Temeli 1848 yılında İngiltere'de Cambridge
Üniversitesi'nde atılan ve bu dönemde ilkel, kaba bir nitelik
taşıyan futbol oyun kuralları, 1863 yılında futbol ile
rugby oyununun birbirinden ayrılmasıyla ilk kez oluşturuldu.
Türkiye’de ise bu
oyun geçmişten gelen büyüklerimizin çocukluk çağında oynadığı çanak çömlek oyunuyla
benzer özellikler içermektedir. Ülkemizde ise futbolun ilk olarak 19. yüzyılın son çeyreğinde
oynanmaya başladığı bilinmektedir. Osmanlı döneminde Selanik'te yakılan ilk
ateş, zamanla Bornova çayırlarına kadar yayılmıştır.
İlk futbol kulübü ise yine İzmir'de İngilizler tarafından kurulmuştur. Daha
sonra ise İstanbul'a bulaşan bu güzel salgın, Kadıköy ve Moda çayırlarını
etkisine almasıyla beraber neredeyse tüm kentin ilgisini çekmeyi başarmıştır.
1897 yılında İzmir'den gelen karmanın İstanbul karmasıyla karşılaşması,
Türk topraklarındaki ilk futbol maçı olarak tarihe not düşülmüştür.
İlk Türk futbol takımı ise Fuat Hüsnü Bey ile Reşat Danyal Bey tarafından
devrin hafiyelerinden kaçabilmek adına İngilizce isimle kurulan 'Black
Stocking' olmuştur. Bu takımın Rumlarla Papazın çayırında 1901'de oynadığı
maç ise bir Türk takımının ilk futbol maçı olarak kayıtlara geçmiştir.
Genelde İstanbul'da yaşayan İngilizlerin başı çektiği,
ayrıca Rumların da katılımıyla genişleyen futbol sevgisi, arka arkaya futbol
kulüplerinin kurulması sonucunu doğurmuştur. Ülkemiz futbolunda temellerin padişah II.
Abdulhamid ve son Osmanlı halifesi zamanında ülkemizde atılsa da 1. Dünya
savası ve balkan muharebeleri sonucunda yeterli ölçüde oynanamamıştır. hatta okullarda
okuyan, futbol takımında oynayan futbolcuların büyük bir çoğunluğu ülkesini düşman
işgalinden kurtarmak için savaşa katılmak durumunda kalmıştır. Bugün M.
BAŞAKŞEHİRİN başarısını tebrik ediyorum. Ligimizde böylesi farklı takımların, özelliklede
Türk futbolunun gelişmesine yarar katacak başarıların sağlanması ülke ve
milletçe bizleri onurlandırmaktadır. Gelelim diğer hususlara futbolda
yuhalamak, küfür etmek, sahaya yabancı maddeler fırlatmak bizlere yakışan bir
durum değildir. Ben buradan KIRIKKALE BÜYÜK ANADOLU SPOR oyuncuları, taraftarı,
teknik heyetini, başkanını, yönetim kurulunu da ayrıca teker teker
şükranlarımı sunuyorum. Bizler için üç yıl, beş yıl arayla alınan galibiyetler
önemli değil, başarının devamlılığı ve şehrimizin temsili bakımından önem arz
etmektedir, özelliklede bir futbolcunun başarılı olabilmesi için ruh, bilinç,
sağlam bir kafa yapısı, dengeli beslenme ve vücut kabiliyetine dikkat etmesi çok
önemlidir. Ülkemize bakıyoruz bu konularla ilgili ciddi sorunlarla
karşılaşıyoruz, Avrupa’ da özellikle Belçika, İspanya gibi alt lig grupları da
dahil, Avrupa’ya ve Dünyaya futbolcu ihraç ederken bizim ülkemizde bu durum tam
tersine dışardan ithal alınan milyon Euro’ luk futbolculardan ibaret. Avrupa
takımları koşmayan, yedek kulübesinde bekleyen futbolculara para vermiyor, haliyle
bu futbolcularda Türkiye’yi BAE, Sudi Arabistan, Katar, Çin gibi ülkeleri
tercih ediyor, Elbette TFF tarafından yabancı kısıtlamasının getirilmesi güzel
bir uygulama ancak, Bu tarz satın alınan futbolculara bu kadar fahiş fiyatların
ödenmesi ne kadar doğrudur bunu sizlere bırakıyorum.
Gelelim
Avrupa’da 20 ila 30 yaşlarındaki futbolculara; Adamlar herşeyin bilincinde,
Sizlere isim vermeden; 25 yaşındaki bir futbolcunun yaşamıyla ilgili bilgi
vermek istiyorum, gece ve eğlence hayatını 40 yaşından sonrada devam ederim
uzun bir yaşamım var, benim için verimliliğimin zirvede olduğu bu dönemde
kariyerimi başarı basamaklarının en üst noktasına tırmanana kadar mücadeleme devam
edeceğim kazandığım kazanç beni ömrü hayatım boyunca idare edeceği için haliyle
Azim ve inancımda kararlıyım. Bakıyorum Ülkemizde bu durum içler acısı, futbol
spordan çok ticarete ve menfaate döndüğü için maalesef küçük ve kısa vadede
yapılan başarılarla kendimizi avutuyoruz. Özelliklede 2002 Dünya üçüncülüğü,
Euro 2008 Avrupa yarı final başarımızla övünüp duruyoruz. (Peygamberimiz ne
diyor Fazla övgü insanı öldürür) Adamlar eğlence sektörünü ne kadar güzel
göstererek başarımıza kilit vuruyorlar hep birlikte görüyorsunuz arkadaşlar.
Bugün Avrupa’da yaşayan Müslüman futbolculara dikkat edin, büyük bir çoğunluğu
antrenmanlara 2 saat önceden hazırlanıp, her maç öncesi dua edip Kuran-ı Kerim
dinlediklerini söylüyorlar. Bizim yapmamız gereken, okullardaki beden eğitimi öğretmenleri
ve antrenörler başta olmak üzere çocuklarımızın potansiyelinin farkında olup çocuklarımızı
yetenekli bir şekilde eğitmemizle mümkündür. Her okulda yetenek avcısı olarak
bu gibi yetkililerin teşvikiyle, altyapıya verilen önemle ülkemiz futbolunun
gelişeceğine inanıyorum, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum, ülkemizin gereken
zirvede olması temennilerim ile sağlıcakla kalın.