İlim ve din insanlık tarihi boyunca yolları her
fırsatta kesişen iki kurumdur. İlim ve din bir insanın iki ayağı gibidir.
Bu iki ayaktan hangi birisi eksik olursa insan aksak yürümeye başlar. Başka bir
açıdan da bilim ve din orman ve yağmur gibi birbirini bütünleyen ve
destekleyen iki kavramdır. Yağmurun varlığı ormanı yeşertirken ormanın varlığı
da yağmuru bollaştırır. Her ikisinin varlığı ise hayata canlılık katar.
İlim Allah’ın sünnetullah dairesinde madde âleminde var olan disiplinler
bütünüdür. Belirli ölçüler ve kurallar içerisinde kusursuz bir işleyiş
gösterir. Madde âleminde ki mükemmellik Allahın yaratılış mucizelerindeki
mükemmelliği yansıtır. Madde âleminde ki her kusursuz işleyiş Allah’ı tesbih
eder.
Din, Allahın tüm insanlığa gönderdiği ilahî mesajların
kurumsallaştığı bir yapıdır. Bu özelliği ile din kaynağını Allahın
sünnetullahından alır. Sünnetullah değişmez kurallar bütünüdür. Su söndürür,
ateş yakar, gece ve gündüz hatasız bir biçimde birbirini takip eder. Her canlı
doğar, yaşar ve ölür. Bu gerçekler ışığı altında asla hurafelere geçit yoktur.
Doğayı katlederseniz ekolojik denge bozulur, kıtlıklar ve açlık ortaya çıkar.
Bu felaketlerden kurtulmanın yolu yine doğaya saygılı olmaktan geçer. Doğayı
katledip doğal felaketlerden kurtulmak için Allaha yakarmanın Allah katında bir
kıymeti yoktur. Akıl sahibi insan ilmin yolundan giderek ilmin ve fenin
gerektirdiği tedbirleri aldığında, dinin insandan istemiş olduğu davranışları
yerine getirmiş olacaktır. Din ilimle, ilimde din ile asla çelişmez. Bu
nedenledir ki ilmi çalışmaların tümünün istisnasız birer ibadet olduğu Kuran-ı
Kerimde apaçık ortaya konulmuştur. Şüphesiz ilim insanları uluğ bakiye (birikim)
sahipleri olup Peygamber varisleridir. Allahın nur damlaları ilmin kaleminden kâğıda
geçen mürekkep damlalarına dönüşerek kâinatı aydınlatır.