Bütün büyük hükümdarlar gibi Fatih’te savaş
meydanlarında galip gelebilmek için geçmişte gerek Türklerin yaptığı
kuşatmaları, gerekse yabancıların yaptığı kuşatmaları inceleyerek eksiklikleri
ve hatalardan ders alarak bütün hazırlıklarını yapmıştı.
Büyük Fatih biliyordu ki savaş meydanlarında galip
gelebilmenin bir diğer yolu teknolojiyi kullanmak idi. Bugün olduğu gibi geçmiş’te
de dünyaya hakim olabilmenin, savaş meydanlarında galip gelebilmenin yolu
teknolojiyi kullanmaktan geçmektedir.
Fatih’te dünyanın en modern savaş teknolojilerini
rüyalarını süsleyen Feth-i Mübin için kullanmıştı.
İstanbul'un
Fethinde Kullanılan Toplar
İstanbul muhasarası hazırlıklarını tamamlamak için
Edirne'de karargahını kurduğu vakit, Bizans surlarını yıkacak kuvvetli toplar
döktürmeye başladı. Mimar Muslihiddin ve Sarıca Paşa gibi kıymetli mühendisler
bu işi üzerlerine almışlardı. Bu sırada Macar asıllı Urban adlı bir top
dökücüsü de Osmanlı hizmetine girmek üzere Fatih'e başvurdu. Kendisi daha evvel
Bizans hizmetinde bulunmuş ve şehrin müdafaası için bir miktar top dökmüştü.
Osmanlı hizmetine kabul edilen Urban'la birlikte Mühendis Muslihiddin ve Sarıca
Sekban'ın gözetim ve denetimleri altında büyük toplar döküldü. Dökülen iki
büyük top o devirde eşi ve benzeri görülmemiş nitelikteydi. Birini Urban,
diğerini Sarıca Sekban dökmüştü. Sarıca'nın döktüğü top yaklaşık 16.800 kg. bakırdan
dökülmüştü. Urban'ın döktüğü top 6.208cm. çapında idi Sultan Mehmed'in isteği
ile Edirne'de tecrübe edilen bu top, mermisi bir mil mesafeyi kat ettikten
sonra düştüğü yerde iki metre derinliğinde bir çukur açmıştı.
Edirne'de hazırlıklar tamamlandıktan sonra diğer
silah ve malzemelerle birlikte büyük top da yola çıkarıldı. Fakat bunun nakli
işi kolay olmadı. Muazzam top için bir çok arabalar bir araya getirilerek
hususi bir vasıta yapıldı. Topun arabası 60 manda ile çekiliyordu. Arabanın
önünden giden 50 usta ile 200 amele yolları düzeltiyor, icab eden yerlere tahta
döşemek suretiyle tehlikesizce ilerlemeyi temin ediyordu. Ayrıca topun iki
tarafında 200'er kişi bulunuyor ve muazzam harp âletinin kaymamasını temin
ediyordu. Bu suretle büyük topun Edirne'den İstanbul önlerine kadar nakli iki
ay kadar sürdü. İstanbul'u kuşatmak üzere hareket eden Türk ordusunda 3 büyük
top ile 14 batarya top vardı. Ayrıca ihtiyaç oldukça muhasara devam ederken
İstanbul surları önünde de top dökülmüş ve onarılmıştır.
Bir top atılır atılmaz, topçuların bir kısmı topun
ağzından içeriye kovalarla zeytinyağı döküyorlar, bir kısmı ise yağlı keselerle
namluyu sarıyorlardı. Yağla soğutma sistemini de ilk defa yine Fatih burada
kullanmıştır.
Havan Topu
Galata taraflarına yerleştirilen yatık yollu mermi
atan toplarla da düşman gemilerine zarar verilemiyordu. Bunun üzerine Sultan
Mehmed, mühendislerini ve topçu ustalarını toplayarak Haliç'teki gemilerin
toplarla batırılamayacağını öğrenince bizzat kendisi bu işin üzerine eğildi.
