Nefesini tutan yer ,”ateş koru, köz” denilen Cemre’yle adeta
nefes aldı.Dili lâl olanlar gibi kışı sessiz geçirdi,cemrelerden sonra güvercin
gibi dile gelecek bekle ve gör. Nasıl elest aleminde Rabbini görüpte mest
olduysa Cânın Ruhu her baharda yine Rabbini görür de kendinden geçer.
Havaya suya ve toprağa düşen cemre, baharı müjdeliyor ,bir
kıpırdanış,bir heyecan,bir kor oluyor canlı cansız tüm varlık alemine.Her yeni
günde gündüzün uzadığına gecenin kısaldığına şahit ediyor bizi.Her kuru dala su
yürüyor cansuyu oluyor ve kadim zamanlardan beri kutlanıyor. Hazreti Âdeme
verilen esmanın vârisi olan insan da tabi ki bu değişimden öte değil. Bir ateş
koru da onun gönlüne düşüyor cemre misali ;kuru/kederli ve zayıf dallarını kudret
elinin büyüklüğüyle bayrama çevirmesi onun da gönlünü bayram yerine döndürüyor.
Sadece görmek bile düşünceyi coşturmak, kalbi
duygulandırmak, talimi esma eden insan için tefekküre yönelmek için yeterlidir.
Kainat kitabı okunmak için daim açıktır.Zaten Bakara süresi
164. ayetinin ilahi kanununa uyduğu için cemre,havaya/suya /toprağa düşer de
ağaçlar çiçek açar, dallar meyveye durur.Tüm bu bahar cıvıltısı, eşsiz güzellik
kainatın edebindendir .
Sahi edep de emre ittibadan ibaret değil midir?
Edep ya huu!...