İnsanın umutları, insanı hayata bağlayan en
büyük iç coşkusudur. Yaşama sevincinin yürekte yarattığı heyecanlar dilde bir
türkü olur da dilden gönüle akar çoğu zaman. İnsan odur ki yalnızca et ve
kemikten ibaret bir varlık değildir. Et ve kemiğe can veren ruhun dünyasında
yaşar insan. Ruh ölümsüzdür. Gönül ruhun en hassas organıdır. Neyi yaşarsa insan
gönlünde yaşar. Bir sızıdır içimizde sevgi. Gönül, sevginin de sevgilinin de
tahtıdır. İşte, görünen bedenin görünmezinde ki cevher yürekte sızı olup
ruhumuzda mekan tutmuş gönüldür.
Bir
nefeslik şu ömür denilen zamanda kavuşmayı umut ettiğimiz sevgilinin umut ateşi
hiç sönmesin. Çoğu kez kavuşmak, çok ta önemli değildir yüce sevgiler için.
Seven insan, sevdiğine ulaşamadığı sürece iç dünyasında yaşadığı bu sevginin ne
denli büyük ve kutsal olduğunun farkına varır. Sonu vuslat ile tamamlanmamış
aşklar kadar büyük aşk yoktur yeryüzünde. Allah bir aşkı ne denli büyük kılmak
isterse mümkünü yoktur gönülde taht kurmuş sevgiliye kavuşmanın. Ne yaparsanız
yapın, hiçbir çırpınışın, hiçbir mücadelenin yararı yoktur artık. Sen asla
kavuşamayacaksın, asla ulaşamayacaksın. Yazgı böyle. Allah, durup dururken bile
oturduğu yerde yakar, pişirir insanı. Aşkla terbiye eder. Mutluluk vermesi
gereken aşk acıya, derde, çileye boğar hayatı.
Allah'ın
yüceliğini aşkta arayın. Allah bizatihi aşkın kendisidir. En yüce kavuşma,
Allah ile insanın kavuşmasıdır. Kulun kula aşkı, Allah aşkının zahiri bir
yüzüdür. Gökte ki dolunay bulutsuz yaz akşamlarında göz kamaştıran parlaklığı
ile seyrettirir insana kendisini. Oysa Ay'ın ne kendi ışığı vardır ne de ne de
güzelliği. Kapkara bir toprak parçası ve taş yığınıdır sadece.
Ay,
güneşten aldığı ışığı yansıtır dünyaya. Bu sebeple parıldar yüz binlerce
kilometre öteden. İşte buna benzer insanın aşkı. Allah'ın aşkı ile aydınlanmış
yürekle sevdalanır sevdiğine. Yüreğine düşen Allah aşkının bir yansımasıdır
insana duyduduğu sevdası. Gerçekte sevgiliye duyulan aşkın özü, Allah aşkıdır.
Aşk pınarın kaynağı Allahtır. Bu pınardan zuhur eden bir damladır insanın
yüreğini yakıp kavuran aşk.
Allah,
aşkı sevdiği kulunun yüreğine bahseder, kül aşka layıksa. Kül aşka layık
değilse bu yürek bir avuç et parçasından başka bir şey değildir. Kalp öylesine
bir saraydır ki, kainata sığmayan Allah kulunun bir avuçluk kalbine sığar.
Allah'ın sığdığı yürek Allaha en yakın olandır. Yüreğinde aşkı yaşayan insanın
duyduğu ıstırap, Allah sevgisinin dayanılmaz güzelliği karşısında duyulan ve
insanın kendisinde dayanma gücünü bulamamasından doğan ıstıraptan başka da bir
şey değildir. Gerçek şudur ki tüm sevgilerin, aşkların kaynağı Allah’tır. Bütün
sevgilerin ve aşkların sonunda ulaşacağı yegane varlık yine Allah’tır.
Aşk-ı
sevda ile kavrulan yüreklerin yağmuru olur Allah. Çaresiz hastanın şifası,
gözlerden akan selin mendili olur Allah. Sabahsız gecelerin nurlu ışığı,
merhemsiz yaraların merhemi olur Allah. Kalbi yaratıp aşkı içerisine koyandır
Allah. Tüm kainatı kendi sisteminde aşkla döndürür Allah. Durmadan dönen su
direksiz gökkubbe aşkla ibadet eder döndükçe. Dünyanın dönüşü Allaha olan bir
secdedir ki, abdestini denizleriyle almış, rükusuna dağları gibi eğilmiştir
aşkına doyulmayan sonsuz bir namaz misali…