Aşkla gülleri budayan/aşkın güllerini budayan adam Erkan ŞAHİN 2016 yılında yayınlanan şiir kitabı “Bugün Gülleri Budadım” adıyla yayınlanan şiirlerinde “aşk” daha ne olsun hayatın gerekçesi der gibi adeta.
Çok Ankara Ağrısı şiirinde; Kuşlar yamardın yüzünün yaralarına
Kuşların yaralarına düşler yamardın
Bir hayli kardın camdan bakınca
Kalbini öpünce kar kadardın
Ankara’yı adeta bize sokaklarını, kuduz köpeklerinitanıtıp Yaşadığı şehre aşık bir adam.Şehri sevmesinin yanında fotoğraflarını öpecek kadar kendisini ait hissediyor ,bir seyyah gibi değil bir turist gibi değil bir sevgiliyi anlatır gibi anlatıyor Ankara’yı.
Şair parasız yatılıda okumuş sanırım,”Parasız Yatılıya Gazel” şiirinde; Kendi boynuna sarılarak çoğalan çocuklardık
Yollardaydık ve bavulumuz kadardık
Bütün Kutsal kitaplara gafil
Yoklayarak kalbini dilsiz atlaslarla
Yalnızlığın okyanusuna vardık
Açar yatılı çocukların on numara saçları
Uykularım damlar ceplerimden etüdlere
Ancak bu kadar tasvir edilebilirdi parasız yatılı okuyanların içinde bulunduğu trajikomik durum. Anlatmadığı daha neler vardır neler parasız yatılı günlerine ait. Bavulumuz kadardık derken bütün her şeyleri bavullarının içinde taşınan bir çocukluk. Elinden bavulunu alınca ona ait olanıda almış olursun avuçlarında değil bavullarında ve her şeye gafil ve anlatılamayan bir yalnızlık onlarınki.
Girişte aşkın şairi anlamına gelen bir deyim kullanmıştım. İşte “Bir Yaz Güzellemesi” şiiri benim en çok sarsıldığım ve imgenin, benzetmenin kullanılması ancak bu kadar güzel olabilir.
Sen nereden buldun
Kendinden kendine göçerek abdal beni
Bir gül sokup kalbimi bozduğumu
Alnımda en kavi yazgıların sebepsiz muhaciri
Bir nehir denize ölmeye gider gibi sevdim seni
Evcilleşemeyen bir çocuğa baka baka paslandığımı
Sana ait uçurumlardan düştüm de kuşlar oldum ben
Şair anlatılamayan ve büyük bir aşka tanıklığa çağırıyor bizi, kendinden kendine göçen,bir gül uğruna kalbini bozan , anlatılamayacak olan aşkın muhaciri, evcilleşemeyen bir duygu adına “aşk” dediği şey. Evcilleşince aşk olmaktan çıkan kendi gurbetinde sürgün yaşatan bir duygu ve en öldürücü cümle Türk şiirinde ilk defa kullanılan desem abartmış olmam. “Bir nehir denize ölmeye gider gibi sevdim seni”. Aşkta ikilik yoktur iki bedende tek yaşam. İkilik varsa eğer o zaman aşk olmuyor o. Nehrin denize karışması ölümle eşleştiriliyor . Dinarlı Nail Mersiyesi şiirnde ; Durup yılanlara yol verirken Dünya geniş diyen bir adamın oğluyum ben .
Bu nasıl bir anlayış işte Anadolu irfanı, bilgeliği dedikleri şey bu olsa gerek. Yaşayan her canlının yaşam hakkına saygı duymak. Hemen orada onu öldürmek yerine dünya geniş yaşaması lazım tıpkı bizim gibi kendi eceliyle ölmesi gerekir diye onun hayatı yada ölümü konusunda karar verici hakkımız olamaz. Reçber bir Dinarlı Yörük köylünün bu anlayışı çok çarpıcı .Şükrü ERBAŞ’ın köylüleri niçin öldürmeliyiz diye şiirinde “aptal,kaba ve kurnazdırlar,haksızlığa kendileri uğrarlarsa karşı çıkarlar vs.devam eden ve Anadolu köylüsünü aşağılayan betimlemelerle dolu oysa kendi toplumuna oryanyalistçe bakış bu olsa gerek. Yılan rahatça geçsin diye Traktörünü durdurup dünya geniş diyen bir anlayış ta var bu toprakların yetiştirdiği. Geçenlerde Aziz NESİN’in oğlu Ahmet NESİN zihnim beni yanıltmıyorsa Eşine tısladı diye öldürmüş ve fotografını paylaşmıştı Anadolu engereği yılanının, köylü değildi okumuş aydın,entelektüel Matematikçi biri idi. Onun öldürme arzusu, Dinarlı Nail’in yaşama saygı duyma arzusu ve Şükrü ERBAŞ’ın şiiri. Sanırım Erkan’ın şu dizeleri bunu en iyi açıklar; Herkesin cebinde İbrahim, içinde herkesin nemrut.
Kav şiirinde; Bakışlarımız koru olmuş nadasa bırakılmaktan, Bir nehri bir kovaya doldurmaya çalışmaktan,Daha bir bastırdım gözlerimi sensizliğin kıymıklarına. Aşka meydan okuyan değil aşkı içselleştirip batan bir kıymık gibi acısına tanıklığa çağırıyor.
Bağdatın Yandığıdır şiirinde; Sana baktığım durakların gözlerini,Ecnebi, baharları getir Araplığıma, Baharlar saçlarımın Bağdatlardan daha çok yandığı,Baharlar her salkımı yeni bir Kerbela, Sesinde mermerlerin yezit olduğu, Sesin kalbimi ısıran berbat bir Moğolca. Arap Baharının Araplara bahar değil ızdırap, sömürü,talan getirdiği ve Bağdatı yaktığını anlatmış. Tıpkı babasının yılanın yaşam hakkına saygı duyduğu gibi her toplumda kendi geleceğine kendileri karar vermelidir demiyorlar, müdahale ederek orayı Kerbela ya çevirmek insanlara huzur getirmiyor daha kötü ve Moğolların zamanında olduğu gibi ne zaman saldırı ve talanı beklerken yaşamak ne kadar yaşamaksa öylece yaşamak. Kerbela anımsatması da ilginç ,Hüseyini çağırıp sonrada karşısında yer almak. Bağdata başkalarını çağırıp ondan sonrada gün yüzü görememek ancak böyle anlatılabilirdi.
Ateşi kekeleyen çakmak şiirinde; Ne yana dönsem yüzüm sensizliğe boran,Herkes kendi acısının Hafızı,Her ayrılık başkasının Kalbine yafta. Şair yabanıl bir aşkın insanınasılda yalnızlaştırdığını, anlatsam ben yanarım anlatmasam o beni yakıp kavuruyor ,anlaşılmak değil derdi kendi yangınını nasılda söndürdüğünü ,kendi yaralarını kızgın bıçakla nasılda dağladığına tanıklık ediyoruz. Umarım şairin yaralarını deşmemişimdir. Şiirin asıl anlamı şairinde saklıdır. Kitabına bol okurlu bir yolculuk kendisinin de bundan sonra bu güzel şiirlerine devam etmesini dilerim.