Öncelikle yanlış bilinen bir bilgiyi
düzelmekle başlamak lazım. Ülkemizde bulunan yabancılar 1951 yılında
imzaladığımız Mülteciler sözleşmesine göre Avrupa’dan gelenler hariç “mülteci”
değil sığınmacıdırlar.
Yani ülkemizde bulunan yabancılar şartlar
uygun hale geldiğinde uluslar arası anlaşmalar gereği geri gönderilebilecek
statüdedirler. Ülkemizde kayıtlı 3.8 milyon, kayıtsız 1.5 milyon Suriyeli sığınmacı olduğunu
biliyoruz. Bize Suriyelilerin maliyeti de 60 milyar doları geçmiştir.
Sığınmacıların sayılarının bu kadar çok olması demografik
açıdan, ekonomik ve ülke güvenliği açısından tehlike oluşturacaktır. On yıl
sonra bazı şehirlerde Suriyeli sayısı Türk sayısını geçecektir. Suriyeli
çeteler, mafyalar güvenlik tehlikesi oluşturacaktır.
Millet olarak geçici korunma statüsünde
misafir ettiklerimizle aslında bir sorunumuz yok onlara karşı kinimiz, garezimiz yok fakat ülkemizde
yaşayan sığınmacıların karıştığı olaylar, milletimizin sabrını taşırmaya
başlamıştır. Yapılan anketler halkımızın % 80’inin sığınmacıları ülkemizde
istemediğini göstermektedir. Buna rağmen Suriyelilere karşı şiddet eylemlerinin
olmaması Türk milletini ferasetindendir.
Bu konuda en akılcı siyaseti yapan hiç
şüphesiz İYİ Partidir. Sığınmacılar konusunda çalıştay yaparak, milletten yetki
alındığı anda, geçici misafirlerin salimen ülkelerine dönmelerini sağlayacak olan
düzenlemeleri başlatacaklarını ifade ediyorlar.
Suriyeli sığınmacıların yanında Afrika’dan
gelenler, Irak, İran, Afganistan’dan gelenlerle toplam sığınmacı sayısı sekiz
milyonu bulmuştur. Bir çok Avrupa ülkesinin nüfusundan fazla olan bu durum artık sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır.
Kontrolsüz, kayıtsız gelen Afganlara dair
haklı endişe ve sorularımız var. Hele son dönemde gelen Amerikan yanlısı savaş
kaçkınları kontrolsüz göçleri ülkemizin istilasından başka bir şey değildir.
Ülkemiz başıboş bir şekilde, elini kolunu
sallaya sallaya gelinebilecek bir ülke olmamalıdır. Sığınmacılardan ziyade
hudutlarımızı pervasızca açan yönetim maharetsizliği, öngörüsüzlük belki
Avrupa’dan gelecek üç beş kuruşa tamah eden hükümetin suçudur. Sekiz milyon
sığınmacı ile artık iş ensar düzeyini, insanilik boyutunu geçmiş ülkenin beka
sorunu haline gelmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin hudutları milli mücadele
ile çizilmiştir. Kan ile çizdiğimiz
sınırlarımızı vatanını terk eden korkak sürüsü ile paylaşacak değiliz tabiî ki.
Kahraman mehmetçiğin beklediği sınırlarımızda “Hudut
namusdur” yazar. Bunu hatırlatan Türk gençlerini gözaltına almakla bu mesele
bastırılamaz.
Türkiye'de
misafirliği artık sona eren Suriyeliler ve diğer sığınmacı gruplar artık vatanlarına
geri dönmelidirler. Türk
milleti böyle bir külfete daha fazla katlanamaz. Türkiye, sosyal-iktisadi huzur ve sükûnu için bu meseleyi en
makul şekilde ve behemehal çözmek mecburiyetindedir.