Öncelikle Kıdem Tazminatı ne demek bir cümle ile
bahsetmek istiyorum. Kıdem tazminatı çalışanın çalıştığı yıl sayısı kadar işine
son verilmesi veya belirli koşullarda işten ayrılması (evlilik askerlik,
emeklilik gibi) halinde aldığı brüt maaştır. Örneğin bir çalışan 5 yıl
çalıştığı kurumdan çıkarılırken veya yasalarda belirtilen istisnai koşullara
göre kendi isteğiyle işten ayrılması halinde üç bürüt maaşını tazminat olarak
alır. Kıdem tazminatı hesaplanırken işten ayrılmadan alınan son bürüt maaş
dikkate alınmaktadır.
2022’de hayata geçirilmesi planlanan “Tamamlayıcı
Sigorta” kapsamında Kıdem tazminatı fonu yeniden gündeme geldi.
Kıdem tazminatının fona devredilmesi demek genel hatları
ile artık çalışan kıdem tazminatını ancak
60 yaşında ama ancak onun da yüzde 25’ini alabilecek. Geri kalanı da maaşına
yansıtılacağı bir sistemdir. Bunun yanında eski sistemde işçiden hiç kesinti
yapılmazken yeni sisteme göre işçide % 3 kesilecek, işverenden kesilen % 8 %
5’e düşecektir. Bununla hükümet işçinin cebine elini atmış ve bu sosyal adalete
hiç uygun değildir. Bu sistem aslında emekli olduğunda eline toplu para geçen
işçinin bu hayallerinin yok olması demektir.
Türk-İş başta
olmak üzere bütün işçi konfederasyonları kıdem tazminatının mevcut haliyle
korunmasından yanalar. Bunun yanında mevcut sistemde kıdem tazminatını alamayan çalışanların olduğu ve hak
kaybı olmadan herkesin kıdem tazminatını almasını istiyorlar. Bu sorun basit
mevzuat değişikleriyle çözülebilir. Yapılacak olan düzenleme ile, “işçi bir gün
bile çalışsa, istifa dahi etse kıdem tazminatına hak kazanır şartı getirilir”
ve işverenin iflası durumunda işçi alacaklarına ilk sırada yer verilebilir.
İşçi ve işçi örgütleri bu konuda çok duyarlı “Kıdem tazminatının fona devredilmesi,
süresinin azaltılması gibi bu hakkın tasfiyesine ya da zayıflatılmasına
yönelik her türlü girişimin karşısında cevabı grev olacaktır.” denilerek
Kıdem Tazminatı ile ilgili kararlılığını açıkça ortaya koymaktadır.
Çalışanlar Kıdem tazminatına “oğullarının damatlığı”, “kızlarının
çeyizi” ve “ailelerinin geleceğinin güvencesi”, “yarınlarının sigortası” olarak
görmektedirler.
Bu sebeple ısrarla sendikalar “Kıdem tazminatı kırmızı
çizgimizdir, asla dokundurmayız.” Diyerek sert çıkış yapmaktadırlar.
Kıdem tazminatı konusunda hükümet tarafından ne zaman bir
düzenleme tasarısı ortaya atılsa çalışan haklı olarak huzursuzlanmaktadır. Çünkü
işçi biliyor ki yapılacak her düzenleme kendi haklarından bir kısmının gasp
edilmesi anlamına geliyor. İş barışını, ülkenin iç huzurunu bozacak bu çalışma
da hükümetlerin de daha fazla ısrarcı olmaması gerekmektedir.
Evet, Kıdem tazminatı işçinin alın teridir, kefen
parasıdır. Geleceğidir. İşçi bunun için genel grev yapmayacakta ne için yapacak.
Tabiki bağlı olduğu örgütlerde sorunu slogan cümleleri ile geçiştirmeyecek, dik
duracaklar.
Ülkenin
ekonomik sorunlarla boğuştuğu, pandeminin ekonomik zararlarının daha tam olarak
bilinemediği bir dönemde işsizliği engelleyip, istihdamı artırmamız gereken bir
dönemde hem işçinin hem de işverenin benimsemediği bir sistemi niye
tartışıyoruz anlaşılır gibi değil. İşçi bu durum karşısında “Deniz bitti. Karaya
oturduk sırada işçinin cebine mi el atmak kaldı? diye sormaya başlamıştır.
Toplumun
tümünü ilgilendiren bu kadar önemli bir konunun çözümü için işçi, işveren ve
kamuyu temsilen uygulamacı ve akademisyenlerden bir bilim kurulu oluşturularak
detaylı çalışmalar yapılması faydalı olacaktır.