olamamalarıdır. “Müslüman Müslümanın
kardeşidir” ve “ “Müminler ancak kardeştir” hükmü ilahisine tabi olmamalarıdır.
Birbirlerine karşı, sevgi, saygı, hoşgörü, vefa, anlayış, dertlerin paylaşımı,
sevincin ortaklığı gibi hususlarda yabancı olmalarıdır. Dünyanın öbür uçundaki
dini, dili, ırkı, nesebi ayrı olana karşı gösterdiği hassasiyeti Müslüman
kardeşine göstermemesidir. Halbuki İslam Devletine giden yolda Peygamber
Efendimiz (s.a.v.) Mekke’den, Medineye hicret ettiği zaman, Medine’de ilk
yaptığı iki şey vardır. Bunlardan
1-
Kuba Mescidi ve
Mescidi Nebi’nin yapılması
2-
İslam
kardeşliği, yani Mekkeli muhacirle, Medineli Ensar’ın kardeşliği..
Konumuz olan ikinci husus o kadar
önemli idi ki, yapılan bu kardeşlik, malda, mülkte, canda paylaşımı getirmiş,
Mekkeli tüccar olan Muhacirler, Medineli ziraat ile, bağ, bahçe işleri ile
uğraşan Medineli Ensar ile Hurmalıklarını paylaşmıştır. Medine Can olmuştur,
Mekkeli Muhacire.. Medine Kardeş olmuştur, Mekkeli tüccara…Tüccarlıkla, ticaret
ile Mekke’de hayatını devam ettiren Muhacir Medine’ye geldiği zaman kardeşlik
hukukunu tesis eden Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in bu yaptığına savaşta,
barışta ve sosyal yaşamda her zaman sahip çıkmıştır.
Bu hususta Peygamber Efendimiz (s.a.v),
“Müminler birbirini sevmekle, birbirine acımakla ve birbirini korumakla bir
vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da,
sebepsiz uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar” buyurarak, İslam
kardeşliğinin önemini vurgulamıştır.
İslam kardeşliği, Müslümanlar
arasında, sevgi, kardeşlik ve iş birliği yapma ilkesini yayıp kökleştirir. Bu
kardeşlik birbirimizi sevmenin imandan olduğunu bize söyler. Birbirimizi
sevmediğimiz zaman imanı kamile ulaşamayacağımızı bildirir.
Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Birbirinize
haset etmeyin. Birbirinize buğz etmeyin, Tecessüs etmeyin, Birbirinizin
kusurunu araştırmayın. Haber koklamayın. Fiyatları kızıştıracak rekabet etmeyin
de Ey Allah’ın kulları birbirinize kardeş olun ”buyurmaktadır.
Acaba ne kadar birbirimize kardeşiz,
ne kadar Müslümanız. Gerçi bizler dinin hükümlerini abdestsiz, namazsız fetva
verecek şekilde alim yurduna sokmuşuz. Ama işimiz gücümüz bize emanet olan
islam kardeşimizi kandırmak, ona iftira atmak, onu yalanla suçlamak, ona
hasetlik duymak, onun makamını, mevkisini, parasını kıskanmak gibi bin bir
ahlaki hastalığa tutulmuşuz. Halbuki Hz.
Muhammed Mustafa (s.a.v.) ile üç şey tamamlanmıştır. “ Son Din, Son Peygamber
ve Güzel Ahlak…” Ahlakı öyle bir yitirdik ki, “Evin şeffaftan ise komşunun
evine taş atma” sözüne rağmen ahlaksızlığa devam ederiz. Sessiz kalanlar ise “
Kim bir Müslümanın ayıbını kusurunu örterse Allah’ta kıyamette onun ayıp ve
kusurunu örter” hadisi şerifine çoğu kez tabi olurlar.
Gıybet, dedikodu, iftira insanın
kendini vuran, amelini boşa çıkaran, müflis eden harekettir. Biz İslam’ın
verdiği kardeşliği anladığımız zaman “Camdan evi olanın başkasının evini
taşlamamalı” sözündeki anlamı daha iyi anlarız.
Hatta kardeşliğin hukukunun
korunmasını ise “ Ey iman edenler! Bilmeden
birilerine zarar verip de sonra yaptığınıza pişman olmamanız için, yoldan
çıkmışın biri, (fasık, güvenilmez
kimselerin getirdikleri haberler, “dinin emirlerine uymayan” demektir; yalan
haber taşıyan kimse de bu kavrama dahildir.) size bir haber getirdiğinde doğruluğunu
araştırın.(Hucurat Süresi-6) ayeti cemilesinde açıklanmıştır.
HAYDİ MÜSLÜMANLAR KARDEŞ OLUN.