Osmanlı imparatorluğu zamanın da İstanbul da yaşayan
Arakiyeci İbrahim ağa, çok gariban bir insandı. Arakiyeci o zaman da şapka
örenlere verilen isimdi. Çocukları olmuyordu bir sebepten dolayı. Peygamber
efendimizin hadisine nail olabilmek için kendi cabaları ile cami yaptırmak
istemiş. ‘’İnsan ölünce, şu üç amel dışında bütün amellerinin sevabı kesilir.
Sadaka-i cariye, kendisinden istifade edilen ilim, hayırlı evlat.’’ Kendisi
okuma yazma bilmediğinden, çocukları olmadığından dolayı, en yakını paraları
olsa bir ilim merkezi medrese cami için kalbinden geçerdi. Hanımına da bu
meyanda söylemlerde bulunur. Hanımı ise kendilerinin zar zor geçindiklerini
dile getirdiği için sürekli namazlarında böyle dua ederdi.
Rüyasında Şam bölgesinde, etrafı
üzüm bağları ile kaplı bir bahçe. Bahçenin içine girip etraftaki üzüm
salkımlarını bırakıp üst tarafta bulunan salkımda üç adet kalmış üzümleri
almaya çalışır. Uyanınca anlam veremez. Ertesi gün aynı rüyayı görür. Tekrar
aynı rüya görünce hanımı ile paylaşır. Hanımı ‘’ bey İstanbul nere, Şam nere. Deve ile bir buçuk
aylık mesafe zaten karnımızı zor
doyuruyoruz’’ diye serzenişte bulunur. Sürekli aynı rüyayı görünce kafaya koyar
gitmeyi. Hazırlığını yapar, hanımına birkaç dirhem bırakır yola koyulur. Aradan
uzun mesafe geçtikten sonra rüyasını gördüğü bahçeye varır. Tam da o üç adet
kalmış üzümü görür vardır bunda bir hikmet diye başlar zıplamaya. Oradan geçen
birisi etrafta o kadar üzüm salkımı var iken neden üç adet üzümü almaya
çalıştığını sorar. Yanına oturur ‘’uzak yerden geldiğin belli, neden bu kadar
üzüm varken, bu üç adet üzümü almaya çalışıyorsun’’ diye sorunca; rüyasını
anlattır. Adam kahkahayı patlatır ve derki ‘’sen çıldırmış olmalısın, ben de
rüyamda İstanbul da Arakiyeci İbrahim ağa diye birisinin bahçesinde bir küp
altın var, ben ona gitmedim de, sen buralara kadar geldi isen kesin aklın ile
sorun vardır. İbrahim ağa ‘’eyvallah ben alacağımı aldım’’ der. Tekrar evine
gelip bahçesini kazdığı zaman bir küp altın çıkar ve evinin bulunduğu yere ‘’ Arakiyeci
İbrahim Ağa Cami’’ olarak günümüze kadar gelir.
İşte nasip böyledir. Rabbim ne
istersen iste verir. Ama istemeyi bilmek gerek. İsterken samimiyetle dürüstçe.
Yeter ki riya karışmasın duaya. Nasibinde var ise o sana elbet gelir. İstemeyi
murad etmeseydi, istenilse de vermezdi. Vermeyi murad ettiği için duaya icabet
edin diyor Rabbim. Güzel bir söz var ‘’Nasibüke yusibüke velev künte fi tahte’l
cebel/ Dağın altında da olsan da, senin nasibin sana isabet eder.’’