Kristof Kolomb’un 1492 tarihindeki keşfinden hemen
sonra başlayan Kızılderili katliamı, yerli halkın tabi tutulduğu soykırımın
adıdır. O tarihten 1886 yılına kadar süren katliamda, 70 milyon Kızılderili
ortadan kaldırıldı. Kolomb Amerika’ya
vardığında dünya nüfusunun 5’te biri kızılderili idi.
Kızılderililer
Kızılderililer,
Asya kıtasından Bering boğazını geçerek Amerika’ya gelmişlerdir. 10-25 bin yıl
önce farklı kültür ve fizik yapısına sahip bu insanlar zamanla Amerika’da tek
toplum olan Kızılderilileri oluşturdu. O zamanlarda kuzeyde deniz seviyesi
buzullar nedeni ile düşüktü. Bering boğazı bir köprü vazifesi görüyordu.
Avrupalılar kıtaya ayak bastığında yaklaşık 4.2 milyon, Güney Amerika’da ise 10
milyon yerli Kızılderili vardı.
Kızılderililer; Tanrı’ya,
cennete, cehenneme inanmazlar. Kitap ve yazı kesinlikle kullanmazlar, bilgi
sözlü bir biçimde aktarılır.
Kristof Kolomb’un Amerika’ya Gelişi
“… Onlara
kılıçlarımızı gösterdik. Keskin demir silâhları ilk kez gördükleri belli.
Kesmenin ne demek olduğunu bilmediklerinden, bazıları kılıçların keskin
tarafını tutunca ellerini kestiler. Bu insanlar ne herhangi bir mezhebe
bağlılar, ne de puta tapıyorlar. Kötülüğü tanımıyorlar, birbirlerini öldürmeyi
bilmiyorlar. Hiç silâhları yok. Kızılderililer son derece sade, dürüst ve eli
açık insanlar. Herhangi birinden sahip olduğu herhangi bir şey istenince hemen
veriyorlar. Kötülüğün ne olduğunu hiç bilmiyorlar, çalmıyorlar, öldürmüyorlar.
Komşularını kendileri kadar çok seviyorlar. Dünyada onlar kadar tatlı dilli
insanlar yoktur. Her zaman gülüyorlar. Elli adamla bu halkın hepsini
boyunduruk altına alabilir ve onlara her istediğimizi yaptırabiliriz. “
Yukarıdaki
Kolomb’un seyir defterinden alınan alıntıda bu soykırımın ne denli korkunç
olduğunu daha net anlayabiliyoruz. ABD’nin resmi makamları Kızılderili kellesi
başına 5 dolar ödemişti. Devlete ait binaların bodrumları, Kızılderili
kafataslarıyla dolmuş taşmıştı. İlk biyolojik silah, Kızılderililer üzerinde
uygulanmıştı. Sürgüne gönderilen Kızılderililere yardım olarak dağıtılan
battaniyelere çiçek mikrobu bulaştırılarak çok sayıda insanın öldürülmesi
sağlanmıştı. Kızılderililerin açlıktan ölmesi için başlıca yiyecekleri olan
bizonların toptan ölmesi de, soykırım yöntemlerinden biri olmuştu.
Ancak
ABD’liler, soykırım için son derece ilginç bir savunma yapıyor: “Sonuna kadar
öldürmedikçe soykırım sayılmaz!”
Katliamlar
- 1637 Pequot kabilesinin aldığı askerî destekle
İngiliz kolonici John Mason tarafından katledilmesi: Mason hiç vicdan azabı
duymadı, çünkü bu katliama Tanrı’nın aracı olduğunu düşünüyordu. Puritan
inancına göre kâfirleri öldürmek bir cürüm değil, aksine iyi bir
harekettir. Amerika’nın bir çok bölgesinde Kızılderililer’in İncil’de yok
edilmesi emredilen ırk olduğu iddiasıyla seri katliamlar işlendi.
Kızılderililer, insan-altı yaratıklar olarak kabul edildiler;
sömürülmeleri ve boğazlanmaları ilâhî bir etkinlikti. Hristiyanlığa
geçmeye direnen Kızılderililer için kanunlar çıkartıldı, onlar için ölüm
cezası uygun görüldü.
