Sosyal bir
devletin olmazsa olmazlarından birisi de millî eğitimidir. Eğitim, sosyal bir
devlette parasız olmalı ve tüm yurttaşlara bir fırsat eşitliği sağlamalıdır.
Çünkü eğitim sosyal devletin en öncelikli işidir. Eğitimin merkezinde daima
insan vardır. Hamuru insandır. Bu sebepledir ki eğitim çileli bir uğraşı alanı
ve çileli bir meslektir. Fedakârlık ister, özveri ister, sabır ister.
Kırmaya, dökmeye, incitmeye, küstürmeye asla gelmez. Çok hassas bir alandır.
Devletler eğitim söz konusu olduğunda yüz kere düşünüp bir kere karar
vermelidir. İhmal edilmeye, basite almaya, savsaklamaya gelmez.
“İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın” anlayışı gereğince insan eğitmenin önemi
tüm gelişmiş ülkeler nezdinde kavranmış olup bu ülkelerin en büyük
yatırımı eğitim sektörüne ve eğitim çalışanlarınadır. Yıllık bütçeden en büyük payı da eğitim alır.
Asla eğitimden tasarruf yoktur. Çünkü eğitim uzun ya da orta vadede
en kârlı yatırımdır. Bugünün huzur ve refahı en az 50 yıllık veya
daha çok öncesinden eğitime yapılmış olan yatırımların sonuçlarıdır. Bilimin ışığı ile aydınlanmış
zihinler, bugünkü çağdaşlığın mimarlarıdır.
Geri kalmış
ülkelerin durumu tahlil edildiğinde karşılaşacağınız gerçek, eğitimin her
koşulda ihmâl edildiği gerçeğidir. Asayişi bozuk, huzursuz ve sürekli
kargaşanın hâkim olduğu toplumlar genellikle eğitimsiz veya eğitim seviyesi
düşük, insani olgunluğunu, bireyselleşmesini tamamlayamamış, toplum olabilme
bilincinden uzak insanlardan oluşan topluluklardır. Günümüz bilgi ve teknoloji
çağında eğitimli insan, içerisinde yaşadığı toplumu çağdaşlık ve medeniyet
yolunda aydınlığa taşıyacak olan insandır.
Bir
düşünür “Bozulduğunda insandan daha
korkunç bir yaratık yoktur” sözü ile eğitimsiz kitlelerin ne denli sosyal
felaketlere ve toplumsal çöküntülere sebep olabileceğini bu sözüyle
vurgulamıştır. Kötü eğitim ülkelerin çıkmazıdır. Eğitim sistemlerini ve
eğitim çalışanlarını ihmâl eden devletlerin çağdaşlık kervanında ben de varım
deme şansı yoktur. Eğitim sistemi yozlaşmış milletlerin asla mutlu yarınları
olamaz. Çünkü ekonomik sıkıntıların, sosyal sıkıntıların, siyasi
sıkıntıların,
sağlık, adalet ve ahlaki alanda baş gösteren
sıkıntıların temeli, eğitim alanında ki çözülmemiş problemlere dayanır.
Bugünkü
dünyanın huzur ve mutluluğu için gereksinim duyduğu her şey,
ülkelerin eğitim seviyelerinin çok üst düzeylere çıkarılmasıyla ve
eğitilmiş kalifiye insan gücünün emeğinden, alın terinden karşılanır.
Eğitimden tasarruf yapmak, geleceğin dünyasının huzur, mutluluk, sağlık,
barış güven ve adaletinden vazgeçmekle eşdeğer bir
sorumsuzluktur. Bu sorumsuzluğun faturasının ne denli ağır olduğunu,
insanlık tarih boyunca yaşadığı acı tecrübelerden anlamıştır. Yeryüzünde
hâlen hüküm süren cehaletin karanlığını aydınlatabilecek olan yegâne ışık,
eğitimin asla sönmeyen meşalelerinin ışığı olacaktır. Çünkü ilim ve fenden
gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. Allah’ın tüm insanlığa Kuran'ı Kerimle
verdiği ilk mesaj “oku” mesajı olmuş ve insanlığa, cehaletin karanlığından,
huzurun ve istikbalin aydınlığına çağrıda yine ilme atıf
yapılmıştır.