. Döviz olarak alamayacağım kesinleşince, çaresiz ‘’TL’’ olarak
alıp, tekrar serbest piyasadan dövize çevirip, aktarılmasını önerdim.
İlgilinin ihtiyacına binaen kabul bilgisi geldi.
Kabul bilgisi geldi ama bu defa da
ekrandaki sistemden, gelen havalenin
geriye iade edilmiş olduğundan ödeme yapamayacaklarını, yurtdışını arayıp durumu düzelttirmemizi, aksi halde ise Cuma sabahtan tekrar gelmemi ve o zaman kontrol
edebileceklerini, zira mesailerinin
de bittiğini (17. 15) de bildirdiler!
Bunun
üzerine acilen yurtdışıyla durum görüşülerek hesap teyidinin mutabakatı alındı. Para geri iade edilmemişti! Dolayısıyla ortada bir oyun dönüyordu! Yani bizim para kasalarında bloke
olarak geceleyip repo edilecekti!
Ben oyalandırılarak zaten mesai de bitmişti çünkü!
Ne
yapacağımı şaşırmıştım. O anda
kafamdan geçenleri burada ifade etmem mümkün değil!!! Çaresiz çıktım PTT’ den
ve geri eve döndüm.
Cuma sabahı mesai saatinden on dakika
önce kapının önündeydim. 08. 30 da açılır açılmaz daldım içeri, sıra falan da almadan, doğru akşamki memureye varıp, dünkü doldurduğum formu vererek; (Dün gelen havalemi geldiği gibi aynen döviz olarak istiyorum!) dedim.
Aldığım
cevap hiç şaşırtmadı; (Beyefendi dün
söyledik size, kasamızda o miktarda
dövizimiz yok diye!) Israr etsem
ortalık karışacak, bekledim 09. 00 da müdürleri geldi.
Müdür Beye kendimi tanıtıp; (Bakın, ben dünden gelmiş olan ve bir gün bekletilen paramı döviz olarak istiyorum!.……..) Uzunca uğraşın sonunda ben yine
‘’TL’’ olarak almak zorunda kaldım! Da, yine onu da
alamadım!
Bu defa da nasıl olmuşsa, ekrandan bizim havalenin
görülmediğini söylediler! Bizim iş
tam da Aziz NESİN’ in ‘’Yaşar Ne Yaşar,
Ne Yaşamaz’’ ı na döndü! Parayı alamadan, kendilerinden bu durumla ilgili bir yazı alıp çıktım. Sonra da başladım çarşıda sırayla
bankalara sormaya.
Direkt öğrenebilirsem aldığım cevap; (- Şu anda Sistem
Yok!). Yok eğer öğrenemezsem,
sıra fişi al, otur ve
en az yarım saat bekle, sıra
gelince GSM’ yi göster, gördüklerinde de aldığım cevap hiç
değişmiyor; ‘’Sistem
Yok!’’
Öğle paydosuna kadar kaç bankaya
girdiysem sonuç aynı! Bu telaşeden
dolayı çaresiz Cuma’ yı da kazaya
getirdik! Kaldık öğleden sonranın
mesaisine.
13.
30’ da yine bankanın birinden sıra alıp başladım beklemeye. Neden sonra sıra geldi, vardım bankodaki memure hanıma her
zamanki gibi gösterdim GSM’ deki
notu. Hayret! Bana demez mi ‘’TL’’ olarak mı, ‘’döviz’’ olarak mı
alacaksınız paranızı diye!
Saat
14. 00’ ü geçiyordu ki, havalenin gönderilişinden neredeyse
yirmi dört saat sonra ve yatan şekilde döviz
olarak parayı alabildim ve emaneti aktarabildim!
NOT: Bu
konuyla ilgili kayıtlı tüm resmi evraklar elimde mevcuttur!
*
İkinci konumuz bir komşunun yaşadıkları. Geçtiğimiz gün evin kombisinden bir
gaz kokusu hissediyorlar. Kendi yaptıkları kontrol ve aramayla bir sonuç elde edemeyince, mecburen ilgili birime telefon ihbarında bulunuyorlar.
Kontrole gelen ilgilisi de bakıp – çekiyor, birde ölçüm yapıp,
bacanızı değiştireceksiniz deyip,
raporunu tutuyor ve gazı da kesip gidiyor.
Komşu da ertesi gün raporu alıp, gaz
idaresine giderek durumu bildiriyor ve nereden ne yapması gerektiğini soruyor.
Kendisine bu konularla ilgili – yetkili firmaların bir isim listesini
veriyorlar. Liste adres ve
telefonları ağırlıklı olarak İstanbul
merkezli kuruluşlar! Burası ise
tabir caizse Anadolu’ nun tam da
göbeği Kırıkkale!
Komşu
başlıyor telefon numaralarından yetkili firma aramaya. Çoğundan cevap alamadığı gibi,
görüşebildiklerinin de verdikleri cevaplar ve talep ettikleri ücretler
çok astronomik!
Bunun üzerine buradan konu hakkında
bilgi sahibi bazı tanıdıklarına durumu anlatıp, fikir teatisinde bulunuyor.
Söyledikleri normal olarak bacanın değişmesinin söz konusu olmayacağı.
Zira bacalarının çelik sacdan olması
söz konusu. Fakat tutulan rapora göre
ise, yetkili kontrolörün onay imzası
olmadan da gazın açılamayacağı ve bunun yaptırılmasının zorunlu olduğu şeklinde.
Şimdi komşu bir çıkış yolu bulamıyor. Arıyor fakat cevap alamıyor! Cevap aldıkları İstanbul’ dan 7 – 8 yüz
lira harcırah + işçilik istiyor! Ankara adresliler de en erken iki
haftalık bir randevu ve diğerine yakın ücret talep ediyorlar! Haydi, buyrun cenaze namazına!
Bu
arada evin mecburi ihtiyaçlarını çözmek için de piknik tüpü alıyorlar. Onunla ne kadar çözümlenebilirse onu
sağlamaya çalışıyorlar. Bu satırları
kaleme aldığım saatlerde de yemek ihtiyaçlarını karşılayabilmenin mücadelesiyle
meşgullerdi!