Neticede padişah mermi yoluna dik bir şekil verilecek topun dökülmesini mümkün
kılan projesini ortaya koydu. Padişahın tarifiyle dökülen bu toplar Galata
surlarının kuzeyine yerleştirilmiş; ilk atışta sonuç elde edilememişse de,
ikinci atışta bir Ceneviz gemisini batırmak mümkün olmuştur. Harp tarihinde ilk
defa kullanılan bu top, havan topunun ilk numunesidir. Havan toplarının iki
vazifesinden biri Haliç'teki düşman gemilerini batırmak; diğeri de Osmanlıların
Haliç üzerine kurdukları köprünün muhafazasıdır ki, her iki konuda da muvaffak
olunmuştur.
Bazı batılı kaynaklara göre Osmanlıların İstanbul'un
fethinde havan topundan başka alev füzeleri de kullandıklarını belirtmektedir.
Ancak bu füzenin mahiyeti hakkında
yeterli bilgi vermemektedir.
İstanbul'un
Fethinde Kullanılan Yürür kuleler
İstanbul'un fethi sırasında eskiden beri
muhasaralarda kullanılan yürür kulelerden de istifade edilmiştir. Sur
yüksekliğinde yapılan bu kulelerle şehirdekilere ok, mızrak gibi silahlar
atılabiliyor veyahut surlara yaklaştırılabilinirse sur geçilmeye çalışılıyordu.
Bu muhasara sırasında yapılan kuleler günün şartlarına göre en mükemmel tarzda
oluşturulmuştu. Türk mühendisleri tarafından bir gecede ve tahtadan yapılan
kuleler; müteaddit tekerlekler üzerine oturtulmuştu. Yüksekliği surların boyuna
ulaşıyordu. Müdafilerin yukarıdan döktüğü barut ve kükürt karışımı maddeler
kuleyi yakmasın diye iç ve dışları çamurla sıvanmaktan başka dış yüzeylerine
iki üç kat yaş öküz, manda, deve derileri gerilmişti. Kuleye monte edilmiş sura
yakınlaşınca indirilecek bir hareketli köprü bulunmaktaydı. Ayrıca kulede sura
çıkmaya yarayacak seyyar merdivenler de bulunmaktaydı. Osmanlılar, hendekleri
dallardan örgüler, küfeler vs. malzeme ile doldurmak suretiyle kuleleri surlara
yaklaştırmaya çalıştılar. Ancak Bizanslılar bu kuleleri Rum ateşiyle yakmaya
muvaffak oldular Muhasara sırasında kule merdivenlerinden başka müstakil
merdivenler de kullanılmıştır.
İstanbul'un
Fethinde Lağımcılık
Yine bu muhasarada "ilk defa olarak lağım
istimal etmiş ve bereş açmak usulünü" geliştirmiştir. Düşmanın attığı
silahlardan emin olmak ve düşmana rahatlıkla silah atabilmek için birçok siper
kazılmıştı. Yeniçeriler bu siperlerden mazgallara durmaksızın ok ve arkebüz yağdırıyorlardı.
Rumlar artık mazgallarda görünmez olmuşlardı. Bu şiddetli hücumlar Bizanslıları
şehri müdafaa konusunda ümitsizliğe düşürmüştü. Lağım açma faaliyeti daha çok
harici suru bulunmayan Eğrikapı civarında görülmekteydi. Lağımlar hendeğin ve
çift surun altından geçerek şehrin içine kadar gidiyordu. Bizanslılar her an
şehrin bir yerinden çıkabilecek lağımlardan büyük bir endişeye kapılmışlardı.
Lağımların girişleri kulelerle gizlenmeye çalışılıyordu. Buna rağmen
Bizanslılar, lağım açılan yerleri fark ettiler ve mukabil lağımlar kazdılar.
Rum ateşi burada da imdatlarına yetişmişti. Lağımların direk ve kalaslarını
yakarak lağımı çökertmeye, Türk askerlerini yer altında dumanla boğmaya gayret
ediyorlardı.
Gemiler
Yürüyor
Donanma Haliç'e indirilirse; İstanbul'un Haliç'ten
de zorlanması imkan dahiline girecek; Hıristiyan donanması iki taraftan kıskaç
altına alınarak Osmanlıların Haliç'ten zorlamasına mâni olamayacak; Galata
Ceneviz kolonisinin kontrolü tamamlanacağından bunların gizliden Bizans'a
yardımları önlenecek; Haliç surlarını müdafaa zarureti kara surlarındaki
müdafîlerden bazılarının bu tarafa alınmalarına ve dolayısıyla kara surları
personelinin çok az miktarda da olsa zayıflamasına sebep olacak; bütün bunların
yanında Türk donanmasının Haliç'e girmesi Bizanslılarda endişeye sebep olup
maneviyatlarını sarsacaktı. 21/22 Nisan gecesi Haliç'e indirilen gemilerin
hangi yolu takip ettiği de tartışmalıdır. Ancak kaynakları incelenmesi
sonucunda gemilerin Tophane limanından çıkarak Kasımpaşa'dan Haliç'e indiği
anlaşılmaktadır. Gemilerin takip ettiği yol ile
birlikte taşınma şeklinde de ihtilaf vardır. Gemilerin tekerlekler veya
tekerlekli arabalarla çekildiğini belirten kaynaklar varsa da yağlı kızaklar
üzerinden çekilerek nakledildikleri görüşü hakimdir. 72 gemi 22 Nisan sabahı
Haliç'e indirilmiş bulunuyordu. Gemiler inerken herhangi bir hücuma uğramamak
için birkaç top, okçu ve arkebüzcüler tarafından himaye olunmuşlardır.
Gemilerin bir gece içinde Haliç'e indirilmesi Bizans'da hayretle birlikte bir
şaşkınlık uyandırdı. Hatta hiçbir kurtuluş çaresi kalmadığı düşüncesiyle
ümitsizlikleri büsbütün arttı. İmparator'un barış isteği teslim şartına
bağlanarak reddedildi. Bunun üzerine Bizans, Osmanlı donanmasını yakmak
istediyse de; bundan zamanında haberdar olan Padişah, Kasımpaşa sahillerini
toplarla takviye etti.
Haliç üzerine
kurulan köprü
Padişahın Haliç'teki ikinci faaliyeti Haliç üzerine
kurdurduğu köprüdür. Hasköy ile Ayvansaray arasında kurulan bu köprü için duba vazifesi görmek
üzere 1.000'den fazla fıçı ve sandal kullanılmıştır. Fıçılar ve sandallar
birbirine demir çengellerle bağlanmış ve bunların üzerine de kalaslar döşenerek
rahatlıkla geçilebilen bir köprü yapılmıştır. Köprü beş kişinin yan yana
rahatça geçebileceği kadar genişti. Toplar köprü üzerinden geçirilebildiği
gibi; köprü üzerine yerleştirilmek suretiyle zayıf olan Haliç surları da
dövülebiliyordu. Böylece kara tarafından ateş altında olan Bizans, Haliç'ten de
yakın mesafeden ateşe maruz bırakılmıştı. Bu da kara tarafındaki müdafîlerin bir
kısmının buraya nakledilmesine, dolayısıyla kara surlarının müdafaasının
zayıflamasına sebep olmuştur.
Son Hücum
Öncesinde Hazırlanan Mum Donanması
Sultan Mehmed, son hücumdan bir gün önce, Hz.
Muhammed'in Mekke fethinde uyguladığı bir taktiği uygulamaya koydu. 28 mayıs
Pazartesi akşamı Galata sırtlarında bulunanlar dahil tüm Osmanlı ordusu büyük
bir mum donanması yaptı. Müteaddit fenerler, kandiller ve mumlar yakılarak her
taraf ışığa boğulmuş; İstanbul âdeta ışıktan bir çember içine alınmıştı. Bu ışık
çemberinin kenarlarından kopup gelen ve binlerce insanın ağzından fırlayan
tekbir sesleri dalga dalga Bizans surlarına çarparak oradan Bizanslıların
kulaklarına kadar ulaşıyordu. Bu sırada ümitsizlikleri iyice artan Bizans halkı
çaresizlikten Ayasofya'da toplanmışlar, büyük bir ayin tertip ederek dua
etmişlerdir.