Hiç dudak
bükmeden, lafı eveleyip gevelemeden, kafamızı sağa sola çevirmeden, eğri oturup
doğru konuşalım...
Hem iğneği, hem de çuvaldızı,
sonuna kadar kendimize batırırak...
En yetkili kademeden, en alt
tabana kadar...
Herkes kendine pay
çıkarmalı ...
Çantayı bavulu toplamış,
"benim misafirliğim bu kadar, yakın zamanda terk ediyorum buraları diyen
KORONAVİRÜSÜ, kendi meziyetlerimizle "olurmu yahu, daha karpuz keseceğiz
dur hele, nereye böyle" diye toplumca davet etmedik mi!?
Hem de öyle bir davet ettik ki, ne
davet!
Çantayı bavulu aldık
elinden, bir güzel dolaplara yerleştirdik, kendi ellerimizle...
2020 yılının mart
ayında ülkemizde görülmeye başlanan coronavirüs salgını, hızlı bir şekilde
yayılım gösterirken, 14 mart itibariyle tedbirler kapsamında kısıtlamalar
gelmişti hepimizin bildiği gibi...
Önce okullar...
Sonra çalışan kronik hastalar...
65 yaş ve üstü yaşlılar...
20 yaş altı...
Şehirlerarası seyehat...
Restorant, kafe, berber ve kuaförler, vs, vs...
Topluluk oluşturabilecek her yer kapanmıştı.
Sonra, iyileşen sayısı, hasta
sayısını geçince yasakların kaldırılması kararına varıldı...
Hepimizin yüzü gülmeye
başlamıştı. "Kurtuluyoruz bu belâdan" diye iç geçirdik hep birlikte.
Fakat o zamanlarda da yazmış
ve söylemiştik. Normalleşmeye geçilme adımları kesinlikle atılmalı atılmasına
da, lâkin bunun şekli ve zamanlaması yanlış diye.
Normalleşmeye geçer geçmez,
toplum olarak şuursuzca hepimiz sağa sola kaçar olduk.
__Asker uygulamalarıyla başladık işe....
__Düğünlerde halaybaşı olup maske mesafe
tanımadan hoplayıp zıpladık....
__Bankalardan tatil kredileri için sıraya girip
doluştuk otellere...
__Sınırlar açtık yurtdışından uçak dolusu
turistlerimiz geldi memlekete...
Sokaklar, pazar yerleri,
alış-veriş merkezleri, bayram yerine döndü...
Elbette ülke ekonomisi
açısından ve esnafın hayat idamesi için normalleşmeye geçilmesi gerekiyordu.
Lâkin bunun hepsinin aynı anda olması, süreç ve vaka gözlemlemeden yapılması,
salgına âdeta yeniden davet çıkardı...
İnsanlarımız mart ayından
hazirana kadar bilinçlenmiştir, nasıl tedbir alacaklarını öğrenmişlerdir,
mantığıyla kısıtlamalar kaldırılınca malesef ki, 700'lere kadar gelen vaka
sayısı şimdi 30 binlere dayandı.
Vaka sayılarına, belirti
göstermeyen hasta sayıları dahil edilmeyince, düşük sayıda görülen covidli
sayısı halk arasında rehavet oluşturdu. Vatandaşımızın aklında ise
"koskoca ülkede her gün çeşitli hastalıktan bu kadar insan zaten ölüyor,
bu bir tür grip" düşüncesi çıktı ortaya. İlginç bir şekilde rahat ve
tedbirsiz hareket etmeye başladılar.
Neye ve hangi mantığa dayandırdıklarını
bilmeden...
Şimdi artık tamemen hasta,
entübe ve ölüm oranları açıklanıyor. Vatandaşımız da bu sayıları gördükçe bu
salgındaki ciddiyetsizliğinin faturasının bedeliyle karşılaştı.
Hemen herkes bu virüsten
yakınlarını kaybetti...
Görüldüğü kadarıyla da şu
anki kısıtlamalar yetersiz...
Sayılar katlanarak artıyor...
Yeni kısıtlamalar, hatta bir süreliğine biraz
radikal kararlar gerekiyor.
Umutlarımız aşıda...
Alman aşısı mı, Çin aşısı mı diye "ya
şundadır, ya bunda" diye tekerleme yapmaya, ne şansımız, ne de vaktimiz
var.
Hele bi gelsin...
Fakat salgına karşı,
tedbirsizliğimize devam ettiğimiz sürece, aşı gelmeden, biz ahirete gideceğiz
mazallah...