Yine deprem...
Yine acı...
Yine umut dolu bekleyişler...
Yine saç baş yolduran ihmaller...
Yine can sıkan gerçekler...
Yine, yine, yine!!!...
2020 yılına giriş yaptığımız günden
bu zamana kadar 3. 1999 Gölcük depreminden bu zamana kadar sayısız yaşadığımız
depremler....
Malesef ki, yıkılan
binalardaki ihmaller aynı, zihniyetler aynı yaşanılanlar aynı...
Ders alınmışlığı hiç yok...
Al birini, vur ötekine...
Biz hâlâ, depremlerde
ölümü kader olarak sayıp, bir adım öteye bile gidemiyoruz...
•Bu yıkılan binaların müsebbibi kimler?
•Hasar kayıtları neden yaptırılmamış?
•Hasarlı binalara nasıl göz yumulmuş?
•İnşaat esnasında depreme dayanıklılık testleri
yapılmış mı?
•Binalara imar izni verilirken zemin testleri
yapılmış mı?
•İkamet ettiği binaların hasarlı olduğunu
bilenler neden yetkililere bildirmemişler?
Akla gelen yüzlerce
sorular ve malesef insanı çıldırtan cevaplar ki, ölüme davetiye çıkartacak
cinsten...
Misal aynı müteahhitin
yaptığı 2 binanın biri dimdik ayakta iken diğeri yan yatmış.
Neden?
Çünkü projede zemin geçen
yerler dükkana çevrilmiş, binaya fazladan çıkmalar yapılmış ve dükkan içindeki
bazı kolonlar kesilmiş.
BUYUR BURDAN YAK!
Misal Bayraklı'daki
Rıza Bey Apartmanı'nın zemini...
Bir jeokolog profesör
sosyal medya hesabından daha eski halinin görüntülerini paylaşmış...
Daha evvel kavun,
karpuz ekilen bostan tarlası kuruyunca boş araziye bina yapılmış.
Yani bostan yerine bina
ekilmiş. Üzerine bir de müteahhitin malzeme hatası eklenince, bina tuzla buz
oluyor.
Hasarlı binalar
öylesine çürük ki, kopan parçalar elle bile ufalanabiliyor, hatta zaman zaman
kurtarma ekipleri dahi göçük içerisine düşebiliyor.
Şu bir gerçek!
Türkiye bir deprem ülkesi. Marmara'da ciddi
büyüklükte bir deprem bekleniyor. Ege'de 13 faydan sadece 1 tanesi kırıldığı
bildiriliyor. Özellikle İstanbul gibi kalabalık metropol bir şehirde, büyük bir
deprem sonrasının hasarlarını düşünemiyorum bile..
Uzmanlar sürekli ikazlarda bulunuyor. Ama biz
hâlâ başımıza gelince feryad ediyor, herkes birbirine suç atıyor ve sonra
unutuluyor.
Taa ki bir deprem felaketi daha yaşanana kadar.
Kurtarma ekiplerindeki
başarıyı, binalaşmada da gerçekleştirebilsek, sanırım sorunların önemli bir
kısmı hallolacak.
En tepeden en alt
tabakaya kadar hatalar zincirini tek tek irdeleyerek, artık ciddi ciddi
kararlar almak gerekiyor.
İmar affı diye bir af
kesinlikle olmamalı. Kaçak, imar dışı yapı varsa taviz verilmemeli.
Bizdeki müteahhit sayısı,
Avrupa'daki bir çok ülkerin 4-5 katı. Müteahhitlik için belli şartlar olmalı.
Kurslar ve staj dönemi olmalı. İki üç kafadar iş adamı biraraya gelip bu işe
girişip insanlara mezar olacak binalar dikmemeli...
Hasarlı binalar kentsel
dönüşüme verilip, vatandaştan bunun için talep edilen bedelin önüne geçilmeli.
İlk etapta bu ciddi önlemler
alınmazsa, evlerimiz bizlere mezar olmaya korku içinde yaşamaya devam edeceğiz.
Kimileri daha fazla para kazanırken, kimileri
paradan daha değerli yakınlarını kaybedecek.
Şunu aklımıza iyice
kazımalıyız ki; İNSANI DEPREM DEĞİL, İHMALLER ÖLDÜRÜR...