Bakü Fatihi ve
Türk Savunma Sanayinin kurucusu Nuri Killiğil Paşa, aynı zamanda Enver Paşa’nın
da kardeşidir.
Aile Mesleği
1889
yılında İstanbul’da doğdu. Kuleli Askeri Lisesi’nin bitiren Nuri Bey, Harp
Okulu’ndan 1909 yılında mezun olarak Mülazım-ı Sani yani Teğmen olmuştur. Ağabeyi
İsmail Enver Paşa bildiğimiz üzere Osmanlı Devleti’nin şimdiki mertebesi ile
Genelkurmay Başkanlığı görevini yürütecektir. Aynı şekilde amcaları Halil (Kut)
Paşa’da meşhur Kut’ül Amare zaferini kazanan komutanımızdır.
Nuri
Paşa, kendisi gibi gönüllü subaylar ile beraber İtalya işgalindeki Trablusgarp’ı
savunmak için yerli halkı teşkilatlandırmaya teşvik görevinde bulunacaktır. Daha
sonra Uşi Antlaşması yapılacak ve gönüllü subaylar Trablusgarp’tan çekilmek
zorunda kalacaktır.
Birinci
Dünya Savaşı’na kadar geçen süre içinde Roma Askeri Ataşeliği, Viyana Askeri
Ataşe Muavini görevlerini yapan Nuri Paşa savaşın başlamasıyla İstanbul’a
çağrılmıştır.
I. Dünya Savaşı
Harbiye
Nazırı Enver Paşa, kardeşi Nuri Paşa’nın Trablusgarp bölgesini iyi bilmesi ve
önceki görevi esnasında yarım kalan teşkilatlandırma görevine devam etmesi
sebebiyle Nuri Paşa’yı Trablusgarp’a Fahri Ferik ünvanı ile gönderir. Sebebi
ise o bölgede kurulacak olan gönüllü birlikler ile İtalyanlara karşı
savaşmaktır. Bu sebeple kendisi Afrika Grupları Komutanlığı’na getirilecektir
ve aslında daha da önemli bir görev kendisini beklemektedir. 11 Kasım 1914
tarihinde Padişah 5. Mehmet Reşad, Halife ünvanı ile tüm dünya Müslümanlarını
cihada çağırmıştır. İşte bu savaş ilanına daha doğrusu cihad çağrısına ilk
iştirak edenler Nuri Paşa’nın emrinde bulunan Trablusgarp Müslümanlarıdır.
Azerbaycan Halk Kahramanı: Nuri Paşa
Doğu’da
düşman işgali başlayınca Nuri Paşa yeni kurulan Kafkasya İslam Ordusu’nun
başına getirildi. Göreve gelen Nuri Paşa
sırasıyla Gökçay, Salyan, Aksu, Kürdemir ve Şamahi’yi geri aldı. Bu arada Padişah 5. Mehmet Reşad vefat etmiş
yerine 6. Mehmet Vahdeddin tahta
çıkmıştı.
Almanlar,
ordunun Bakü’ye girmemesini, Bakü’nün Alman subaylara bırakılmasını istiyordu Çünkü
Almanların asıl amacı ise Bakü petrolleriydi. Ancak Enver Paşa, Bakü’nün
bırakılmasını istemiyordu. 15 Eylül 1918 tarihinde şerefli ordumuz Bakü’ye
girmiş ve halkın sevinci ile karşılaşmıştı. Bölge Ermeni çetecilerden
temizlenmiş, halk huzura kavuşmuş, dükkânlar açılmış ve sokaklar dolu bir
şekilde halk Nuri Paşa’yı bekliyordu ve kendisine şu güzel marşı yazdılar;
Nuri
Paşa at belinde Türkiye’den, Kars’tan gelir.
Azerbaycan
diye diye yenilmeyen arslan gelir.
Dalgalanan
Türk Bayrağı İstiklal’dan haber verir.
Türk’ün
şanlı tarihine zaman er oğlu er verir.
Türk’ün dövüş bayrağında doğan aya, hilale
bak.
Bu
yürüyüşe bu zafere, bu şanlıca celale bak.
Dalgalanan
Türk Bayrağı İstiklal’dan haber verir.
Türk’ün
şanlı tarihine zaman er oğlu er verir.
İstiklal
Harbinde
Birinci
Dünya Savaşı bitmiş, ordular terhis edilmişti. Nuri Paşa ise Karabağ’a
geçmişti. Ülkemiz üzerinde yeni bir kıvılcımlanma olmuş, Milli Mücadele
başlamıştı. Yeni oluşum Kafkasya bölgesindeki hareketlenmelere müdahale
edemiyordu. Bunu fırsat bilen Bolşevik Ruslar yani Kızıl Ordu, Azerbaycan
üzerine yürüdü ve bölgeyi ele geçirdi. Nuri Paşa, bölge halkını
teşkilatlandırarak birden fazla isyan hareketine öncülük etmiştir. Ruslar
isyanları bastırınca Nuri Paşa Erzurum’a geldi ve Erzurum – Kars bölgesindeki
fabrikaların başına geçerek, ele geçirilen silahların tamiratıyla ilgilendi.
Böylelikle Doğu Cephesi’nin mühimmat eksikliğini tamamlaması bakımında İstiklal
Harbi’mizin değerli bir komutanı durumuna gelmiştir. Kısa bir süre Almanya’da
ailesi ile birlikte yaşayan Nuri Paşa, yeni hükümetin kurulması sebebiyle
ülkeye döner ve Milli Savunma Bakanlığı tarafından Yarbay rütbesi ile emekli
edilir. 1929’da
devlet tarafından İstiklal Madalyası’na layık görüldü.
