24 Kasım hepimizin
bildiği gibi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yeni harfleri ilanı ile
Başöğretmenimiz olduğu gündür. Bu gün hepimizin bildiği gibi öğretmenler günü
olarak kutlanmaktadır. Geçen hafta kutladığımız
öğretmenler gününde her şey olması gerektiği gibi gerçekleşti. Rutin
kutlamalar, minik hediyeler, resmi törenlerde öğretmenler azarlamalar falan
geldi geçti.
Maalesef bugün
ülkemizde Cumhuriyetin getirdiği en önemli kazanımlardan biri olan alfabenin
millete aydınlık mı cehalet mi
getirdiğini tartışan kafalar bile var.
En kutsal görev,
peygamber mesleği, geleceğimizin mimarları, hocalarımız, yol göstericilerimiz,
ışığımız nasıl isimlendirirsek isimlendirelim öğretmenlerimiz
vazgeçilmezlerimizdir.
Dünyanın en gelişmiş eğitim
sistemlerinden birine sahip olan Finlandiya
eğitim sisteminin beni etkileyen en önemli yanı öğretmenin eğitimin en önemli
aracı olmasıdır. Öğretmenlerin en az
yüksek lisanslı ve çok iyi eğitim aldıklarını görüyoruz. Öğretmenlik en
prestijli ve en yüksek maaşı olan meslek grubudur.
Özellikle son yirmi
yılda ülkemizde kötüye giden en önemli sorunun eğitim olduğunu artık iktidar
muhalefet herkes kabul etmektedir. Pisa
verileri ve üniversitelerimizin dünyadaki yeri en önemli bilimsel verilerdir.
Eğitim öğretim sisteminde kalite her geçen gün düşerken aynı
zamanda disiplinin yanında eğitimin de
kalmadığını görüyoruz. Hükümet kamuda aslında çalışan kadınların hakkı olan başörtüsünü
serbest bırakayım derken diğer bütün isteklere de neredeyse taviz derecesinde
göz yummuştur. Başörtüsü karşısında biz de “kravat takmayız” dan başlayan
kıyafette serbestlik kot pantolon, tişört, spor ayakkabı, tayt, dekolte,
sakal,uzun saç derken okullarımız keşmekeş hale geldi. Bir öğretmen olarak ta
veli olarak ta bu durumun beni rahatsız ettiğini söylemek istiyorum.
Öğrencilere kıyafet
zorunluluğunu uygulayan milli eğitim maalesef memuru olan öğretmene aynı
yaptırımı yapamamaktadır. Özellikle ilköğretimde öğretmenini rol model kabul
eden öğrencilerin hayallerindeki öğretmen modeli yerle bir olmuştur. Bu durumun
öğretmene saygıyı da yerle bir ettiği bir gerçektir.
Öğretmenlerimiz eskiden
çarşıda pazarda sokakta kılık kıyafet, hal ve hareketlerinden seçilir ve saygı
duyulurdu. Şimdi okullarda öğrenci,
veli, öğretmen birbirine karışmaya başlamıştır.
İmam
Gazali öğretmen için şunu söylüyor, “Öğretmen tıpkı ağaç
ve gölgesi gibidir, eğer ağaç eğri ise gölgesinin doğru olması beklenemez”. Bu
da şunu göstermektedir ki bir millet büyük olmak istiyorsa önce öğretmeni doğru
olacak.
Öğretmenlerimize bu
eleştirileri yaparken tabiî ki onların stresli ve bedenen de yorucu bir iş
yaptıklarını bilerek muhakkak rahat edecekleri kıyafetlerle daha performanslı
olacaklarının farkında olmakla birlikte her zamanki gibi milletçe bunun bir
ayarını tutturamadığımızı söylemem gerekir.
Bunun yanında
öğretmenlerin en önemli sorunlarından biri de özellikle aynı eğitimi almış
kişilerin “ücretli” “sözleşmeli”, “kadrolu”, “uzman” gibi birbirlerinden
ayrılmalarının yanlış olduğunu ve bir an önce bu yanlıştan dönülmesini
istiyorum. Atanamayan öğretmenlerimize hükümetin bir çare bulmasını hiç yoksa
bu sene en az altmış bin atama ile sınıfta olmak isteyen öğretmen adaylarımıza
imkan verilmesini istiyorum.