ULU HÜNKÂRIMIZIN YANINDA…
GÜNLERDEN CUMA !..
Biz
yine de Bizans’ı kendi halinde bırakıp, Ulu Hünkârımızın yanına tez elden ulaşalım…
160 bin kişilik, o “Güzel asker”, o “Güzel
komutan”ından “hücum” için emir bekliyor. Sabırsızlık had safhada, heyecan
ise dorukta !..
6
Nisan 1453… (1.Gün): Günlerden mübarek Cuma… Sabahın ilk saatleri…
Daha önceleri genç Sultan, Türk Töresi gereğince, İmparator Konstantin’e Vezir
Mahmut Paşa’yı elçi göndererek, şehri savaş yapmadan teslimini istedi.
İmparatorun bu isteği kabul etmemesi üzerine, şafakla beraber top ateşi
başladı… Bu sırada okçularda kalenin üstüne ok yağdırıyorlardı.
7
Nisan Cumartesi… (2.Gün): Türk topçu ateşi ilk günkünden daha şiddetli
bir şekilde devam ediyor, kulelere taş gülleler yağdırıyor…
8
Nisan Pazar… (3.Gün): Bizanslılar, Türk topçusunun surlarda açmış
oldukları gedikleri tamir ediyorlar…
9
Nisan Pazartesi… (4.Gün): Haliç’te bulunan Hristiyan gemilerinden 9
tanesi, Haliç’e yapılacak hücum için mevzi aldı…
10
Nisan Salı… (5.Gün): Top ve ok atışı yoğun bir şekilde devam ediyor.
Öyle zaman oluyor ki, gökyüzü oklardan kara bir bulutla kaplanıyor…
11
Nisan Çarşamba… (6.Gün): Nihayet bugüne kadar bekletilen büyük
toplarda faaliyete geçirildi. Öğleden sonra kuşatmanın son gününe kadar devam
edecek olan müthiş ve sürekli top atışı başladı…
12
Nisan Perşembe… (7.Gün): Türk donanması Baltaoğlu Süleyman Bey’in
komutasında bu günkü Dolmabahçe önünde demirledi. Surlar üzerine top atışına
devam edildi.
KONSTANTİNİYYE
TELAŞ İÇİNDE !..
13
Nisan Cuma… (8.Gün): Bayraklarla donatılmış olan Türk gemileri,
Üsküdar kıyılarını takiben, Kız Kulesi önünden geçerek, Kabataş civarında
demirledi. Konstantiniyye, telaş içinde…
14
Nisan Cumartesi… (9.Gün): Büyük toplar günde sadece 7 atış
yapabiliyor. Ancak surlarda büyük gedikler açılıyor. Bizanslılar, büyük bir
gayretle surları tamire çalışıyor…
15-16
Nisan Pazar, Pazartesi… (10 ve 11.Gün): Top atışları devam ediyor.
Yıkılan surlar tamir ediliyor.
17
Nisan Salı… (12.Gün): Baltaoğlu Süleyman, komutasındaki 30 kadırga ile
Kınalı, Büyükada, Heybeliada ve Burgaz’ı zapt etti.
18
Nisan Çarşamba… (13.Gün): Bugünün gecesi, Türk askerleri Topkapı
istikametinden surlara hücum ettiler. Surlarda kanlı çarpışmalar oldu. Bu
şiddetli çarpışmalarda 400 Türk askeri şehit düştü.
19
Nisan Perşembe… (14.Gün): Türk gemileri, daha önceleri Bizans
tarafından Haliç’e gerilen zinciri kırıp, limanı zapt etmek için hücuma geçti.
Fakat zincir kırılamayarak, geri çekilmek zorunda kalındı…
HAVAN
TOPU BİR GÜNDE DÖKÜLDÜ !..
20
Nisan Cuma… (15.Gün): Havan topu bir gün içinde döküldü. Sabahleyin
daha ikinci atışta, zincir arkasındaki gemilerden biri sulara gömüldü. Yine
aynı gün, Akdeniz’den üç Ceneviz ile Bizans gemisinden meydana gelen, yiyecek
ve mühimmat yüklü Bizans filosu ile Türk donanması arasında en kanlı deniz
savaşı oldu. Ancak şiddetli bir lodos, düşman gemilerinin işine yaradı. Bizans
gemilerinin Türk gemileri arasından sıyrılarak geçmesine kızan Sultan Mehmet,
atını denize sürerek, Baltaoğlu Süleyman Bey’e hiddetle emirler verdi.
Bizans
gemileri, üç saatlik bir mücadeleden sonra Haliç’e girdi. Sultan, Baltaoğlu’nu
donanma komutanlığından alarak, yerine Hamza Paşa’yı getirdi.
