Bazen hayata dair unutmak istediklerimiz o
kadar çok olur ki dedi, yanında ki pejmürde hâlde bulunan beyaz sakallı
adama. O da uzun uzadıya ufka bakıp hâl-i pürmelal olan kişiye şöyle seslendi:
“Unutturmak istemez ki unutmak istediğin şeyler. Yüreğini yaralar bir iz
bırakır için için yanar amma velâkin tütmez”.
Hayatımız boyunca birçok olumsuz olaylar
vuku bulur. Bazıları derin yaralar açar, unutulması
imkânsız haline gelir ama öldürmez. Yaşarken canın yana yana yaşamayı öğretir.
Öğrenmesen ne yapılabilir ki zaten. Her hâlde ömrün geçtiği, imtihanın devam
ettiği gerçeği her zaman ve her durumda kendini öğretir zaten.
Su bile yaranın üstünden geçse acıtır. Nedense
hep olumsuz anılar zihinde canlanır. Unutturmak istemez dimağ. Belki de hayata
dair daha güçlü olmak için her daim zihinde taze tutulur. Zaman o acının
üzerinde durmaz, yoksa insanoğlu yaşayamaz. Zaman her şeyin ilacıdır derler.
Ama acının ilacı zaman değil tam bir sağlam iman ile olur. Çünkü her şerrin ve
hayrın Allah'tan geldiğini bilir. Tam manasıyla teslim olmanın bir nebze huzuru
bütün benliğini kaplar. Zerre şekva etmez başına gelen musibetlerden. “Ne
gelirse Hak’tan” der boyun büker. Seven sevdiğinin nazı ölçmek ister.
Teslimiyet de böyle bir şeydir.
Allah'ın bu dünyaya değer vermediğini bilmek ve
kulu olarak bu dünyaya gönülden bağlanmamak teselli eder bu garip insanı bu
ıssız dünyada. Zaman gelip geçici olduğu gibi, başımıza gelenlerde elbet
geçecek. Nasıl ki doğduğumuzda o dert yoksa elbet ölürken de olmayacak. Yürek yangınlarını
ancak tek bir adreste söndürebiliriz. İlah-i huzurun divanına başvurarak.
Hâli pürmelal olan adam, pejmürde hâlde bulanan
beyaz sakallı adama “Nereye gidiyorsun” diye sual etti. O da “Topraktan geldik,
toprağa gideriz.”