ve
fark ettim ki zaman, hem hızlı hem yavaş! bir yandan da yer çekimsiz gibi
uçuşkan. çok şey yaşıyor gibi olup hiçbir şey yaşamadığını anlayarak çekip
gitmek dünyadan. yapmayı ertelediğin her şeyi kendinle birlikte toprağın altına
götürmek... hayatın anlamı bir avuç YALAN!
buna
rağmen anlamsız hırsımız, bizi insanlıktan çıkaran sonu gelmez isteklerimiz ama
sorsalar en insan biziz. en iyi kalpli biziz, en namuslu biziz...kısacası
bitmeyen EN-lerimiz. yaşadıklarımızdan hiç
ders çıkaramayan benliğimiz. daha mezar başlarında başlayan kavgamız. üçün
beşin hesabı, sinsilik. nefret edilesi kendimizden uzak duramadığımız sürece
HER ŞEYİ NEFRETLİK GÖREN oyulası GÖZLERİMİZ.
bu
yazı anlamsız değil, büyük harfe ve noktalamaya uyulmasa da hatta daha
girişinde "ve" ile başlamışsa da... dil bilgisi kurallarını bilirim
inanın. sadece hiçbir kurala uymak içimden gelmiyor şu an hepsi bu. ha, bir
sonraki yazıda belki normalleşirim kim bilir. bir sonraki yazı olacak mı onun
da sözünü veremem ya.
başa
dönecek olursam "ve" nin öncesi sizin bilmediğiniz ve kimsenin
bilmesini istemeyeceğim yaşantılarla dolu. bir gün adları değiştirip bir öyküye
dökemez miyim pekala dökerim de ZAMAN gerek, zaman içinde tarafsızlaşılır belki,
yani tarafsızlaşmak gerek... konu bu değil
ki niye dağıldı bu kadar?
toparlamalıyım
desem? işte zaman, sarsıla savrula uçuşa uçuşa geçen... bütün soyut şeyler
uçuşur mu acaba? "sus." konuyu dağıtma. nerde kalmıştık, ha
"ZAMAN." zaman ne biliyor musunuz, bir varmış bir yokmuş hikayesi. zaman,
aslında sanıldığından daha asılsız ve anlamsız olan. kim bilir geride
bıraktığın birkaç çocuk, bir dönüm bahçe, üzerine çiğ düşmüş güller... güller
de ağlar mı? ağlamıştı sanki o gün. bence güller ağlar, bazen insandan daha çok
ağlar, hele de kırmızı güller kan ağlar. o gün tüm vücuduyla bir bahçe
ağlamıştı, öyle içtendi ki senin diktiğin her bitkinin ağıtı. zeytinin dalında
bile göz yaşı vardı... bahçe, bir ev ve
birkaç insanın göz yaşı... zaman buydu senin için. ne kıskandırıcı düşünsene,
keşke benim ardımdan da ağaçlar yeşil yeşil göz yaşı dökse.
zaman,
gerideki sevgin biliyor musun? güllerdeki, bendeki, bahçedeki ve üç beş
insandaki. geride bıraktığın o sonsuz
sevgi için bu, pek az kişiyi ilgilendirecek, yazıyı yazdım. ne pek az kişiyi
ilgilendirmesi yazının sonuna kadar kaç kişi gelebilmiştir ki yahu. o yüzden
yazının adı deli saçması ya. yine de delinin de göz yaşları var unutulmasın.tüm
ağlayabilenler İYİ çünkü sahicidir göz yaşları. demek ki deliler de İYİ. tam
aristotelesçe ama doğru, bir gün herkese
nasip olsa kendinden başkasına ağlamak yer yüzünde kötülük kalmaz buna eminim.
ağıt da
nereden çıktı? bitti yazı, bitmiş yazıyı zorlarsan her yerden her şey çıkar. e,
zorlamayalım o vakit. hepimizin bir gün
giderken- tabi acelesiz- geride tatlı ve sevilesi zamanlar bırakmasını diliyorum.