Korona virüsünün hepimizi evlere kapattığı bu dönemlerde
internet ve televizyon, insanların en çok vakit geçirdikleri alan oldu.
Bu iki alanda da en çok rağbet
gören konu ise, yine VİRÜS içerikli filmler ve internet tarayıcılar...
Televizyonlarda belirli bir ücret
karşılığı izlenen film platformlarında virüs içerikli filmler izlenirken,
internet tarayıcılarında da yine "virüs" en çok aranan konu olarak
başı çekiyor.
Hâliyle içinde bulunduğumuz
bu pandemi ortamı, insanları geçmişten günümüze kadar yaşanmış olan virüslere
karşı merak uyandırdı.
Ben de dünya tarihinde damga vurmuş, binlerce
ölümlere sebep olmuş salgınlardan, sadece en ciddi olanlarını ve çözümlerini
sizler için araştırdım.
1) Antoninus (Galen) salgını
MS 165-180 yılları arasında
Roma İmparatorluğu'nda yaşanmış olan ve doğu seferlerinden dönen askerler
tarafından getirilmiş salgın bir hastalık olan Antoninus vebası, günde 2 bin
kişinin ölümüne neden olmuş, bilinen ilk büyük veba salgınlarından biridir.
Araştırmacılar yaşanan hastalığın
çiçek ya da kızamık olduğundan şüphelenmiş olsa da gerçek sebebi hala
belirsizliğini koruyor.
2) Jüstinyen Vebası
541 yılında İstanbul'da, o
zamanki adıyla Konstantinopol'de İmparator Jüstinyen tahtta otururken Avrupa'da
başlayan bir salgın, önce Mısır'a, oradan Filistin'e, Suriyeye ve oradan da
Anadolu'ya ulaştı. Jüstinyen, (İstanbul)Konstantinapol'a tüm giriş çıkışları
kapattıysa da salgın hastalık, askeri birliklerin şehre getirdiği malzemeler arasında
yer alan fareler yoluyla girdi.
Bir hafta içinde, veba şehirde
hızla yayıldı ve ölümler başladı. Sarayın çevresi askeri birliklerce
karantinaya alındı. Başlangıçta günde birkaç yüz olan ölü sayısı, kısa süre
sonra binlere ulaştı. Mezar yerleri dolunca, ölüler denize atılmaya başlandı.
Hastalık normal seyrini sürdürdü
ve zamanla kendiliğinden yok oldu. Ancak o zamana kadar dönemin en kalabalık
şehirlerinden olan Konstantinopol(İstanbul) nüfusunun yüzde 40'ını kaybetti.
Salgın iş gücü ve asker sayısını kaybeden Bizans'ın zayıflamasına ve
saldırılara açık hale gelmesine neden oldu ki, bu durum Avrupa tarihini kökten
değiştiren gelişmelerin yaşanmasına vesile oldu.
3) Kara Veba
1346 - 1353 yılları arasında
meydana gelen "Kara Veba" salgınının 75 ila 200 milyon arasında
insanı öldürdüğü düşünülüyor. Tam sayıları bilmek mümkün olmasa da özellikle
Avrupa nüfusunun bu yıllarda yüzde 30 ila yüzde 60 oranda azaldığı
belirtiliyor.
4) Amerikan yerlilerinin suçiçeği ile
karşılaşması
15. yüzyılda Avrupalılar yeni
dünyayı keşfetti. Amerika kıtasındaki yerliler ile temas eden Avrupalı kaşifler
beraberlerinde getirdikleri virüs ve bakterileri buradaki insanlara
bulaştırdılar.
Suçiçeği hali hazırda Avrupa'nın
üçte birini öldürmüştü. Ancak bağışıklık sistemleri Avrupalılar gibi gelişmemiş
olan ve ilaçları da yetersiz kalan Amerikan yerlilerinin hiçbir şansı yoktu.
Milyonlarca insan öldü ve o dönem yerli nüfusun yüzde 90'ı yok oldu.
