“Ey iman edenler! Eğer fasık bir
kimse, size bir haber getirirse doğru olup olmadığını araştırın. Yoksa bir
topluma cahilce kötülük edersiniz de sonra yaptığınız şeye pişman olursunuz.”
(Hucurat Süresi- Ayet 6)
Bu ayeti Kerime bize toplum içinde
davranışlarımızda ve tarafımıza gelen bilgiler üzerine bir yol haritası çizer.
Biz dini Mübin’i İslami hep ibadet zannederiz. Gerçi orada da sınıfta kalırız.
Zira kişinin kıldığı namazı, biz kılmadan eleştirir, adam ne iyilik yaparsa
yapsın elimizde bir kara sağa sola çalar dururuz. Halbuki dinin itikat
köklerinin altı esasından sade biri İbadettir. Geri kalan beşten bir haber
yaşarız. Hatta kafamıza göre hükümler verir, kul hakkı denen bir şeyden bihaber
sağı solu kötüler gideriz. Kimse kendi aynasına bakmaz, maddeye, paraya esir
olmuş, makama Karun olmuş, mevkiye köle olmuş bir hayatın içinde yaşar
utanmadan mal bulmuş mağribi gibi ahlaksızlığını unutur. Sağı solu kötülemeye
çalışır. Bugün Müslümanım diyen insanların en büyük kaybı muamelat
kurallarından bir haber olması ve hatta Allah korusun müflis olması durumuna
giden bir hayat içindedir. Sahabenin neden gökteki yıldız gibi olduğu, islam
sonrası dönemi yaşamalarındandır. Bozuk plak gibi geçmişe takılı
kalmamışlardır.
İşte bundan dolayı Sıddıkı
bulmamızın mümkün olmadığı toplumlar olduğumuzdan dolayı her habere Hucurat
Süresi 6 nolu ayette belirtilen hususlarda bakmamız lazım. Ayette geçen Fasık,
haber, araşatırma ve kötülük yapma kavramlarının iyi irdelenmesi lazım. Güvenilmez
kimselerin getirdikleri haberleri, doğruluğunu araştırmadan kabul etmenin uygun
olmadığı yönündeki hüküm her zaman ve her mekânda geçerlidir. Sosyal ve hukukî hayatın
düzenli yürümesi, haksızlık ve huzursuzlukların önüne geçilmesi bakımından çok
önemli olan bu talimatın vahyedilmesi ibretli bir olay üzerine olmuştur. Velîd
b. Ukbe, Benî Mustalik kabilesinin zekât vergisini toplamak üzere gönderilir.
Velîd yolda iken birisi, bu kabileden silâhlı bir grubun yola çıktığı haberini
getirir. Velîd, onların savaşmak için çıktıklarını düşünerek geri dönüp
Peygamberimize durumu anlatır. O da haberin doğru olup olmadığını araştırmak ve
gereğini yapmak üzere Hâlid b. Velîd’i gönderir. Hâlid kabileye yakın bir yerde
konaklayarak durumu araştırır; söz konusu grubun ezan okuyup namaz
kıldıklarını, İslâm’a bağlılıklarının devam ettiğini tesbit eder ve Medine’ye
döner. Sonunda onların, zekât tahsildarı geciktiği için durumu öğrenmek veya
zekâtı kendi elleriyle Hz. Peygamber’e teslim etmek üzere yola çıktıkları
anlaşılır (Müsned, IV, 279; Kurtubî, XVI, 296 vd.).
O yüzden kişiler bazında da,
idareciler bazında da, şehrin en üst düzey yöneticileri bazında da, toplum
bazında da bu ayetin hayata tatbik edilmesine dikkat etmek lazımdır.
Ayette geçen fâsık kelimesi,
Velîd’in değil, ona yalan haberi taşıyan meçhul kişinin niteliğidir. Ayetten
çıkan genel hüküm; gelen haberin, denen haberin iyice araştırılması gerekliliği
zira günümüzde siyaset denen illet içinde herkes rakibine herşey söylediği
ortamda, hele kibir, gurur zirve yapan, isanların konuştuğu sözler noktasında
daha titiz, daha araştırıcı olunmalıdır.
Allahtan korkmayan, kuldan utanmayan,
günahtan çekinmeyen, niyet okuyucular, kalb okuyucuların verdikleri haberlere
ve bilgilere güvenilmemesi, bunlara göre hüküm verilmemesi ve harekete
geçilmemesi elzemdir. Eğer bunu yaparsanız “…sonra yaptığınız şeye pişman
olursunuz.”