2020 yılına ne kadar da
umutlarla girmiştik değil mi?!
2019'da gerçekleşmemiş dilekler,
yarım kalmış plânlar, tutmamış hedefler...
Bütün hepsi "2020'de olur
inşallah" diye iç geçirmiştik...
Sevdiklerimiz vardı, şimdi aramızda
olmayan...
Sarıldığımız, dertleştiğimiz, "iyi ki
varsın" dediğimiz...
2020 yılının 4. Ayındayız..
Ardı ardına yaşadığımız, ülkemizde ve dünyada
olan felâketler, bu 4 ayı, sanki 4 asır gibi hissettirdi bizlere...
Orman yangınları,depremler, çığ
düşmesi, şehit olan mehmetçiklerimiz, uçak kazası ve korona virüsü...
Hepsi üstüste, geldikçe geldi...
Camilerimizin cemaatsiz, Kabemizin
tavafsız, hüznümüzün katbekat arttığı bu zamanda RAMAZÂN-I ŞERİF gelişiyle,
yüreklerimize su serpti bir anda...
Her ne kadar iftar çadırları,
ramazan sokağı, teravih kalabalıkları olmasa da manevi havası, gönüllerimize
ferahlık getirdi.
İçinde bin aydan daha hayırlı bir
geceyi barındıran ramazan-ı şerif, büyük sevaplar kazanmak, Allah'ın rızasına
nail olabilmek için bir fırsat bizlere...
Çünkü bu ramazan diğer senelerden çok daha
farklı...
Virüs dolayısıyla bir çok insan
işsiz ve zor durumda...
Kiminin sofrasında ekmek, kiminin
hastalığında ilâç, kiminin vücudunu ısıtan bir palto ve bir çok insanın
duasında olmak bizim elimizde...
Bizler yıllarca orucu sadece
yememek içmemekten ibaret saydık.
Oysa ki Allahû Teâlâ'nın, bizim ne aç, ne de
susuz kalmamıza ihtiyacı var mıdır?
Haram kıldıklarından nefsimizi
uzak tutup, kötü alışkanlıkları bırakmaktır oruç....
Ağzı, yalandan, kötü sözden, iftiradan, kul
hakkından men etmektir...
Gözü haramdan, müstehcenlikten uzak tutmaktır.
Bir düşkünün sofrasında şükür olmaktır.
Bir çocuğun mutluluk gülüşünde o sıcaklığı
hissetmektir...
Kısacası oruç, yanlızca
bedenimizle değil, nefsimizle Yüce Râhman'ın açtığı kapıdan huzura varmaktır.
Belki de ömrümüzün bu son
ramazan-ı şerifi...
NE MUTLU HAKKIYLA EDÂ
EDEBİLENLERE...
RAMAZÂN-I ŞERİFİMİZ MÜBAREK OLA...