Eskiden her şey zordu. Bazı imkânsızlıklar vardı ama
yapılması gereken ne varsa azimle yapılıyordu. Şu zamanda ise her bir imkânın
olduğu her şeyin kolaylaştığı bir devir. Kolaylıkla istediğimiz ne bilgi varsa
ulaşabiliyoruz. Ulaştığımız bilginin doğruluğuna yanlışlığına bakmadan
savunuyoruz. Yaşam şartlarının en iyisi olan bolluk bereket içinde yaşayan bir
toplumuz. Ne yazık ki rahatlığımızdan dolayı şartların kolaylığından mı
bilinmez ama öyle rahatız ki hiçbir zorluğa gelemiyoruz. Daha doğrusu bir iş
yapmaktan çekiniyor, yapmıyoruz. İnsanoğlunun fıtratında mı var bilmiyorum,
rahatlığa alıştıkça zorluğa göğüs geremiyor.
İnsanların
ağzında pelesenk olmuş bir söz var, eski zamanda her şey güzeldi diye. Şimdi
gün 24 saat ise eskiden de aynı idi. Zannedersem bizler değişikliğe uğradık ama
farkında değiliz. Kimse kendine bakmadan bir başkasına öğüt vermekten
çekinmiyor. Öğüt verdiğin şayet kendi halinde yok ise karşıya etki bile
etmiyor. Örnek olmaktan ziyade sözlerin dünyasında yaşadığımız için pek
etkileyemiyoruz. Kim neyin çığırtkanlığını yapıyorsa o hal onda yoktur.
Kadim
bir topluluktuk. İnce ve zarif düşünen. Yerde gezen karıncanın üstüne
basmayacak bir yapımız vardı. Asimile ola ola ne hale geldiğimizin bizler bile
farkına varamadık. Özentili bir yaşam biçimimiz oldu. Kendi benliğimizden
özümüzden koptuk bir başkasının halini aldık. Bizlikten çıktık, ruhumuza benlik
oturdu. Bu benlik elbet bize kaybettirecek, inşallah erken uyanmamız
temennisiyle.
Edep, hayâ
bizim dinimizin temel prensiplerinden ama nedense hep göz ardı ediyoruz. Güzel
ahlak kanun maddesi olarak yok ama bunların bizim özümüzde olması gerekir. Çok
özeniyoruz başka toplumlara, kendimizden iyice çıktık.