Fabrikatör Nuri Killigil
1933’te
Zeytinburnu’nda döküm, seramik, soba yapmak üzere bir tesis kurdu. Resmi olarak
bu tip madeni eşyalar üretiliyor olarak görünse de asıl üretimi, Millî Savunma
Bakanlığı’nın verdiği izinle yapılan tabanca, tüfek, gaz maskesi ve hatta havan
topu mermisi gibi askeri malzemeler üzerine idi. İlk büyük işi; Atatürk’ün
kararnamesiyle 1934’te, Yavuz Gemisi topları için gerekli olan kanat emniyetli
tapaların üretimi oldu. Daha sonra dağ topları için 24 bin tapa ve Heinkel
uçaklarının bomba yapımı gibi işleri de almıştı.
Daha
sonra fabrikasını iyice genişletti ve Sütlüce’de ikinci fabrikasını açtı.
Türkiye’nin ilk özel savunma sanayi şirketi olan bu fabrika, ülkenin silah
endüstrisindeki mihenk taşı oldu. 400 tezgah ve 500 işçi çalışıyor, tamamen
yerli silah ve mühimmatlar üretiliyor, bu mühimmatlar da Türkiye
Cumhuriyeti’nin yanı sıra birçok devlete satılıyordu
Sütlüce’deki
bu silah ve mühimmat fabrikasında, çizimini bizzat kendi yaptığı, kendi adını
verdiği ve patenti kendisine ait olan Nuri Killigil Tabancası’nı üretti. Yarı
otomatik ve 9 milimetre çapındaki bu ilk yerli ve milli tabancamız o yıllarda
dünyanın en iyi silahları arasında gösteriliyordu.
1949
yılına gelindiğinde… O günlerde yeni kurulmuş olan İsrail’le savaş halindeki
Mısır’dan beş bin tabanca, Suriye’den de iki bin havan topu siparişi geldi.
Siparişleri yetiştirmek için fabrikada gece gündüz çalışılıyordu. Bu sırada BM
Güvenlik Konseyi, Suriye ve Mısır’a silah ambargosu koydu. Fakat, Paşa bu
karara rağmen ambargoyu delerek sevkiyata devam etti. Bu sevkiyat İsrail’in ve
İsrail ile iyi ilişkiler kurmaya çalışan hükümetin, o dönemki menfaatlerine hiç
uygun değildi.
Kara Gün
2
Mart 1949 tarihinde Nuri Killigil Paşa’nın Sütlüce’deki Silah Fabrikası’nda
yangın çıkmıştı. Tesadüfe bakın ki bu yangın Suriye’ye teslim edilecek 2000
adet havan topunun istif edildiği deponun içinde çıkmıştı. Halıcıoğlu İtfaiyesi
yangına müdahale etmeye çalışıyordu ki bir büyük patlama ile civar sallandı.
Ardından bir büyük patlama daha gerçekleşti. Civar evlerin camları bu büyük
patlama neticesinde kırılmış ve 3 gün 3 gece sürecek yangın da başlamıştı.
Haliç boyunca kara dumanlar İstanbul üstünü kaplıyordu.
Fabrikada
9 memur, 7 usta, 6 müstahdem, 105 işçi ve Nuri Killigil Paşa bulunuyordu. Nuri
Paşa ile beraber 15 kişinin bedenine hala ulaşılamamıştı. O kara günde Nuri
Paşa’nın kolunun yarısı ve ayağının bir parçası bulunabilmişti. Edirnekapı’da
Nuri Killigil Fabrikası Şehitliği yapıldı ve bu büyük insanların parçaları
cenaze namazı ardından buraya defnedildi.
Elim
faciadan 16 gün sonra Azerbaycan Halk Kahramanı, Bakü Fatihi Nuri Paşa’nın
sadece gövdesi bulundu. Dönemin İstanbul Müftülüğü sadece gövde için cenaze
namazı kılınamayacağını bildirdi. Müftülük bu olayın üzerine imam göndermeme
kararı aldı. İmamsız cenazede işçilerden biri Kur’an okudu ve gövde de
şehitliğe defnedildi.
Mal Varlığı
Ardından mal varlığı incelenen Nuri Paşa, bize
şunları gösterdi; Sadece 3 adet takım elbisesi var olduğu ve işçilerin maaşını
ödeyebilmek için kredi çektiği de görüldü. İşçileri ile yapılan görüşmelerden
sonra işçilerin maaşların hiç aksamadığı, maaşların ödenebilmesi için kredi
çekildiği ve çalışan işçilerin de Paşa’nın eski askerlerinden olduğu öğrenildi.
Örtbas Mı Var?
Patlama
hadisesi 23 Mart tarihinde Meclis’te kapalı celsede ele alınıyor. Bazı
mebusların ise “Örtbas etmeye çalışmayın” diye bağırdıkları işitiliyor. “Örtbas
etmeye çalışılanın ne olduğu” maalesef hiçbir zaman bilinemeyecek. Nuri
Paşa’nın o dönemde kurulan İsrail Devleti’nin tanınmasına karşı çıkması, Suriye
ve Mısır’a silah satması bazı şüpheleri akla getirdiyse de hiçbir sonuca
ulaşılamadı.
Ömrünü
vatanı için harcayan Osmanlı’nın son dönem paşaları, Cumhuriyetin kadrosu kahramanlarımızı
saygı ve rahmetle anıyorum.