- 1539 Napituca Katliamı: Florida’da kendisine direnen
Kızılderili Timukua savaşçıları yenildikten
sonra, İspanyol kâşif ve fatih Hernando de Soto 200
kadarını idam etmiştir ve bu katliam, ABD topraklarında Avrupalılar
tarafından gerçekleştirilen en büyük çaplı ilk toplu katliamdır.
- 12 Mayıs 1623 Pamunkey Barış Görüşmeleri: İngilizlerin davet ettikleri
Powhatan (Pamunkey) reislerini “barış konferansı” sırasında 200 kadarını
zehirli şarapla, 50 kadarını da fiziki saldırıyla öldürdü.
- 22 Mart 1824 Fall Creek Katliamı: Madison County, Indiana’daki
altı Beyaz yerleşimci tarafından kabilesi belirsiz 9 Kızılderili soyuldu
ve öldürüldü. Katliama karışan beyazlardan üç tanesi mahkeme kararıyla
asılarak idam edilmiştir ve bu dava Kızılderilileri katlettikleri için
Beyazların infaz edildiği ilk davadır.
- Gözyaşları Yolu: Kızılderililer topraklarında
altın bulunmasına sevinemediler, çünkü bu onlar için sürgün ve katliam
demekti. ABD ordusu, 1838’de Cherokee’leri esir kamplarına toplayarak
yukarı Batı’ya doğru yürüyüşe geçirdiler. Zorlu ve çetin bir kış yolculuğu
esnasında Cherokee kabilesinin üçte biri telef oldu. Zorla yaptırılan bu
tehcir hareketi tarihe ‘Gözyaşları Yolu’ olarak geçti.
- 23 Ocak 1870 Marias Katliamı: Binbaşı Eugene M.
Baker komutasındaki ABD Ordusu tarafından Montana’da MariasNehri yakınlarında Karaayaklar konfederasyonunda Pikani
Karaayakları kabilesinden çoğu kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşan 173
kişinin öldürüldü.
- Yaralı Diz Katliamı: Lakota Siuları ile
Amerikan askerleri arasındaki son büyük çatışma olarak tarihe geçmişti. 29
Kasım 1890’da Birleşik Devletlerin beş yüz kişilik 7. Süvari alayı
Minneconjou Lakota yerlilerinin kamp yerlerini çevirmiş ve çıkan
çatışmada, Kızılderili şefi Koca Ayak’ın da aralarında bulunduğu 62’si
kadın ve çocuk toplam 153 Siu öldürülmüştü. 1890’da Wounded Knee’deki Siu
katliamı Kızılderili özgürlüğünün sembolik olarak sonu oldu.
Rahip Bartolome
de Las Casas’ın yazdığı ‘Kızılderili Katliamı’ adlı eser, zulmü şöyle
anlatıyor: “Sırf eğlence olsun diye, kadın erkek demeden yerli halkın ellerini,
burunlarını ve kulaklarını kesip kopardıklarını ve bunun bölgenin değişik
yerlerinde defalarca tekrarlandığını kendi gözlerimle gördüm. Memeden
kesilmemiş bebekleri annelerinin göğsünden alarak onları en uzağa fırlatma
konusunda birbirleriyle yarıştılar…”
Apache Kabilesi Şefi Gerenimo
Kendi öz
dilinde “Gokhlayeh” olarak bilinen ünlü Kızılderili lideri Geronimo, günümüzde
Yeni Meksika olarak adlandırılan bölgede 1829 yılında doğmuştu. Şef Mahko’nun
torunu olan Geronomi, sözcü sıfatıyla ABD yönetimiyle ilişki kurmuştu.
Apacheler arasında ise son savaşçıydı. Beyazlara karşı mücadele veren bir
kahraman olarak tanınmıştı. O sıralar Amerikalı yerleşimcilerin yanı sıra
İspanyollar da bölgeye akın etmeye başlamıştı.
