Bir
çağ açıp bir çağ kapatmış Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet İstanbul'un
fethinden sonra bir konuşma yapar.
Ve bu konuşma arasında;
"Bana eğer sen, hünkâr olmasaydın, kimin yerinde olmak isterdin diye
sorsalar, hiç düşünmeden Ulubatlı HASAN'ın yerinde olmayı isterdim" der.
Çünkü Ulubatlı Hasan, değerini, manasını bildiği sancağını bir an olsun elinden
yere düşürmemiş ve surlara bayrağı dikerken, vücuduna saplanan onlarca okla
şehit düşmüştür.
Tarih boyunca bütün milletlerin ülkelerini temsil eden, sembolü haline gelmiş
bayrakları vardır. O bayrak ki, o milletin o ülkenin örfünü, geleneğini, milli
ve dini değerlerin tamamını barındırır.
Kimi ülkerin bayraklarındaki işaretlerin ise her birinin ayrı bir manası
vardır.
Rengini şehitlerimizin kanından almış olan, bizim ayyıldızlı al bayrağımızdaki
semboller ve rengi çok derin manalar içerir....
Bir görüşe göre "hilâl", "İslamiyeti", "yıldız"
ise "Türklüğü" temsil eder.
Başka bir görüşe göre ise; yarım ay "Allah"ı, yıldız
"Peygamber"i temsil etmektedir.
Bir nevi bayrak, kutsalımızdır bizim...
O bayrak ki; o şereftir, namustur. Vatana duyulan aşktır bir bakıma...
Toplumlarda yıllarca sözlere, şiirlere konu olmuştur.
Ezan dinmez, bayrak inmez sözü dimağlara kazınmıştır adeta...
Bir ülkenin bayrağına yapılan gerek selâm duruşu, gerekse olumsuz bir hereket,
o ülkeye ve onların değerlerine yapılmıştır bir bakıma.
Geçen hafta Yunanlı bir milletvekilinin bayrağımıza karşı hadsizce davranışına
şahit olduk.
Geçmişten gelen ve ecdadından kalan unutamadığı bir acı vardı sanırım. Bu
terbiyesizliği kim yapsa kabul edilemez. Herhangi bir vatandaşın değil de
milletvekilinin yapmış olması ortamı ve diplomasiyi bir hayli gerdi.
Yunan hükümetinin bu terbiyesizliğe kayıtsız kalmamasını temenni ediyorum.
Buna benzer ucuz kahramanlığı en son bir Rumun, bayrağımızı indirmek için
direğine tırmanırken yediği kurşunla, yerle yeksan oluşuna şahit olmuştuk.
Yunan vatandaşı her ne olursa olsun yıllar geçse de atalarının acısını
yüreğinde taşıyor. Eskilerin sözüyle kuyruk acısıyla bu hadsizliği
gerçekleştiriyor. Oysa ki geçen yıl İstanbul'a gelen Yunanlı konuşmacı kendi
değerlerimize, gözümüze baka baka hakaret etmiş, salondaki oturanlar da
pervasızca alkış tutmuşlardı. Gördüğümüz gibi yıllar geçse bile bir Yunanlı ecdadına
yapılanı unutmuyor.
Artık şu olmuş, bu olmamışları bir kenara bırakıp, tarihimize, bayrağımıza,
vatanımıza sahip çıkmamızın vaktidir....
Yazımı yapılan bu hadsizliğe karşı yazdığım şiiririmle son vermek istiyorum.
Almış eline bayrağımı,
Yunan merkebi...
Yırtınca kahraman olacak
Zannetmiş kendini...
Ne zağırlar geldi geçti,
Denizin dibinde şimdi...
Baksın tarihine
Ecdadını denize gömen kimdi...
Dinmemiş acısı
Hâlen yüreğinde,
Kuyruk acısı zor olsa gerek,
Silinmemiş belleğinde...
Güneş balçıkla sıvanmaz,
Kazsınlar beyinlerine,
Bayrağın değeri ağır gelir,
Şeref yoksunu haysiyetsizlere...