Kıymetli okuyucular bugün sizler
ülkemizin üzerinde bilhassa son çeyrek yüzyılda oynanan oyunların canlı şahidi
bir arkadaşımın anılarının anlatımını aktaracağım!
Aktaracağım ki, bu ülkenin kaderine
hükmetmiş olanların, gerçekte hizmet mi etmiş yoksa ihanet mi etmiş
olduklarına, sizler okuyunca karar vereceksiniz!
Bizlerden geçtik, bizlerden meydana
gelen evlatlarımızın ve onların çocukları torunlarımızın yarınlarının, hangi
sinsi planlarla ve Yahudi entrikalarıyla nasıl gasp edildiklerini göreceksiniz!
Gerçek yaşanmış olan bu hatıratı
benimle paylaşan, zamanı itibariyle o kurumun başında bulunan Sayın Genel Müdür
Dr. Erkan TAPAN Bey’ in muhterem oğlu Eran Bey’ e, yazımın en başında
teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim.
BİR DEV' in, ÜLKE SERMAYESİNİN,
ATATÜRK VE OSMANLI MİRASININ
ACIKLI YOK EDİLİŞ HİKÂYESİ:
Atatürk'ün Etibank' ı madencilik
ve Sümerbank'ı sanayicilikte okul niteliğinde tesisler olarak kurarken, verdiği
isimlerin sebebini hiç düşünmüş müydünüz?
Atatürk bu isimleri verirken
Türklerin yaşadığı Anadolu toprağının Eti ve Sümer uygarlığının beşiği
olduğunun bilinç ve farkındalığını sağlamayı düşünmüştü.
Atatürk'ün 1933 yılında kurduğu
Sümerbank aynı zamanda kendisinin akıllı projesi "Sosyal Fabrika"
idi. Yani üretim yapılan birer sanayi kuruluşu veya bankacılık hizmeti değil,
aynı zamanda eğitim, bilim, sanat ve spor yapılan birer kültür kurumu, birer
uygulamalı üniversite idi.
Bu arada 1933 yılında Sümerbank
adını alan kurumun, Osmanlı döneminde kurulmuş çok önemli 4 kuruluşun
bünyesinde toplanarak açıldığını biliyor muydunuz peki?
Sıralayayım:
1)Bakırköy Pamuklu Dokuma,
2)Feshane Yünlü Dokuma,
3)Beykoz Deri ve Kundura,
4)Hereke İpekli ve Yünlü Dokuma
fabrikalarıydı.
1925 yılında Türkiye Sanayi ve
Maadin Bankası kuruldu. Osmanlı döneminin kıymetli bu 4 tesis bankanın
yönetimine verildi. Daha sonra 1932 yılında kurulan banka feshedilerek yerine
Devlet Sanayi Ofisi ve Türkiye Sanayi Kredi Bankası kuruldu. Ve 1933'te bu iki
kurum birleşerek adını, Atatürk'ün yukarıda anlattığım tercihi ile
"Sümerbank"aldı.
Sümerbank' a şu görevler verildi:
a) Devlet Sanayi Ofisi'nin
devralacağı fabrikaları işletmek, özel sanayi müesseselerindeki devlet iştirak
hisselerini Ticaret Kanunu hükümlerine göre idare etmek.
b) Devlet sermayesi ile yapılacak
tüm sınai müesseselerin projelerini hazırlamak.
c) Tesisleri ve tevsileri ülke
için ekonomik açıdan verimli olan sanayi kuruluşlarını, sermayesinin müsaadesi
nispetinde kurmak veya iştirak etmek.
d) Ana hammaddeleri ülkede
bulunan ve henüz üretim miktarı, tüketimi karşılayamayan sanayi dallarını
kurmak.
e) İhraç edilen hammaddenin yarı
mamul madde haline getirip kıymetlerini artırmak.
f) Hammaddesi ülkede
yetiştirilmemekle beraber tesislerin kurulması halinde,hammaddelerinin de
ülkemizde yetiştirilmesi mümkün olan sanayi kuruluşları kurmak.
g) Ana hammaddeleri ülkemizde
bulunmadığı gibi yetiştirme imkânı da olmayan üretim safhalarının ülkeye temin
edeceği faydaları önemli olan sanayi tesislerini kurmak.
h) Ülkeye ve kendi fabrikalarına
gerekli olan usta ve işçileri yetiştirmek üzere okullar açmak ve sanayi
mühendislerinin yetişmesi için yüksekokullarda öğrenci okutmak.
ı) Sanayi müesseselerine kredi
temin etmek, alüminyum bankacılık işlerini yapmak.
i) Milli sanayiin gelişmesi için
proje üretmek. Milli sanayii için kuruldu.