1858 yılında
bir gün eve döndüğünde, eşi, annesi ve 3 çocuğunu İspanyollar tarafından
öldürülmüş olarak buldu. Bu olaydan sonra Geronimo, beyaz olan herkese karşı
nefret duymuş ve elinden geldiği kadar beyaz öldürmeye çalışmıştı. Onun bu
intikam ateşi Apacheler arasında bir üne sahip olmasını sağlamıştı. Arizona ve
New Mexico’da yaşayan beyaz yerleşimcilere suratındaki agresif ifadesi ve
vücudundaki Apache kanından dolayı hep korku saçacaktı. Geronimo, aslında bir
şef değildi; bir şamandı. Apache şeflerinin hepsi, onun görüşlerine saygı
duyuyordu. 1870’de yakalanıp San Carlos’a götürüldü. Defalarca kaçmasına rağmen
yakalandı.
Kendini
yakalamak için köylülerin öldürüldüğünü duyan Geronimo sonunda dayanamadı ve
halkına zarar gelmemesi için teslim oldu. 1909 yılında bir savaş mahkumu olarak
Oklahoma’da işkence edilerek öldürüldü. Geronimo’nun sembolik mezarı Fort Sill-Oklahoma
bölgesindedir. Apachelere göre Geronimo kutsal topraklar olan Dumanlı
Dağlar’dadır.
Kafa Derisi Yüzme Meselesi
Kızılderililerin beyaz adamın kafa derisini yüzmeye
meraklı oldukları bilinir. Küçükken bizde kovboy filmleri izlerken doğal olarak
beyaz adamdan yana olur, vahşi Kızılderililerin beyazların kafa derisini
yüzdükleri için nefret ederdik. Oysa işin aslı şudur: 1863 yılının Temmuz
günlerinde Navaholar ile general Carleton arasındaki gerginlik sürmektedir.
Soluk benizliler Navaholar’ı yıldırmak için hayvanlarına el koymaya, ekinlerini
yakmaya başlar. Ama, bir grup Navaho savaşçısı Canby Kalesi’ni basarak koyunlarını,
keçilerini geri alırlar. General Carleton, 18 Ağustos’ta askerlerine,
getirdikleri her Kızılderili atı ya da katırına yirmi dolar, her koyuna ise bir
dolar ödeneceğini duyurur. Yirmi dolar aylık alan askerler gözü dönmüş bir
şekilde köylere saldırırlar. Ve, öldürülen Navaholar’ın kırmızı bir iple
bağladıkları uzun, siyah saçları askerler tarafından kesilir. Zaman ilerledikçe
Kızılderililer’in kafa derilerine ödül koyma alışkanlığı yaygınlaşır.
Amerika’nın gerçek sahipleri hastalık, açlık, sürgün, tecavüz, işkence dışında
beyaz adamdan yeni bir şey öğrenirler: Kafa derisi yüzme.
Uluslararası
Yerli Halklar Dayanışma Günü
Kızılderililere
uygulanan soykırımın başlangıç tarihi 12 Ekim, Kızılderililer tarafından
bakıldığından büyük bir yas günüdür. Çünkü sakin hayatları 12 Ekim 1492
itibariyle değişmiş, eski yaşamlarının yerinde yeller esmiştir. ABD ise, bu
güne Kolomb Günü adını vererek bayram günü olarak kutlamıştır.
1990 yılında, Kolomb Günü kutlamalarına karşı çıkan Kuzey ve Güney Amerikalı
350 kişi, Ekvador’un başkenti Quito’ya giderek ilk toplantılarını
gerçekleştirmişlerdir. 1992 tarihinde ise, 12 Ekim 1992 tarihini Uluslararası
Yerli Halklar Dayanışma Günü ilan etmişlerdir.
Kendi Soykırımcı Bize İftira Atıyor
Aşağı yukarı
beş yüz yılda sayıları 70 milyon olan Kızılderili sayısı, günümüzde 2 milyon’a
düştü. ABD her ne kadar dünyada özgürlüğün, demokrasinin temsilcisi gibi
görülse da işin aslı öyle değildir. Sömürgeci bir devlet olan ABD, Amerika
kıtasının asıl halkı olan Kızılderilileri katletmişlerdir.
Bugün hiç
utanmadan sözde Ermeni Soykırımı’nı tanıyarak tarihi bir olayı siyasete
bulaştırma gafletinde bulunmuş, belgelerle ispat edemediği sözde soykırım iddialarını kabul ederek ABD ile
birlikte bütün batı, ahlaki seviyesini göstermiştir.