5) Cocoliztli salgınları
16. Yüzyılda 'Yeni İspanya' adı verilen
bugünkü adıyla Meksika olan bölgede görülen birkaç farklı hastalığın aynı
dönemde oluşmasıyla yaşanmış salgın felaketi, 'cocoliztli salgınları' olarak
anılıyor.
Bugün yapılan incelemeler
sonucunda balıklarda bulunan salmonella bakterisi kaynaklı olduğu düşünülen
salgınların 1520 - 1576 yılları arasında toplamda 15 milyona yakın insanı
öldürdüğü, Maya uygarlığı için sonun başlangıcı olduğu ve yıllar içerisinde
günümüz Venezuela'sından Kanada'ya kadar yayıldığı sanılıyor.
6) Yedi farklı Kolera salgını
Uygarlık tarihimizde yedi büyük
kolera salgını yaşandı ancak bunlardan en ölümcül olanı üçüncüsü olan ve 1852 -
1860 tarihleri arasında meydana gelen salgındı. Koleranın başlıca sebebi içme
sularının kirlenmesi ancak sebebin bu olduğu üçüncü salgına kadar anlaşılamadı.
Uzun dönemler boyunca insan
dışkıları ve atıkları aynı zamanda içme ve pişirme için kullanılan su
kaynaklarına döküldü. Bunun büyük bir felaket haline geldiği yer ise o
tarihlerde Hindistan oldu.
Bugün bile dünyanın en kirli
nehirlerinden biri olan Ganj nehri 2011'de yapılan bir çalışmaya göre 100
mililitresinde 1,1 milyar dışkı bakterisi barındırıyor. Bu oran içerisinde
yıkanabileceğiniz en kötü suda olması kabul edilebilecek oranın 500 bin katı.
Hindular bu nehirde yıkanmanın kutsal olduğuna inanıyor ve günlük işlerinde
nehir suyundan azami şekilde istifade ediyorlar. Bu nedenle kolera bu bölgede
sıklıkla karşılaşılan bir hastalık türü.
Ne var ki, 19.yy'da yaşanan büyük
salgın ile kolera tüm Hindistan'a oradan Afganistan'a ve Rusya'ya yayıldı.
Resmi kayıtlara göre sadece Rusya'da bile 1 milyon insanın ölümüne neden olan
salgın oradan Avrupa'ya ve Afrika'ya son olarak da Amerika'ya ulaştı.
Kolera bulaşan her 5 kişiden
1'inde tehlikeli derecede ishal görülüyor. Hızla tedavi edilmezse bu kişilerden
yarısı hayatını kaybediyor. Yedi kolera salgınında toplamda ölen insan sayısı
tam olarak bilinmese de bunu milyonlarla ifade etmek mümkün.
Üçüncü salgın ile doktorlar
koleranın nedenini buldu ve o tarihten sonra içme suyunun arıtılması ve
kaynatılması gerektiği bilgisi dünyada yaygınlaştı.
7) Üçüncü Veba salgını
1855 - 1859 yılları arasında
Çin'de başlayarak dünyaya yayılan ve sadece Çin'de ve Hindistan'da bile 12
milyon insanın ölümüne neden olan bu salgına Jüstinyen Vebası ve Avrupa'nın
Kara Vebası ardından "'Üçüncü Veba"' denildi.
Etkileri bir asır kadar süren
salgın Amerika kıtasına uzak doğudan gelen farelerle taşındı. Daha önceki
vebalardan farklı olarak ilerlemiş olan tıp bilimi bu hastalığın incelenmesine
ve tedavi edici ilaçlar oluşturulmasına imkan sağladı. Bunların başında da
antibiyotikler geldi.
