Resulullah Efendimiz Receb-ı şerif ayı gelince “Allah’ım! Bize Receb ve
Şaban'ı mübârek kıl ve bizi Ramazan'a ulaştır.” derdi. Mübarek aylar diye adlandırdığımız
üç aylar gelince Ramazan-ı Şerife kavuşma özlemi sarar hepimizi. Yalnız bu yıl,
diğer Ramazan ayı gibi olmayacak. Sebebi ise malum korona... Teravihler evde
kılınacak, iftar yemekleri olmayacak gibi Ramazan ayında yapılmasını özlemle
beklediğimiz nice durumlar... Tabiî akşama kadar oruçlu geçirip de normalde
yediğimiz yemekler dışında soframıza fazladan yemeklerle donatmak pek etik
olmayan bir davranış. Ramazan geldiğinde açın hâlinden anlamak için gelir. Zekâtlar
bu ayda verilir. İnfakın tavan yaptığı bir aydır, paylaşmanın, kardeşliğin
hissine kavuşmanın ayı. Bir de Kuran ayı. İmam Gazali İhyâü Ulûmi’d-Dîn’de
“Kuran’ın Ramazan ayı ile bir ünsiyeti vardır.” Sebebi ise Kuran’ın bu ayda
inmesi ve mukabelelerimiz. Maalesef bu sene sadece evlerimizde olacak.
Resûlullah Aleyhisselam Efendimiz, bir hadis-i kudsîde buyuruyor ki: “Allah
buyurur; Âdemoğlunun her iyi amelinin mükâfatı, on mislinden yedi yüz misline
kadar kat kat verilir. Ancak oruç böyle değildir. O'nun mükâfatını bizzat ben
vereceğim. Kulum, şehvetini ve yemeğini benim için terk eder. Oruç tutan için
iki ferahlık vardır: Biri iftar ederken diğeri Rabbine kavuştuğu zaman. Allah
katında, oruç tutanın ağız kokusu, misk kokusundan daha hoştur.” Yapılan diğer
ibadetlere riya karışabilir ancak oruca karışmaz. Oruç yalnız aç kalmak değil, onu
bütün uzuvlarımıza tutturmamız gerekir. Osmanlı zamanında söz orucu denilen bir
şey var. Böyle özel günlerde, malayani söz söylemekten kaçınır sürekli Allah’a
yakınlığı elde etmek için zikirle, sohbetle, Kuran’la geçirirlerdi. Az uyurlar,
az yerler az konuşurlar bolca ibadetler yaparlardı. Gelişine sevinirler,
gidişine üzülürlerdi. Ya bizler?
Senede sadece bir ay gelen, gelmekte de kalmayıp, ruhumuza yapışan tüm kir
ve pası temizlemeye gelen eşsiz bir ayın arifesindeyiz. Geçen sene yanımızda
olup bu sene gidip de dönmemek üzere yolculuğa çıkanlara bir göz gezdirmemiz
lazım. Hem vücudumuza hem ruhaniyetimize yarayışlı bir ayı boş geçirmemek ondan
faydalanmak lazım gelir. Bunun yanı sıra gereken ibadetlerimizi de sadece bu ay
değil diğer aylara da yaymak gerek. Peygamber Efendimizin (sav) “Namaz gözümün
nurudur” sözünü aklımızdan hiç çıkarmamalıyız. Tabiî isteyen tutar, isteyen
tutmaz. Tutmayan insanlar ise (hasta olanlar hariç) özgür olduğunu sanıyorlar.
Ama Kuran-ı Kerim’de Yüce Yaradan Nur suresinin 42. ayet-i kerimesinde
“Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır; dönüş de ancak O’nadır.” Sonlu bir
hayatımız olan bu dünyada, sonsuz olan bir ahiret yurdumuz var. Nereden geldik,
nereye gideceğiz? diye bir sual yönetelim kendimize.