İl deki toplantım bitmiş hızla
ilçedeki işimin başına dönmüştüm.
Daha odama girerken dairemizin
koridorunun okul müdürleriyle olağanın dışında dolduğunu gördüm. Odama girer
girmez Şube Müdürüm yanıma gelerek ‘’Müdürüm
müsaaden olursa okul müdürlerimizle beraber sizinle görüşmek istiyoruz’’
dedi.
Konunun ise; ilçe kaymakamının
benim olmadığım bir saatte şahsını ve okul müdürlerini odasına çağırarak
kendilerine olmadık hakaretler yaptığı ile ilgiliydi.
Orada bulunan okul müdürlerini
hemen odama aldım. Neler olduğu ile ilgi konuşmalarını istedim.
Önce şube müdürüm sözü aldı:
Ağlayarak, Kaymakam’ın olmadık sözler söyleyerek ……. İş adamının ve okul müdürlerinin yanında
kendisine hakaret edip, küçük düşürdüğünü söyledi.
Tüm okul müdürleri sırasıyla söz
aldıklarında, kaymakamın hepsine ayrı ayrı onur kırıcı sözler söylediği
anlaşılıyordu.
Buranın eğitimden sorumlu üst
yöneticisi benim, niçin bana söylemiyor da, benim olmadığımı bildiği bir saatte
sizleri topluyor diye söylenmeye başladım.
Sorun neymiş ne değilmiş hemen kendisiyle bir
görüşeyim diye Kaymakam Bey’in odasına gittim.
Kendisine okul müdürlerinin söylem
ve şikâyetlerini söylediğimde adata gözlerinden ve beden dilinden kin
akarcasına ‘’Buranın ben kaymakamıyım,
sana hesap mı vereceği. Ben onlara istediğimi söylerim. Siz kim oluyorsunuz,
okul müdürleri kim oluyor’’ diyerek bağırmaya başladı.
Aslında sorunun öğretmen olan eşinin
derse girmesini zorlamamdan kaynaklandığını biliyordum.
Siz onlara değil,
aslında bana hakaret ettiniz. Onlar sizin muhatabınız değil, ne söyleyeceksen
bana söyleyin dedim.
Kaymakam Bey size sorunlarımızı anlatmamız
zor görünüyor, diyerek odadan çıktım.
Okul müdürleri ve şube müdürlerim
odamda bekliyorlardı.
Olayı il müdürümüze telefonda
anlattığımda, çok kızmış adeta küplere binmişti:
‘’Ben de hemen Vali Beye gidiyorum. Kimse haddin aşmasın. Herkes
haddini, bilsin’’ diye bağırarak. Benim
öğretmenim kimsenin şamar oğlanı değil’’ diyordu.
Hemen o anda müdürlerimle konu ile
ilgili yazılı tutanakla bir toplantı yaptım.
Her müdür kendisine ve
arkadaşlarına söylenenleri tek tek anlatıyorlardı.
Kimisi ağlıyor, kimisi de ‘’Müdürlüğü bırakacağım. Kaymakamın bizlere
ve şube müdürüne söyledikleri yenir, yutulur cinsten sözler değil’’ diye
söyleniyorlardı.
Toplantıdaki tüm konuşmaları tek
tek not aldırdım. Kime ne söylediyse en ince teferruata kadar yazıldı. Sonrada
bütünü okunarak, oradaki şube müdürü ve öğretmenler tarafından imzalandı.
Olanlara inanamıyordum.
Devleti temsil eden biri elindeki
güç zehirlenmesiyle her türlü yalan, yanlış yakıştırmaları yapabilecek
durumdaydı.
Yapılan toplantı tutanağından
hemen bir fotokopi alıp evrakı daireye teslim ettim.
Ertesi gün mesai başlar başlamaz
dünkü toplantı tutanağını istedim.
Memurlar sağa sola girip çıkıyor
fakat tutanak bir türlü gelmiyordu.