21
Nisan Cumartesi… (16.Gün): Kara hücumları devam etti. Topkapı
tarafından bir burç yıkıldı…
DAĞLARA
TIRMANAN GEMİLER !..
22
Nisan Pazar… (17.Gün): Sabah ortalık aydınlanır aydınlanmaz, şehri
savunan Bizanslılar, Haliç’te Türk gemilerini görünce derin bir hayrete
düştüler. Önce girişteki zincirin kırıldığını zannetmişlerdi. Fakat zincirin
yerinde durduğunu görünce, şaşkınlıkları daha da arttı. Hâlbuki cumartesi
gecesi Sultan Mehmet, gemilerini Galata sırtlarından karadan yürüterek,
Kasımpaşa koyuna indirmeye muvaffak olmuştu. Fatih’in Vak’anüvisü Kritovulos,
hadiseyi şöyle anlatıyor: “Bu iki denizin arasındaki mesafe takriben 1512 m
olup, bunun yarısı yokuş ve Haliç içinde olan kısmı iniştir. Bu yol amelenin
çokluğundan pek az zamanda yapıldı…
Padişah
emri ile gemiler, yolun üzerine sevk edildiler. Askerler, coşkun bir hevesle
iplere ve makaralara yapıştılar ve gemileri yürütmeye başladılar. Gemilerin
mürettebatı denizde olduğu gibi, tamamen içlerinde idi ve direk, yelken, sair
teçhizatı da yerli yerinde idi.
Gemiler
yol üstünde kızaklarla çekilirken, tayfalar reislerinin kumandasıyla yelkenleri
açarlar ve kürekçiler denizdeymiş gibi, küreklere asılırlardı. Reisler,
güvertede koşuşurlar, bağırarak ve ıslık çalarak, kürekçileri gayrete
getirirlerdi. Gemileri tıpkı derya yüzünde gidiyormuş gibi ilerliyordu. Açılan
yelkenler rüzgârla şişmişti. İşte bu surette yokuştan tepeye tırmandılar ve
oradan limana indiler…”
23
Nisan Pazartesi… (18.Gün): Haliç’ten sıkıştırılan Bizans İmparatoru,
İstanbul dışındaki bütün toprakları, Türklere teslime ve ağır bir vergi vermeyi
kabul ettiğini bildirdi. Fakat İstanbul’u teslim etmemekte ısrar etti. Haliç’e
inen 70 Türk gemisinin yardımı ile Kumbarhane ile Defterdar arasında yan yana
beş kişi geçebilecek genişlikte bir köprü kuruldu…
24,
25, 26, 27, 28 Nisan… (19…23.Günler): Kara ve Haliç surlarına top
atışları bu günlerde devam etti.
29,
30 Nisan Pazar, Pazartesi… (24., 25. Günler): Surlara yapılan top
atışı bütün gün devam etti. Bizanslılar, yıkılan surları tamir ettiler.
1,2
Mayıs Salı, Çarşamba… (26., 27.Günler): Sürekli gece baskınlar
yapılıyor. Şehirde kıtlık başladı.
3
Mayıs Perşembe… (28.Gün): Türkler, Ayvansaray civarındaki Haliç
surlarını dövmek üzere toplarını sallar üzerine yerleştirdiler.
4
Mayıs Cuma… (29.Gün): Top atışları devam etti. Sultan, at üzerinde
cepheleri dolaştı.
OSMANLIYI
“CİHAN DEVLETİ” YAPAN !..
5
Mayıs Cumartesi… (30.Gün): Beyoğlu sırtlarındaki topların ateşi
sırasında, ipek kumaş yüklü bir Galata gemisi kaza ile batırılınca, Sultan
Mehmet, gemi içindeki malın bedelini ödedi… Bu adaletli davranışı sayesinde
Galatalıları tamamen kendine bağladı.
6
Mayıs Pazar… (31.Gün): Topkapı surlarına 30 bin kişilik bir kuvvetle
hücum edildi.
7,
8, 9, 10 ve 11 Mayıs… (32…36. Günler): Beş gün boyunca surlar, top
atışlarıyla dövüldü. Bizanslılar, açılan gedikleri toprak, yün dolu çuvallar
arasına doldurulmuş ağaç kafesler ile kapatmaya gayret ettiler.
12
Mayıs Cumartesi… (37.Gün): Top ateşi bütün gün devam etti.
Cumartesi'yi pazara bağlayan gece, 50 bin kişilik bir ordu ile Eğrikapı ile
Tekfur Sarayı arasındaki surlara büyük bir hücum yapıldı.
13,
14, 15 Mayıs… (38., 39., ve 40. Günler): Top atışları devam ediyor.
Bizans’ın o eski gücünden artık eser yok.
