Yahşihan’da İlçe Milli Eğitim
Müdürü olarak çalıştığım yıllardı. İlçemize bağlı Irmak Beldesi’ndeki İlkokulu
ziyaret ederek öğretmenlerle toplantı yapmış, ilçemizin ve Irmak İlkokulumuzun
eğitimde daha iyi yerlere gelmesi için karşılıklı konuşmalar yapmıştık.
Toplantı bitmiş, artık okuldan
ayrılıyordum. Okul Müdürü ve bazı öğretmenler uğurlamak için yanıma
gelmişlerdi. Tam arabaya binecekken, bayan bir öğretmenimiz yanıma yaklaşarak,benimle
konuşmak istediğini söyledi.
‘’Müdürüm size bir ailenin dramını, yokluk içinde nasıl çırpındığını
anlatmak istiyorum. Bu aile o kadar yokluk, o kadar aczi içindeki anlatamam.
Öğrencilerimiz ….., …. Ve … lar her gün önümüze çıkarak bizlerden
yiyecek bir şeyler istiyorlar. Bizde her defasında arkadaşlarımızla bir şeyler
veriyorduk. Baktık bunların ne üstlerinde, ne başlarında bir şeyler yok.
Bu çocukları ve aileyi evlerinde görelim dedik.
Birkaç öğretmen arkadaşlarımızla evlerine gittiğimizde aman Allah’ım,
hayretler içinde kaldık. Bir kadın, birçok çocuk, öyle yokluk çekiyorlar, öyle
çaresizler ki anlatamam. Görünüşe bakılırsa her şeye ihtiyaçları var.
Birde siz görseniz?
Babaları davar. Fakat babada evi terk etmiş ve alkolik olduğu için o
kendi derdine düşmüş.Babanın sorumsuzluğu yüzünden bu kadın ve çocuklar acılarıyla,
yokluklarıyla çaresiz bir şekilde yaşamlarını sürdürmektedirler.
Müdürüm, bu ailenin ve annelerinin yokluk içinde çaresizliklerini
görünce bu durumu size anlatmayı uygun gördük.
Müdürüm, ilgili yerlere durumu bildirir, canı gönülden ilgilenir diye
düşünmüştük’’dedi.
Hemen okul Müdürü ve bir kısım
öğretmenleri yanıma alarak bahsedilen eve gittim.
Eve vardığımızda, ev demeye bin
şahit lazımdı. Bir iki minder, birkaç kap ve birde küçük tüp ten başka hiçbir
şey gözükmüyordu. Evin perdeleri yok, yerler kupkuru, süpürülmüş, tertemiz
fakat eşya, giyecek ve yiyecek namına bir şey görünmüyordu.
Bir anne, on altı yaşlarında genç bir
kız, yaklaşık sekiz, on, on iki, on üç yaşlarında erkek çocuklar hepsi bu evde
ikamet ediyorlardı.
Görüntüye yürekler dayanır gibi
değildi.
Evin reisi Elmadağ’ında bir benzinlikte
kalıyor, günün büyük bir kısmını alkolik olduğu için işyerinde uyuyarak
geçirdiğini söylüyorlardı.
Burada gerekli notlar aldıktan
sonra kendi daireme uğramadan direkt Kaymakam Bey’in makamına çıktım. Olanları
tek tek Kaymakam Bey’e anlattım.
Kaymakam Bey:
-
Müdür Bey bizim o aileyi yeniden
değerlendirmemize gerek yok, sizin değerlendirmeniz bizim için yeter, dedikten
sonra İlçemiz Mal Müdürü bayan arkadaşı çağırarak:
‘’Müdüre hanım Milli Eğitim Müdürümüz Dursun Bey’le gidip Milli Eğitim
Müdürümüzün dedikleri her şeyi beraber alıp,ihtiyacı olan aileye götüreceksiniz’’diye
ikimize birden, emir vermişti.
Oradan ayrılarak Mal müdiremizle
beraber Kırıkkale’de o gün akşama kadar tespit ettiğimiz her şeyi aldık.
Bir eve lazım olacak her türlü araç,
gereç, çocukların tamamına her türlü giyecek, çeşitli yiyecekler aldıktan sonra
bir kamyonete yükleyip ihtiyacı olan eve geldik.
Alınan ev eşyaları eve taşınırken,
çocuklara da aldığımız giyecekler bayan öğretmenler tarafından giydiriliyordu.
Genç kıza öğretmenlerimiz
giyecekleri giydirirkenki mutluluğu yıllar geçmesine rağmen gözümün önünden
gitmiyordu.
Ev gerçekten sıcak bir yuvaya
dönüşmüştü.
Bu yardıma vesile olan öğretmenlere
teşekkür ettim.
Daha sonra ilçe kaymakamımızda aynı
yere gelerek ‘’Milli Eğitim Müdürümüz Dursun Bey’e ve öğretmenlerimize bu
aileyi görüp ihtiyaçlarını gidermemize yardımcı oldukları için teşekkür ederim’’
dedi.
Aslında burada yardımın anında ve
çabuk olmasında en büyük katkı ilçemiz Kaymakamı Hakkı Loğoğlu’na aitti.
Herkes oradan biraz mutlu, biraz
buruk ayrılmıştı.
Daha sonra bu aileye İlçemiz Sosyal
Yardımlaşma Fonu tarafından mutat yardımlar yapılmıştı.
Bu yardımların devamlılığı
konusunda herkes hemfikirdi.
Şimdi Ramazan ayandayız. Korana
salgını yüzünden insanların büyük bir kısmı içerde, birçoğu işini gücünü
kaybetmiş, çok zor durumda olan insanlarımız var. İş bulma kurumu ve Sosyal
Dayanışma kurumlarının önlerinin tıklım tıklım dolu olduğunu görüyoruz.
En zor olanı ise bugüne kadar
kimseden bir şey istememiş kişilerin yokluk içine düşüp çaresiz kalmalarıdır.
Allah’ım kimseleri çaresiz
durumlara düşürmesin. Dünyadaki savaşları, doğal felaketleri, salgın
hastalıkları, akıldan yoksun devlet yöneticilerini görünce, kimin başına ne
zaman, hangi felaketlerin geleceği belli olmamaktadır.
Özellikle ihtiyacı olanlara sadece
bir elden değil, çevreyi çok iyi tanıyan belediyelerimiz ve muhtarlarımız
tarafından da ulaşılmalıdır. Durum siyasete alet edilip kimselerin eli ayağı
bağlanmamalıdır.
Hepimiz çevremizdeki komşuların
durumlarını gözden geçirip kimin ihtiyacı olduğunu iyi düşünmeliyiz. Karınca
kararınca çevremizdeki ihtiyacı olanlara bu mübarek ayın bereketiyle yardımcı
olmalıyız.
Bu davranışların hem dinimizin, hem de insan olmamızın
bir gereği olduğunu unutmamalıyız