Geçen gün bir gazetede, çok manidar,
harikulade güzel bir yazı okumuştum.
"Verilen bir işi yapan
kişiye işçi, işi düşünerek yapan kişiye usta, sevgisini de katarak
düşünüp işi yapan kişiye de sanatkâr" denir...
Sevgiyle yapılan bir işin
mükemmeliyetini dile getiriyordu.
Tam da o esnada, hayattayken
"YAŞAYAN EFSANE ÖDÜLÜ"ne layık görülmüş merhum büyük
sanatçı, bozkırın tezenesi NEŞET ERTAŞ çalıyordu radyoda..
"Ayaklarınızın turâbı, gönüllerinizin
hizmetçisi, dertlerinizin ortakçısıyım" diye sevgisini haykırıyordu
mütevaziliğiyle...
Evet bir gönül ozanı geçti bu
diyarlardan.
Türkülerini söylerken
sevgisini de katan...
Yüreklerdeki sancılara ortak olup, topluma sevgi
aşılamakla kalan...
Mızrabının teline her
vuruşunda bir sır saklayan...
Saygıyı, sevgiyi en büyük
ilke edinip, yüreğine hazine yapan.
Bir garip ozan geçti bu
diyarlardan...
Garip ozandı mahlası...
Garipliği yokluktantı. Dertlerine karşı
feryattandı...
Dert yüklü oluşu da yanlızca kendi derdinden
ibaret değildi. Sevgileri yüreğine dolup taşan insanların gamlı, kederli
halleriydi, onu elemle saran...
Sazını eline alıp, bunalmış
hisleriyle haykırarak, "sen beni gönlümce mutlu mu sandın, ömrümü boş yere
çalan dünyada" diyerek yüreğindeki yangını dile getiriyordu...
Sözleriyle,
kişiliğiyle, duruşuyla, tevazuluğuyla ve her yaratılana olan sevgisiyle,
kitaplara sığmayan bir NEŞET ERTAŞ geçti bu diyarlardan...
Gönül adamı, halk aşığı...
O gerçek bir sanatçı, zanaatkârdı
ayrıca...
Ne bir gönül kırdı, ne de
kendinden yaşça büyük olana saygısızlık etti. Hiç kimseye el kaldırmadı. Aman
dileyene merhametsizlik yapmadı.
Konserlerinde ceketini
çıkarmak için dahi müsade isteyecek kadar alçak gönüllü idi...
Günümüzde halka mâlolmuş
sanatçı zannedilen fakat şarkı söylemekten öte gidemeyenlerin yaptığı gibi
kimseyi darp etmedi. Babası yaşındaki insanlara meydan dayağı atmak bir yana,
kendine sert konuşanlara dahi, kendine has üslubuyla eğile büküle yanıt verdi....
"Can yakıp da kalp kırma. Senin de gül
benzin solacak bir gün". Sözleriyle
telkinde bulundu her daim.
Sanatçı, sanatkâr, tevazu,
sevgi, saygı, her geçen gün birer birer kaybolurken, yerlerini bir türlü
dolduramadığımız değerlerimiz, daha çok aranıyor, özlemimiz kat kat
alevleniyor.
Nasıl ki sadece şarkı
söylemekle sanatçı olunmuyorsa, sanatı sevgiyle yoğurmayınca zanaatkâr da
olunmuyor...
SEVGİYİ RUHUNDA HİSSETMEK, KISACASI NEŞET
ERTAŞ GİBİ SEVMEK LÂZIM...
Vefatının 8.yıldönümünde büyük ozana rahmet ve
hürmetle...