Geçen
haftaki (26 Ağustos / Çarşamba) ‘’COVİD – 19’’ yazımda
bahsetmiş olduğum Koronavirüs Salgını ile ilgili, Sağlık Çalışanlarımızın
bilhassa son günlerdeki olağanüstü sıkıntılarından ve kendi ağızlarından
açıklamalarını bahsetmiştim!
Bu yazımın çok yoğun bir okunurluk
kaydetmesinden (31. 08 / 9600 - okunma) dolayı, ayrıca kıymetli okuyucularımıza
teşekkürlerimi arz ederim.
Şimdi de yine çok güvendiğim bir
dostumdan wattapp ile bu sabah gelen bir mesaja ziyadesiyle üzüldüm! Doktor
Hanım adeta feryat ediyor! Geçen hafta yazdıklarımın çok net ispatı niteliğinde
ve açıklayıcı bir yazı kaleme almış!
Daha öncede yazmıştım! Bu illet
mikroptan korunma ve kurtulmanın birinci şartının ‘’MASKE
– MESAFE – HİJYEN!’’ olduğunun söylenmesini, sağır sultan bile duydu da,
bizim laf anlamaz – söz dinlemezlerimiz, ne hikmetse bi türlü
anlamıyorlar!
MASKE diyorsun; Adam ya
takmıyor! Yahut zibidi ukalaca, ağzı yerine koluna takıyor! Yahut ta
göstermelik çene altına bağlıyor!
MESAFE diyorsun; Adam düğüne
gidip halaya duruyor! Cadde ve sokaklarda neredeyse kucak kucağa yürüyor!
Kahvelerden marketlerden çıkmıyor!
HİJYEN diyorsun; Bunları
uygulamayan yaratıktan sen ne beklersin ki? ALLAH bilir evinde yüzünü bile
yıkamıyordur! Kaldı ki koruyucu temizlik kurallarına uysun!
İşte tüm bu olumsuzluk ve
vurdumduymazlıkların sonucu, günlük resmi açıklanan ölüm sayısı, daha bir ay
öncesi 15’ lere inmişken, şimdi bu 50’ ye ulaşmış bulunuyor!
Bunların doğruluğunun tartışmasına
girmiyorum! Zira bazı Büyükşehir Belediye Başkanlarının açıklamalarıyla tam zıt
değerler olduğu da bilinen bir gerçek!
Her neyse şimdi feryad – ı figan eden
doktorumuzun paylaşımını sunuyorum! Bu yazıyı dikkatle okuyunuz! Canlarımız
için canlarını feda edenlerin vebalinden, nasıl olupta kurtulacağımızın vicdan
muhasebesini sizlere bırakıyorum!
*
Adana' da Anestezi Hekimi ve Adana Tabib Odası Yönetim
Kurulu Üyesi
Dr. Figen Demir Kardeş' in yazısı:
Böyle
bir paylaşım yapmak istemezdim ama sanırım tam zamanı... Gidiyormuş gibi algılanan corona,
gümbür gümbür geliyor... Dikkatinizi
koruyun. İşin kötüsü, hastalığınızda naz yapa bilece ğiniz, bir yudum su verecek eşiniz, çocuğunuz yanınızda olamayacak...
- DAHA NASIL ANLATILIR BİLEMEDİM ! -
Gözlerinizi
kapatın, ağır bir hastalık ânınızı düşünün. Hani tüm kaslarınızın ağrıyıp, kemiklerinizin sızladığı bir
hastalığınızı... İnsanın saçının ucu
ağrır mı, saçlarınızın ucu bile
sanki ağrıyor;
Saçlı
derinizin, başınızın ağrısından
bahsetmiyorum bile!...
Sırtınıza
onlarca kiloluk yük binmiş gibi,
elinizi kaldırıp bir bardağa uzanmak ne kadar zor olabilir ki ama olmuyor işte
çok zor. Hiçbir şey için enerjiniz
yok!...
Adım
atacak hâliniz yokken karın ağrısıyla tuvalete taşınmak, boğazınızdan su dâhil bir lokma zor geçerken, ishalle devamlı kayıp ve halsizliğinizin gün geçtikçe artışı. Hayatınızda hiç bu kadar yalnız
hissetmediniz! Gördüğünüz sadece
doktorlar, hemşireler...
Size
verilen ilaçların yan etkilerini söylemiyorum bile. Ve en önemli şey,
lütfen şimdi ağzınızı burnunuzu kapayıp nefesinizi tutun. Kaç dakika böyle kalabildiniz?
1, 1. 5, 2 dakika! O kadar mı
demeyin! O kadar kısacık bir süre...