8) Birinci Dünya Savaşı sırasındaki Tifüs
salgını
1914 - 1918 yılları arasında Tifüs
bakterisini taşıyan bitlerin neden olduğu salgın savaşın beraberinde getirdiği
bir olguydu. Avrupa ve Asya'da 25 milyon kişi hastalandı ve özellikle Sovyetler
Birliği ülkelerinde 3 milyona yakın insan hayatını kaybetti. Batılı ülkeler
salgına neyin neden olduğunu daha hızlı anladı ve bitlerden kurtulmak üzere
önlemler alındı. Doğu ülkeleri ise daha geç önlem aldı ve bu nedenle dünyanın
bu kısmında çok daha fazla sayıda insan hayatını kaybetti.
9) 1918 İspanyol Gribi salgını
Birinci Dünya Savaşı'nı takip eden
yıllarda 500 milyon insana bulaşan H1N1 virüsünün ölümcül bir alt türünün neden
olduğu yüksek ateş ile dünya genelinde 50 ila 100 milyon arasında sağlıklı
insanın ölümüne neden oldu. Bu sayı birinci ve ikinci dünya savaşlarında ölen
insan sayısının toplamından kat kat daha fazladır.
Tüm dünyayı etkisi altına alan ve
4milyondan fazla kişiyi etkileyen Koronavirüs'e benzemesi de akıllara İspanyol
gribini getirdi.
Salgın ilk olarak ABD’nin New
Mexico eyaletinde ortaya çıkmıştı. 1. Dünya Savaşı’nın devam ettiği günlerde
ABD’den Avrupa’ya savaşmaya giden askerler hastalığı da beraberlerinde taşımış
böylelikle yerel bir vaka küresel krize dönmüştü.
Salgının İspanya'da başlamamış
olmasına rağmen İspanyol salgını olarak adlandırılmasının sebebi ise I. Dünya
Savaşı'nda askeri sansür nedeniyle hiçbir ülke salgın hakkında haber yapamazken
İspanyol basınının salgını gündeme getirmesiydi.
Bu virüsü diğerlerinden ayıran şey
saldırdığı bünyenin bağışıklık sistemi ne kadar güçlüyse ateşin de o kadar
yüksek meydana gelmesiydi. Koronavirüs'ün aksine İspanyol gribinde ölenlerin
çoğu 20, 30 ve 40'lı yaşlardaydı.
İspanyol Gribi tarihteki en büyük
felaketlerden biri olarak kayıtlara geçti.
10) 1957 Asya Gribi salgını
Çin'de başlayan Influenza-A
virüsünün ördeklerde mutasyona uğrayarak insana geçen bir hastalık olduğu
düşünülüyor.
"Asya Gribi" olarak adlandırılan
hastalık, 4 milyona yakın insanın canına mal oldu. Aynı yıl bulunan bir aşı ile
salgının önüne geçildi. Bir yıl içerisinde 40 milyon kişi aşılandı.
Asya Gribi kitlesel aşılanmanın
önemini ve etkisini gösteren en önemli örneklerden biri haline geldi.
11) HIV (AIDS) virüsü
20. yüzyılın ortalarında
maymunlardan insana geçtiği anlaşılan HIV virüsünün saptanabilen ilk örneği
1959'da Kongo'da görüldü. Ne var ki, teşhisi ve adı ancak 1980'lerde konuldu.
Son 30 yılda 36 milyon insanın hayatına mal olan virüsü kesin tedavi edebilecek
bir çözüm hala bulunmuyor. Sadece önlem almak ve hastalığa yakalandıktan sonra
ömür boyu ilaç tedavisi kullanmak gerekiyor.
* * *
Dünyada saptanmamış daha 300binden
fazla virüs çeşidi var. Okyanuslarda, ormanlarda, buzullarda yaşayan...
Bir çeşit canlı vasıtasıyla yayılmayı
beklemekteler belki de...
Yaşanılanlardan ders çıkararak bilinçli bir
şekilde, sağlık denen zenginliğin değerini bilerek temizliği asla ihmâl etmemek
gerekir.
"TEMİZLİK İMANDANDIR" sözü, boş yere
söylenmemiş