Tevekkülün
ne anlama geldiğini hemen hemen birçoğumuz biliriz.
Tevekkül, Allah’a güvenmek, dünyaya ve âhirete ait
maksatlara ulaşmak için gereken bütün tedbirleri aldıktan ve sebeplere tam
riayet ettikten sonra, neticeyi Allah’tan beklemek ve tesiri O’ndan bilmektir.
Mevzu ve kavram ne olursa olsun gayret gösterip, takdirî Allah'a
bırakmaktır. Çünkü Allahû Teâlâ Yusuf suresi 12;87. Ayet-i kerimede
buyuruyorlar ki; "Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin."
Yani tevekkül, bir nevî, "hamd"dır,
"şükür"dür, "liyakat"tır.
****
Geçen hafta hayatının daha henüz baharında, gencecik bir
kardeşimizi, yakalandığı amansız bir kanserden dolayı kaybettik.
Evet NESLİCAN TAY...
Yıllarca hayalini kurduğu mimarlık için gireceği üniversite
sınavına 2 hafta kala öğrenmişti, kansere yakalandığını.
Ne kadar zor, ne kadar elem dolu bir andı. Belki kimileri için
bitiş, kimileri için yıkımdı. Fakat Neslican için öyle olmamalıydı vede
olmadıda. Ayağa kalkması, toparlanması gerekiyordu. Hayat ona bir kere
verilmişti. Bir hastalık, ona tanınan bu hayatı, elinden almamalı, yaşamalı ve
savaşmalıydı. Böyle durumlarda en iyi tedavi yönteminin, YÜKSEK TUTULAN MORAL
ve MUTLULUK olduğunu biliyordu.
Herkes bir kere ölür ve ölümün son nefesinde yatağında yatarken
insan, yaşadığı esnada yaptıklarının ve yapamadıklarının pişmanlığını yaşar.
Neslican da öyle yaptı. En azından savaşarak, teslim olmayarak ve
de kendisiyle aynı makûs talihi yaşayan, kader arkadaşlarına örnek olmalıydı.
Bir ayağını feda etmişti yaşamak için. Fakat eğitimini asla
bırakmadı. Yaşam mücadelesi başlamıştı artık. İşte şimdi tevekkülün tam ortasındaydı.
Asla pes etmeye niyeti yoktu. Savaş veriyordu ve gerisini Allah'ın takdirine
bırakıyordu.
Bir ayağını kaybetse de, sevdiği kıyafetlerini giyerek,
ayağındaki protezden asla gocunmadığı gösteriyordu herkeze. Sosyal
hesaplarından tebessüm dolu, güven veren resimler paylaşıyordu. Herhangi bir
sebepten ayağını kaybeden ve protez kullanan fakat hep gizlemeye çalışan
engelli insanlara farkındalık oluşturuyordu. Bunun ne ayıp, ne kabahat
olmadığını, "istediğiniz gibi rahat olun" mesajını veriyordu Neslican.
Ve bir de;
SOL
AYAĞINIZI BENİM İÇİN SEVİN.
SAÇLARINIZI,
KİLONUZU, BOYUNUZU SEVİN.
HAYATINIZI
SEVİN.
SEVEBİLECEĞİNİZ
GİBİ YAŞAYIN.
ÇÜNKÜ, SADECE AMA SADECE BİR TANE HAYATINIZ VAR"
diyerek sağlığın en büyük hazine olduğuna işaret ediyordu.
Üç defa yendiği kansere,
dördüncüsünde vücudu iflâs ettiği için yenik düştü. Organları ilacı, cihazları,
tedaviyi kaldıramadı.
Ama o asla pes etmemişti. İnancını yitirmemişti.
"ÖLÜRSEM DE SAVAŞARAK ÖLECEĞİM "demişti. Bedeni amansız
hastalığa yenik düşse de geride aynı kaderi paylaşan binlerce savaşçı bıraktı.
Onun azmi , mücadelesi hasta olsun olmasın herkese örnek oldu. HAYATIN,
YAŞAMANIN, SAĞLIĞIN NE KADAR KIYMETLİ olduğunu, gösterdi insanlara.
Ardından, kimi artniyetli insan,
"sosyal medya fenomeni olup iyi para kazandı" diye aptalca söylense
de, kimi yobaz insan, onun giyim tarzına kafayı takıp sanki cennetin,
cehennemin anahtarı kendisindeymiş gibi pervasızca yorum yapsa da, O
MÜKEMMEL BİR İNSANLIK ÖRNEĞİ OLDU VE TEVEKKÜLÜN NASIL YAPILMASI GEREKTİĞİNİ
GÖSTERDİ. Geride binlerce DUA eden yürek, YAŞAMAYA DEĞECEK
DEĞERLERİN VAR OLDUĞUNU ÖĞRETTİ İNSANLIĞA.
Mekânın cennet olsun savaşcı güzel insan.