Sümerbank ülkede önemli sanayi
müessesesinin kuruluşunu sağladı:
Sümerbank İplik ve Dokuma
Fabrikaları, Sümerbank Deri ve Kundura Sanayi, Sümerbank Selüloz Sanayi,
Türkiye Demir ve Çelik Fabrikaları, Sümerbank Çimento Sanayii.
Sanayi için yeterli elektrik
olmadığından,bu tesisler kendi santrallarını kurdu. Çevredeki yerleşim
yerlerine de elektrik verdi. Yan sanayi olmadığı için bu tesisler
tamirhanelerini, makine üretim tesislerini kurdu, zanaatkâr yetiştirdi.
Bu müesseseler, kayıtlı işçiliğin
yayılmasını sağladı.Sosyal tesisleri ile toplum kalkınması hareketine öncülük etti.
Yönetici yetiştirildi.Özel sektör işletmelerinin doğmasının altyapısını
hazırladı.Sümerbank bünyesinde kurulan beş müesseseden sadece ikisi
"Çimento Sanayi kuruluşları"ve Karabük Demir Çelik Tesisleri
özelleştirmeye rağmen yaşamaya devam ediyor.
Ama (1) İplik ve dokuma
fabrikaları,(2) Deri ve kundura fabrikaları, (3) Selüloz ve kâğıt fabrikaları
özelleştirme ile dağıtıldı.Bu dev milli kurum bugün birilerine peşkeş çekilmiş
ve yok edilmiştir.
Reklamda ne güzel yazılmış;
"Bu ülkede bebekler
Sümerbanklı doğar, Sümerbanklı kurulur yuvalar.’’
1785 çeşit ürünün en kaliteli
üretimine ve en uygun fiyata satışına Türkiye'de "Sümerbank" adı
verilir.İplikten beze, kumaştan elbiseye... Halıdan döşemeliğe, çiniden
porselene... Deriden ayakkabıya....
Yaprak yeşili, gül kırmızısı,
bulut mavisi, yedi renk iplik iplik gökkuşağıdır Sümerbank.Evimize sevinç
getirir. Sümerbank kendi satış mağazalarını açarak tohumdan ürüne tüm sürecin
takibinde yer almaktaydı.
"Yerli Malı Yurdun Malı,
Herkes Onu Kullanmalı"sloganının önemini şimdi dış ticaret açtığımızı
kapamak için döviz bulamazken daha iyi kavramış olmanız gerekiyor.
Dışarıya bağımlılığı azalıyoruz
diye bugün istatistik veren siyasiler,zamanında bu ülkenin birikimlerini yok
pahasına satmak yerine,Samsung markasında olduğu gibi, kendi alanında bir dünya
devi, dünya markası yaratma vizyonunda olabilselerdi keşke!
Yabancı marka bağımlılığı ile
ithal etmek zorunda kaldığımız tüketim malları ekonominin belini bükmekte
dengeleri altüst etmektedir.
Bir ekonomik durgunluk durumunda
ticarî kaygılar ile ülkeyi terk edecek yabancı sermaye hatta yerli sermaye
gurupları yanında,millî Sümerbank işçilerini ve çalışanlarını işten
çıkarmayacaktı. Yani sosyal sorumluluk boyutuna hiçbir ticari kayıp hesabı
yapmadan eğilecekti.
Adeta uygulamalı bir Sanayi Okulu
olan Sümerbank, iş dünyasına nitelikli eleman, usta, mühendis, girişimci
sağlamıştır. Yaptığı bölgesel yatırımlarında ticarî fizibiliteden çok bölge
insanının istihdam ihtiyacını önceliklendirmiştir.
Şimdi Sümerbank satışını
destekleyen ya da özelleştirmeleri savunanlar aranızdan çıkacaktır. Bu
söylemleri çok iyi biliyorum.Kamu iktisadi Teşekkürlere (KİT) siyasilerin
arpalığı denirdi. Çünkü tüm iktidarlar KİT'lere eşini dostunu yerleştirirdi.
Özel sektör anlayışından uzak,
liyakatsiz yöneticiler ile kötü yönetilerek ve gereğinin misli fazla şişkin
kadroları ile rekabet gücünü yitirerek,büyük zararlar etmekte ve hazineye yük
getirmekteydi.
Fakat tüm bunların çözümü
özelleştirme adı altında Türkiye’nin en büyük holdinglerinden misliyle büyük
90.000 çalışanı 33 fabrikası,467 mağazası, bankası ve şubeleriyle milli
sermayeyi parçalara ayırıp satmak, satılmayanları dağıtıp kapatmak olmamalıydı!