Nefes
açlığınız gitgide artıyor, aldığınız
nefesi dokulara taşımak için kalbiniz iki katı hızda çarpıyor ama nafile
yetmiyor. Doktorlar size nefes olmak
için ağzınızdan bir tüpü soluk borunuza yerleştirdi... Hani son aylarda haber bültenlerinde sıkça duyduğunuz olay var
ya, o gerçekleşti:
“Entübe oldunuz”. Artık akciğerlerinizin işlev görür hâle gelmesi için
insan gücüne mekanik cihazların gücü de eklendi. Ama yok, olmuyor; bu virüs pıhtılaşma sisteminiz dâhil
tüm sistemleri nizi öyle programlı ve sinsice ele geçiriyor ki ne akciğeriniz ne
kalbiniz artık mücadele edemiyor...
Sonsuzluğa
göç ederken geride gözyaşları içinde eşiniz,
dostunuz, anneniz, babanız! Belki de küçücük yavrularınız kalıyor. Haber bültenlerindeki vefât sayısını yükseltmek dışında artık bu
dünyada başka bir hesâbınız,
geçireceğiniz tek bir dakikanız dâhi kalmadı!...
“Akşam akşam moralinizi bozmak
istemezdim” diyemiycem, evet lütfen artık moraliniz bozulsun! Şunu düşünün diye size çizdiğim
senaryo, her gün yüzlerce, binlerce kişinin hayatının trajik
senaryosu... Lütfen artık bir
silkinin, kendinize gelin!!!
Siz
tatil yapıyorsunuz, cafelerde
barlarda üst üste tepinip açılışlarda binlerceniz nârâlar atarak yerlerde
yuvarlanıyor ve virüsü yayıyorsunuz ya;
sizin yüzünüzden bugün 3 meslektaşım
daha hakkın rahmetine kavuştu...
Onlarca
doktor, sağlık çalışanı ölüyorken
vicdânınız sızlasın desem,
vicdanınız yok! Endişe duyun, biraz üzülün desem, çoğunuz da yürek bile yok! Ben onu anladım...
Daha bu
tatilcilerin yurdun her yanındaki evlerine dönüşü var! Okulların açılışı,
havaların soğuyup enfektivite artışı var...
Pek çok ilde yoğun bakım yatağı şu an yok, kalmadı. Büyük illerde
valilikler hastanelere haber gönderiyor.
Yoğun bakımlarınızda gelecek hasta piki için yer ayırın, elektif vakaları almayın diye...
Lütfen
günlük vaka sayılarını, artış
hızları ve vefat sayılarını “Türk Tabipler Birliği' nin sayfası veya bulunduğunuz
illerin Tabip Odaları' nın sayfalarından” takip
edin... Bunları söyleyen odaları, hekimleri, “halkı
galeyâna getirmekten” susturuyorlar.
Ben bir
Anestezi Hekimi ve Adana Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi olarak halkımı hastalığa karşı korunmaları, kurallara uymaları, pandeminin ciddiyeti hakkında
bilgilenmeleri için uğraşıyor um. Bu galeyâna getirmekse varsın öyle
desinler!...
Tüm
ülke bu savaşı yenebilmek, daha çok
canlar vermemek için bunları söylemek zorundayım. Çünkü ben ülkemi,
insanları, ömrümü verdiğim mesleğimi
çok seviyorum...
Daha
nasıl anlatabilirim ki, nasıl? Olayın ciddiyetini anlamanız, kurallara uymanız için illâ ki
yakınlarınızdan birileri mi ölmeli.
Ölen binlerce kişi size yetmez mi?
Lütfen
ne olursunuz mümkün olduğunca çok paylaşın,
sorumsuz birkaç insanı uyarabilmiş olabiliriz belki. Sağlıklı kalın... Dr.
Figen Demir Kardeş.
NOT (1.): Adı yasaklama olmayan fakat
tahditli bir şekilde anılmasına müsaade edilen Pazar günkü ‘’ 30 AĞUSTOS ZAFER
BAYRAMI ’’ mızın, yüce TÜRK milletine bir kez daha hayırlı – uğurlu – kutlu ve
mutlu, gelecekte de inşallah geçmişte olduğu gibi çok daha coşkulu olarak
kutlayacağımız bayramlar olmasını diler, salgında hayatını kaybeden başta
sağlık çalışanlarımız olmak üzere milletimize başsağlığı dilerim!...
NOT (2.): Kıymetli okuyucularımız;
Nezdinizde kayda değer ve açıklanmasını istediğiniz bilgilerinizi, belgesiyle
ve isminiz mahfuz kalmak kaydıyla gönderebilirsiniz.