Neden sonra milli eğitim Şef’i
yanıma gelerek ‘’Dün gece kaymakamla şube müdürünün kendilerini arayarak daireyi
açtırdıklarını ve tutanağı alıp gittiklerini’’ söyledi.
‘’Müdür bey, vallahi bizlerin suçu yok. Kaymakamla Şube müdürümüz…. Bey bize çok baskı yaptılar’’ dedi.
Hemen şube müdürünü çağırıp, bunu
niye yaptıklarını, bu yaşanan olumsuzlukların, kendisine yapılan hakaretlerden dolayı
yapıldığını söyledim.
Kayıtlara girmiş resmi evrakın
kaybedilmesinin büyük bir suç olduğunu söyleyerek, Kendisine soruşturma
açacağımı söylediğimde çok korkmuştu.
Şube Müdürümde, ‘’Kaymakam bana çok baskı yaptı. Beni
aslında çok sevdiğini, Vali Beyle konuştuğunu ve Dursun Bey’i haftaya görevden alıp
seni müdür olarak atayacağız dedi. Vali de bizim yanımızda, çok değil sen
haftaya burada Milli Eğitim Müdürüsün, Ben şeytana uydum müdürüm. Ben ettim sen
etme, pişmanım’’ diye yalvarmaya başladı.
İnsan arkadan ancak bu kadar kötü
vurulurdu.
Kendisi için, okul müdürleri için,
ne zorluğu göğüslemeyi göze alırken, Şube Müdürü’nün menfaat için tüm olanları
yok sayıp, karşı tarafa geçmesi, beni çok üzmüştü.
Daha sonra eşinin ve hatırı
sayılır arkadaşlarımızın devreye girmesiyle kendisine soruşturma açmamıştım.
Kendisinin de bundan sonra hiçbir
arkadaşını, sunulan menfaat ne olursa olsun satmaması için yemin ettirmiştim.
Bu konunun üzerine kaymakam
tarafından açılan soruşturmada tüm baskılara rağmen okul müdürleri ve il
muhakkiki arkadaşlarımın boyun eğmeden savunmaları beni çok duygulandırmıştı.
Bu konuyla ilgili de ilimizin valisi
tarafından ilçe Kaymakamının azarlandığını ve uyarıldığını duymuştum.
Öğretmenleri rencide eden bir olay
da geçen yıl Konya’da yaşanmıştı.
Konya Vali’si Geçen Yıl 24 Kasım
Öğretmenler Günü toplantısında öğretmen olduğunu zannettiği bir basın mensubunu
azarladıktan sonra, aynı salondaki öğretmenler tarafından alkışlanması bizleri
çok acıtıp, çok üzmüştü.
Bir öğretmen, özelliklede
öğretmenler için özel olan bir günde öğretmenlerin davranışları biraz daha
müsamahalı karşılanmalıydı.
Aklıma, Yavuz Sultan Selim’in
diğer keklikleri avlamada yardımcı olan kekliğin boynunu koparması ile biraz
sonra kesilecek tosunun, kasabın bıçağını yalaması geldi.
Azarlanan Muhabir Vali Bey’in
makamına gittiğinde Vali Bey‘’ Muhabir
olduğunu bilseydim seni ikaz eder fakat bu şekilde sert azarlamazdım’’
diyor.
Aynı Vali tarafından öğretmenler
için daha da büyük onur kırıcı bir laf ediliyor.
Bir milyona yakın sayısıyla, en
büyük meslek gurubuna sahip öğretmenler, bir ve beraber hareket etseler, hiçbir makam öğretmeni rencide edip, küçük düşürecek
harekette bulunamaz, istediği tüm sosyal haklarını da sonuna kadar alırlardı.
İnan öğretmenim, eğer her dönem sorunların çözülmüyorsa, istek ve
şikâyetlerin katlanarak ilerlere atılıyorsa, ilin valisi tüm toplumun içinde
seni azarlarken, sen onu alkışlıyorsan, suçun sende olduğunu sakın ha unutma.24.11.2020
TÜM ÖĞRETMEN ARKADAŞLARIMIN
ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN