Devlet hizmetinde de görev almış, edebiyatçı, saygın
pedogog yazar Seyit Ahmet Arvasi, Türk milliyetçiliği için şöyle bahseder;
Bir milleti teşkil eden fertlerin, ailelerin, sınıf ve tabakaların
"soy birliği" şuurudur. Ortak bir şuur tarzında beliren
"mensubiyet duygusunun" soy ve kan birliği şuuru biçiminde de
duyulmasıdır. Türk milliyetçisi, Türk içtimaî ırkını benimser, sever ve
sevdirirken ailelerini de bu espri içinde kurmaya çalışır. Kozmopolitlikten
hoşlanmaz. Bununla beraber, başka içtimaî ırkları da Allah'ın bir âyeti olarak
değerlendirir.
"İçtimai Irk", o toplumu oluşturan bireylerin tüm
"ortak" olan değerlerle birleşip biyolojik ırkın yanında bütünlük
oluşturmasıdır...
Yani burada merhum üstadım demek istiyor ki; bir ülkede farklı bir
ırktan da doğsan, kendini o ülkeye ait hissedip, bayrağını, toprağını,
dilini ve bütün değerlerini benimsediğin sürece sen de o ırktan sayılırsın
diyor....
Bildiğimiğiz üzere geçen hafta danıştayın kararıyla
ANDIMIZ'ın okullarda okutulması yasaklandı..
Üstelik de Çanakkale Zaferimizin kutlandığı haftada..
Bu getirilen yasaktan daha fazla toplumun bazı kesimlerinden
gelen çatlak sesler canımızı daha da çok acıttı..
--Yok efendim her sabah çocuklara yemin ettirmenin ne gereği varmış...
--Yav bu ülkede sadece Türkler mi yaşıyormuş...
--Sanki orda söylenenleri kim yerine getiriyormuş...
Mış, miş, muş, müş...
Oysa ki bizler askere vatani göreve gittiğimizde silahın üzerine
elimizi koyup and içeriz...
Doktorlarımız mesleklerine adım atarken Hipokrat yemini ederler...
2017 yılında alınan kararla öğretmenler de mesleğe başlarken aynen
doktorlarda olduğu gibi yeminle başlayacaklar...
Oysa ki, Çanakkele ve Balkan Harplerinde gönüllü olarak savaşıp
gazi olmuş, dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip,1933 yılında andımızı
yazarken neler düşünmüş, neler umut etmişti...
Her öğrenci taa küçük yaşlarda vatan ve milliyetçilik sevgisiyle
okuluna girecek, her gün verdiği bu sözlerle ülkesinin kendisinden neler
beklediğini, devletinin ona ne kadar değer verdiğinin fikri yerleşecekti
dimağlarına...
Evet 1933'ten bu zamana kadar...
Kıbrıs'ta ve Türkiye'deki tüm okullarda okutuldu..
Yıllarca...
Her sabah...
Yağmur, kar, demeden...
Lâkin görülen o ki sadece okutulmuş...
Esas olan orada verilen sözler, yerine getilirilmesi istenen
andlar, tutulması gereken yeminler...
TÜRK'ÜM, DOĞRUYUM, ÇALIŞKANIM...
Sen Türksün, yalana asla tavizin olmamalı, her daim çalışmalısın.
İLKEM: KÜÇÜKLERİMİ KORUMAK, BÜYÜKLERİMİ SAYMAK...
YURDUMU, MİLLETİMİ ÖZÜMDEN ÇOK SEVMEKTİR...
Kendinden yaşça küçükleri sevip yol göstermeli, büyük olanlara hep saygı
duymalısın...
Vatanını, milletini canından üstün tutmalısın...
ÜLKÜM : YÜKSELMEK, İLERİ GİTMEKTİR...
Devletini ilimde, fende yükseltip, hep daha ileriye götürmelisin...
EY BÜYÜK ATATÜRK!
AÇTIĞIN YOLDA, GÖSTERDİĞİN HEDEFE, DURMADAN YÜRÜYECEĞİME ANT İÇERİM.
VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN...
Sen bu topraklarda, bu bayrağın altında doğmuş, bu vatanı benimsemişsen en
hakikatli Türksün ve bu vatanının canısın. Bu devlete armağansın..
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!...
Ne mutlu bu fikirleri benimseyip, kendisine ilke edinenlere...
Dikkat ettiyseniz eğer, büyüklere saygı, küçüklere sevgi, vatana
duyulan milliyetçilik olgusu yüce dinimiz islamiyetin de emirleri değil
midir?!...
Andımızı yıllarca çocuklarımıza okuttuk, yemin ettirdik, lâkin
manasını benimsettirememişiz malesef...
Şayet o sözler yüreklere işlemiş olsa ve dimağlara yerleşseydi,
yasaklamak şöyle dursun, daha farklı mertebelerde bile okutulurdu...
Her geçen gün toplum özbenliğinden uzaklaşarak bilinmez bir
girdaba doğru savrulurken, değerlerimizi elimizin tersiyle ittiğimiz zaman bu
süreç daha da hızlanıp sonuç çok hazin olacaktır.
Atatürk'ün de söylediği gibi "BU GÜNÜN KÜÇÜĞÜ, YARININ
BÜYÜĞÜDÜR"...
Bu gün vatan, insan sevgisiyle yetişen nesil, devletine faydalı olup,
fikirlerini gelececek kuşaklara aktaracaktır...
Andımızın, ayrıştırıcı, faşist bir yemin değil, tam aksine,
birleştiren, bütünlük oluşturan bir fikir olduğu nesilden nesile
aktarılmalıdır....