Babam yönetim kurulu başkanı ve
de genel müdürü sıfatları ile Sümerbank'ın başına güçlü yetkiler ile geçtiğinde,1933
den beri zarar eden kurumu hazineye bir kuruş yük olmadan tarihinde ilk defa
kâra geçirdi. Özel sektör yönetim anlayışı ile Sümerbank'ı adeta şaha kaldırdı.
Yeni markalar yarattı,
mağazalarını vitrinlerini Beymen ve Vakko stilistlerine yaptırdı. Yurt içinde
özel sektör ile rekabet etmeye başladı. Yurdun her bir yanında Sümerbank
defileleri düzenledi. İhracat dairesi kurdu ve ilk defa ihracat yapmaya
başladı.
Özel sektörden tanıdığı yetkin ve
donanımlı yöneticiler ile kadrolarını takviye etti.Yıllardır genel müdür
görmemiş Türkiyesathındaki tüm kurumları ziyaret etti, tüm yönetici ve
işçilerinin elini sıktı.
"Türkiye'yi ve Sümerbank'ı
çok seviyorum "sloganı ve yeni ayağa kalkış ruhunu tüm çalışanlarına
saçtı.Tüm yöneticiler tek tip giyinerek takım ruhunu pekiştirdi.
Sümerbank havlusunu satmak için
sahil plajlara halkın ayağına mobil araçlarla yüzme topu, sandaleti ve yüzme
simidini de sattı.Ne oldu...
Sümerbank kâra geçti. Yeni
fabrikalar ve istihdam imkânları yarattı Görev yaptığı 4 yıllık kısa sürede üst
üste yılın bürokratı yarışmasında birinci seçildi. Yabancı sermaye gurupları ve
Japonlarla büyük ortaklık görüşmelerine başladı.
Bu gelişmeleri gören dönemin
Cumhurbaşkanı yarım kalmış veya bitip işletilememiş tüm kamu kuruluşlarının
ekonomiye kazandırılması için babama ilave görev ve yetki verdi. Kurumun adı
Sümer Holding oldu ve kendisi bu kurumun da başına geçti.
Orda da başarılı faaliyetler
başlamış iken arsa değerlerinin bile çok altında değerlere Osmanlı
dönemininyadigâr kurumları ile Atatürk'ümüzün kurduğu ve son dönemde doğru
yönetim anlayış ve ekiplerle kâra geçerek bir başarı öyküsü yazılan, milli
sermayemizin satılmasına daha Gece gündüz büyük aşkla ve inançla ekibiyle
birlikte verdikleri büyük uğraşların, birilerine daha yüksek fiyata satılması
için makyaj oyununda kullanıldığını gördü. Satılmasını engellemek için raporlar
hazırladı.
Televizyon açık oturumlarında kâr
eden ve büyüyen bir millî kurum neden satılsın tartışmaları içinde son kozunu
istifa ederek yaptı.Ne yazık ki yıldız bürokratın bu resti kararı durdurmaya
maalesef yetmedi. Küstü, darıldı, ekibiyle ayrıldı!
Bugün eski Sümerbank’lılar
facebook gruplarında bu ruhu yaşatıyorlar.Ölüm, doğum günü, birbirlerinin
torunlarının doğumu veya evliliklerini kutluyorlar.
Artık o defter kapandı, tarihe
karıştı. Ne Sümerbank var ne onun müesseseleri. Bu olup biteni özelleştirme
başarısı nitelemek mümkün mü?
Covid19 salgını sebebiyle evlerde
oturup daha çok düşünme fırsatı bulduğumuz şu günlerde geriye bakıp ah dememek
mümkün mü?
Bana kalırsa çözüm başarılı
yöneticileri veya bürokratları,Japonya örneğinde olduğu gibi emekliye ayrılana
kadar görevine devam etmesinin mümkün kılınması ile kişilerin siyasi görüşüne
değil, işin ehli olduğuna, liyakate bakılması olmalıydı.
Kim kaybetti? Biz, Hepimiz,
Çocuklarımız,Torunlarımız, Ülke kaybetti, Ülke!!!
N O T: Kıymetli Okuyucularım;
Yukarıda okumuş olduğunuz, Sayın Eran TAPAN Bey Arkadaşımın gönderdiği hatırat
gibi değerli bilgileri olanların, yazılı belgeleriyle tarafıma ulaştırmalarını
önemle arz eder, saygılarımı sunarım. rmalarını önemle arz eder,
saygılarımı sunarım.