Tarihin
Penceresinden “Bakınca”; tarihçi yazar Ahmet Erdal hocamızın tarihsel
anekdotlar içeren bir kitabı. Hacim olarak belki diğer kitaplarından biraz
küçük; ama nitelik bakımından onlardan aşağı kalır bir yanı olmadığını
söyleyebilirim. Tarihsel olaylar ile günümüz bağlantısını kuran Erdal, geçmişle
günümüz arasında güzel ve sağlam bir köprü kurmayı başarıyor. Bir bakalım,
neleri gördüm o pencereden bakınca;
Kendi
yakınlarına çıkar sağlamayan ve adaletten zerre kadar ayrılmayan; oğlu, devletin
merasında semizlenen devesini sattığında elde ettiği karı devletin hazinesine
irad kaydeden; vali de olsa halkına zulmettiğinde, İslami kuralların dışına
çıktığında, ona hesap soran; devletin imkânlarını şahsi çıkarları için
kullanmayan ve kullandırtmayan Halife Hz. Ömer’i gördüm.
Gayr-i
Müslim halkından aldığı cizyeyi, savaş esnasında savunmasını yapamadığı için gayr-i
Müslim halka tekrar dağıtan Ebu Ubeyde’yi gördüm.
Osmanlı
İmparatorluğunun kurucusu Osman Bey’in ölümünden sonra oğulları Alâeddin ve
Orhan Bey’in fedakârlığını ve devlet adamlılığını; Fatih, kendisini ziyaret
ettiğinde ilmin ve bilginin izzetini korumak için ayağa kalkmayan
Akşemsettin’i; hocaya ve âlime saygıdan dolay ayağa kalkan Fatih’i gördüm.
Adalet
mekanizmasını çalıştıran; kişilere, makam ve mevkilerine, akrabalık derecesine
bakmadan adaletle hükmeden Gazneli Mahmud’u; gelir dağıtımını hakça yapan,
halka zulmetmeyen; halktan “kanunlar harici vergi toplayıp askerime haram lokma
yedirmem” diyen II. Mahmud’u gördüm.
Sadelikten
ve tevazudan ayrılmayan; ordunun savaş ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çeken;
ancak ihtiyaçları karşılamak için meşru olmayan hiç bir yolu mubah görmeyen; Zembilli
Cemalettin Efendi’nin yaptığı haksız bir uygulamayı yüzüne karşı söylediğinde
kızmayıp adaleti tesis eden Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim’i gördüm.
Hokkabaz
keçesini giymeyerek istifa mührünü Sultan Abdülaziz’in önüne koyan Sadrazam Ali
Paşa’yı; Deli Padişah namıyla bilinen Sultan İbrahim’in sadaret makamındaki
Semin Mehmet Paşa’ya ancak akıllı bir insanın verebileceği cevabı gördüm.
II.
Abdülhamit’in huzuruna elçi olarak girip at cambazı olarak çıkan Fransız
sefirini gördüm. Devlet adamı Abdülhamit’i tahtan indiren Selanikli Yahudi
Emanuel Karasu’yu ve Abdülhamit’in kontrol altında tuttuğu, tahttan indirilince
Hicaz Emiri yapılan hain Şerif Hüseyin’i gördüm.
Adı
deli valiye çıkan Ahmet Vefik Paşa’ya deli dostu şair Nüzhet’in Bursa
sokaklarını gezerken karşılaştıkları bir olay karşısında verdiği cevabı; hak ve
adaleti sağlamak üzere pabucu koltuğunun altına alıp baskılara boyun eğmeyen ve
adaletle hükmeden Şeyhü’l İslam Ahmet Muhtar Efendi’yi gördüm.
Ruslara
esir düşen ve sonradan serbest bırakılan Şeyh Şamil’in İstanbul’a geldiğinde
Sultan Abdülmecid’e verdiği o tarihi cevabı gördüm.
İstanbul’un
1919’da Fransızlar tarafından işgal edildiğinde “Kara Bir Gün” diye kaleme
aldığı yazıdan dolayı gazeteci Süleyman Nazif’i Fransızlara teslim etmeyen
polis Müdürü Mehmet Ali Bey’in cesaretini gördüm.
Mustafa
Kemal’in yakın silah arkadaşı Kazım Karabekir Paşa’nın bir iftiraya kurban
giderek idamla yargılanışını ve domates satarak hayatını idame ettirmesini; Erzurum’a
gelerek Kazım Karabekir Paşa ile görüşen Amerikalı bir generale Paşanın verdiği
tarihi cevabı gördüm.
Hatay’ı
Suriye’ye vermeyi düşünen Fransızlara Atatürk’ün köşkte Fransız elçisine
verdiği tarihi cevabı; kendisine övgü için şiir yazan genci buldurup “Kemal
Paşa’yı değil; ulu Türk milletini öv” diyen Atatürk’ü; 1934 yılında ülkede
yaşanılan şiddetli kar kıştan dolayı ulaşımı teftiş etmeye çıkan Kırşehir’de
karşılaştığı manzaradan sonra Yozgat’a geçen Mustafa Kemal Atatürk’ün orada
karşılaştığı manzara karşısında yanındakilere söylediği sözü gördüm.
1943
yılında Adapazarı’nda meydana gelen depremde en fazla tahribata uğrayan köye
giden İsmet Paşa’nın köylülere birkaç defa sorduğu “nasılsınız” sorusuna köyün
çobanının verdiği cevabı gördüm.
Türk
müzeciliğinin kurucusu merhum Hamdi Bey’in tembelliğimizi gösteren o meşhur cevabını;
vatandaşa mahkemeden kazandığı parayı ödemediği için mal müdürlüğüne haciz
uygulayan cesur hâkimi gördüm.
Tarihin
Penceresinden Bakınca; daha pek çok şey gördüm; fakat gördüklerimin bir kısmını
da merak edip kitabı okuyun diye söylemedim.