16
Mayıs Çarşamba… (41.Gün): Lağım (tünel) savaşı başlatıldı. Sultan,
donanmayı Haliç’teki zincirin önüne getirtti… Bizanslıların dikkatini buraya
çektikten sonra, öte taraftan, daha evvel maden ocaklarında çalışmış erler
vasıtasıyla, şehre yer altı lağımları açtırıyor… Ancak Bizanslılar, bunu
öğrenip tünelleri havaya uçurdular.
17
Mayıs Perşembe… (42.Gün): Bir önceki gün Bizanslılar tarafından havaya
uçurulan tünellerin yerine yeni tüneller kazılmaya başlandı…
18
Mayıs Cuma… (43.Gün): Sabahın alacakaranlığında Bizanslılar, dehşet
içinde kaldılar. Gece sessizce yapılan sur yüksekliğindeki tekerlekle yürütülen
ahşap kule, surlara doğru yaklaştırıldı. Kuleler yanmaması için, üç dört kat manda
derisi ile kaplanmıştı. Ancak Bizanslılar, kuleleri sonraları “Rum ateşi” ile
yaktılar.
19,
20, 21, 22 Mayıs… (44., 45., 46. Ve 47. Günler): Sürekli top atışı ve
tünel açma denemeleri yapılıyor. İki büyük tünelde de kanlı savaşlar oldu. Her
iki taraftaki tünelciler adeta birbirini diş ve tırnakları ile boğazladılar…
23
Mayıs Çarşamba… (48.Gün): Sultan ll.Mehmet, Konstantin’e “teslim ol”
çağrısı yaptı. Konstantin, teklifi reddetti.
İMPARATOR
BAYILDI !..
24 Mayıs Perşembe…
(49.Gün): Ayasofya’da İmparator’un başkanlığında savaş meclisi
toplandı… Türk ordusunun artık son ve kesin saldırıya geçeceği belli olmuştu.
Savaş meclisinde, “şehir kurtulamayacak, bari İmparator kurtulsun” teklifi
yapıldıysa da İmparator, “hayır” diye bağırdı ve bayıldı…
25
Mayıs Cuma… (50.Gün): Son hücum emrini bekleyen Türk ordusu, büyük bir
sevinç içinde… Ordugâhta davullu, zurnalı şenlikler yapılıyor…
26
Mayıs Cumartesi… (51.Gün): Bizans, artık büyük bir ümitsizlik içinde…
ll.Mehmet, pazar günü oruç tutulacağını orduya bildirdi.
KUTLU
GÜNE DOĞRU !..
27
Mayıs Pazar… (52.gün): Ordugâhta büyük ateşler yakıldı. Herkes
yaklaşan günün sevinci içinde… Asker birbiriyle helâlleşiyor…
28
Mayıs Pazartesi… (53.Gün): Türk ordusu, istirahate çekilerek, gerekli
hazırlıklarını tamamladı… Genel hücum hazırlığı, Bizans tarafından da
duyulmuştu. Ayasofya’da büyük bir dini ayin yapılarak, dua edildi. Sultan
ll.Mehmet, büyük nutkunu bugün yaptı. Sultanın konuşmasından sonra, ordugâhta
son hazırlıklar başladı. Ordu imamları, askerlerin maneviyatını yükseltecek
konuşmalar yapıyor, hafızlar Kur’an okuyor, tekbir getiriyorlar… Geceleyin bir
mum donanması tertip edildi. Bizanslılar, korku içinde bunları seyrettiler…
GÜNEŞ,
KONSTANTİNİYYE’NİN DEĞİL, İSTANBUL’UN ÜZERİNE DOĞUYOR !..
Ve…
Mayıs’ın 29’u… Günlerden Salı… Kuşatmanın 54.Günü: Gece sabaha karşı,
saat bir ile iki arası, İstanbul surlarına doğru son hücum başladı… 50 bin Türk
askeri, “Allah Allah” sesleriyle yalın kılıç,
Sultan Mehmet’in daha önce tespit ettiği, Eğrikapı, Topkapı ve Edirnekapı
yönlerine doğru atıldılar. Nihayet, Ulubatlı Hasan, Topkapı
civarında 30 arkadaşıyla surlara çıkmayı başardı… Burçlara Osmanlı bayrağını
dikti… Kendisi ve birçok arkadaşı orada şehit oldu…
Sabahın
ilk ışıkları ile beraber, İstanbul surları üzerinde Osmanlı bayrakları
dalgalanmaya ve gedikleri aşan Türkler, şehre girmeye başladı. 29 Mayıs Salı
günü, güneş Konstantiniyye’nin değil, “İSTANBUL”un üzerine
doğuyordu…
“NE
GÜZEL KUMANDAN !.. NE GÜZEL ASKER !..”
Böylece “Feth-i
Mubin” gerçekleşmiş, ordu komutanı ve O’nun askeri, Kâinatın Efendisi
yüce Peygamberimizin övgüsüne mazhar olmuştu: “İstanbul, elbet bir gün
fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan, ne güzel kumandan; onu fetheden asker,
ne güzel asker !..”
FETHİN
YANKILARI…
Türk-İslâm
Dünyası’nda, İstanbul’un fethi; o güne kadar görülmemiş bir sevinçle
karşılandı. Günlerce süren büyük şenlikler yapıldı. Genç Osmanlı
padişahı, FATİH SULTAN MEHMET, bütün Türk-İslâm
Dünyası’nın en ünlü ve güçlü hükümdarı olarak kabul edildi.
İstanbul’un
fethi, Osmanlıların itibarını son derece yükseltti. Osmanlılar, bundan
önce “Devlet” iken, bundan sonra büyük bir hızla “Cihan
Devleti”; başka bir ifade ile “İmparatorluk” haline
yükselmiş oldular…
İstanbul,
fetihten sonra devlet merkezi, yani Osmanlı’nın Başkenti oldu… Osmanlı Padişahı
Sultan ll.Mehmet, “FATİH” unvanını alarak, Türk-İslâm Dünyası’nın
en şöhretli hükümdarı oldu.
İstanbul’un
fethi ile Osmanlıların Asya ve Avrupa’daki toprakları birleştirilmiş oldu.
Boğazların kontrolü de bu şekilde tamamıyla Türklerin eline geçti.
BİZANS
TARİHE KARIŞTI…
Bin
yıldan fazla (1123 yıl) hüküm süren Bizans Devleti, Türklerin
İstanbul’u fethi ile tarihe karışmış oldu. Bu olay, bütün dünyaca Ortaçağ’ın
sonu, Yeniçağ’ın başlangıcı olarak kabul edildi. Kutsal bir merkez
olarak kabul ettikleri Ayasofya’nın Türklerin eline geçmesi, Hristiyan
Dünyasında büyük bir felaket olarak karşılandı. Papa, bütün Avrupa
hükümdarlarına çağrıda bulunarak, yeni bir Haçlı seferi başlatmak istedi. Fakat
buna muvaffak olamadı.
SONUÇ:
Fatih,
Osmanlı Padişahları içerisinde hem en büyük asker hem en büyük devlet ve
siyaset adamı, hem de en büyük âlim olanıdır.
20’den
fazla devlet ile 2 imparatorluğu tarih sahnesinden ve siyasi coğrafyadan
silmiştir. Osmanlı donanmasının gerçek kurucusu Fatih’tir. Öldüğünde Türk
donanmasında, 250 savaş ve 500 nakliye gemisi vardı.
Ekonomi
ve bayındırlığa da birinci derecede önem vermiştir. 30 yıllık saltanatı
boyunca, 57 medrese, 29 bedesten ve ticaret hanı, 59 hamam, 308 cami
yapılmıştır.
Fatih,
Osmanlı padişahlarının en bilgin olanıydı. İstanbul Üniversitesi’nin
kurucusu Fatih’tir. Zamanının en değerli hocalarından ders almıştır. Bunlar
arasında, Molla Gurânî, Akşemseddin, Vezir Sinan Paşa,
Vezir Ahmet Paşa, Molla Hayreddin, Molla Zeyrek, Molla İbn-i Temcid ve Molla
Hüsrev ilk akla gelenler…
Edebiyata
ve güzel sanatlara ilgisi de fevkalade idi. “Avni” takma
adıyla şiirler yazdı. Yazdığı bu şiirler, bir divanda toplanarak, sonraları
defalarca baskısı yapıldı. Ana dili Türkçeden başka, Arapça, Farsça,
Latince, Yunanca, İtalyanca, Sırpça, İbranice ve Ermenice dillerini
biliyordu. Matematik, Coğrafya, Tarih ve Astronomi bilgisi
yüksekti.
Tarihte
ilk defa yivli havan toplarının plânı, hesap ve projesi de yine Fatih
tarafından yapılmış ve İstanbul kuşatmasında kullanılmıştır.
Fatih’in
kendi ismi ile anılan “Kanunnâmesi”, Osmanlı hukukunu, devlet
teşkilatının esasını teşkil etmesi bakımından önemlidir.
****
Fatih,
3 Mayıs 1481 yılında, genç denecek bir yaşta, 49 yaşında iken vefaat etti…
(Zehirlenerek öldürüldü !..) Bin yıllık Bizans’ı tarihe katan, çağ
kapayıp, yeni bir çağ açan; Kâinatın Efendisi’nin övgüsüne mazhar olan o
yüce “FATİH”in ve O’nun askerlerinin ruhuna sonsuz “FATİHA”lar
!..