‘’Aya gidiyoruz’’ lafını duyunca
yıllar önce televizyonlarda izlediğim bir skeç aklıma geldi.
Hayatında şehri hiç görmemiş bir
köylü İstanbul’a gelir.
Bakmış koca bir şehir. Kalabalıklar, birçok
arabalar, büyük büyük binalar, itiş kalkışlar, bağrışlar, çağırışlar,
vapurların düdük sesleriyle çok farklı bir yer olduğunu sağa sola aval, maval
bakarak anlar.
Köyde, daha önce İstanbul’a gidip
gelenlerin anlattıklarına göre, İstanbul’da insanları ayaküstü uyutup soyan
birçok yankesiciler varmış.
Hemen oradan biraz çakıl, biraz iri
kumu cebine doldurup, kasıla kasıla gezmeye başlar.
‘’Eğer İstanbul’da insanları ayaküstü
uyutup ceplerini boşaltan varsa, benimde cebimdeki çakıl ve kumları para zannedip
soymaya çalışanlar olacak mı’’ diye beklemeye başlar.
Arada sırada eli ile cebini kontrol
ettiğinde, bakar ki koyduğu çakıl ve kumlar cebinde duruyor.
Hemen gözünü kestirdiği bir kişinin
yanına yaklaşarak:
-
Kardeş bakar mısın? Ben İstanbul’a yeni gelen
bir köylüyüm. İstanbul’da birçok yankesici var. Parana iyi sahip olmazsan, seni
hemen soyarlar. Koca şehirde beş parasız kalırsın diye söylüyorlardı. Ceplerimi
görüyor musun? Bu şişkinliği ile saatlerce geziyorum, fakat kimseler beni
soyamadı.
Adam şöyle köylünün bir suratına
bakar.
-
Senin
cebini çoktan kontrol ettiler fakat para değil, kum ve çakıldan başka bir şey
yok.
Ay’a insanların gidip gelmesi,
yıllar önce başlamıştı. Siyonist ülkeler ayda ne var ne yok hepsini biliyorlar.
Orada insanoğluna yarayışlı bir şeyler olsaydı Ay’ı keşfeden Amerika ile Rusya
bizleri ayın yanından bile geçirmezlerdi. Biz keşfedeceksek gökyüzünde daha
keşfedilmemiş gezegenler ile gökyüzünün diğer keşfedilmeyenlerini keşfedelim.
Milletin şu andaki en büyük gitmek
isteyişte gidemediği, çoluğunu çocuğunu göstermemeğe çalıştığı bakkal, manav ve
kasaplardır.
Önce ülkemizdeki önceliğimiz genç
işsizlerimize iş yaratmak olmalıdır.
Karnını doyurmadığın, sırtını tam
giydirmediğin, moralini tam düzeltmediğin halkınla yeni ufukları keşfedemezsin.
Elbette Ay’a, gezegenlere, tüm gök
cisimlerini tanıyıp gitmeliyiz. Bilimi ve tekniği çağdaş olarak bizler
bulmalıyız. Tüm yeni bilimleri biz anlamalı biz uygulamalıyız.
Fakat ayağımız yerde, karnımız tok,
sırtımız pek olmalıdır.
Pandemi ortamında esnaflar aylardır
işyerleri kapalı evine ekmek götüremezken, çalışma ortamı felç olmuşken, işçi,
memur, emekli artan hayat pahalılığı karşısında ne yapacağını bilemez bir
duruma gelmişken’’ AY’A GİDECEĞİZ’’ demek aklımızla alay edilmesidir.
Biz önce gülen yüzümüzle hemen yanı
başımızdaki bakkala gidebilelim.
Köylünün İstanbul’a gittiği gibi, Amerika
ve Rusya oralara çoktan baktı. Ununu eledi eleğini astı. Çakıl ve kumdan başka
bir şey bulamadı.
Şu atasözü Aya gitme hikâyesini
nede güzel anlatıyor.
‘’Ayranı yok içmeye atınan gidiyor
s……’’…
Ay’a gidiyorum Ay’a!!!
Bakkala manava gidemiyorum.
Duyun komşular, ben Ay’a gidiyorum!!!.
Cebimde yok beş kuruş.
Manava, kasaba gidemiyorum.
Çok şükür komşular, Ay’a gidiyorum!!!