“Gören göze karanlık perde
olamaz. Görmek istemeyen göze ışık ne yapsın.”
4. Halife Ali
“Gerçek aşkı
bilen kalp bir damla suya bile hürmetle bakar”
Mevlana
Türkçede bir
deyim vardır. Kör gözüm iki parmağına. Gerçekleri göremeyen veya görmekten
ısrarla kaçınan şahıslara gerçekleri gizli kapaklı yollara sapmadan, açık
yoldan gözlerine sokarcasına göstermek anlamına gelen bir deyim. Çağımızın
insanı olağanüstü emek ve alın teri harcamadan dünyanın en büyük hazinesi
sağlık ve gören göze, maddi manevi
her türlü imkâna kavuşmuş, mal ve mülk gibi büyük servetlerin sahibi olmuş yine
de mutlu olamamıştır. Bu mutsuz insanlarla ilgili dünya düşünce tarihine adını
yazdırmış dâhilerin ibret alınacak sözleri.
*
Hintli
Filozof Juddi Krishnamurti: “İnsanın içinde bütün dünya vardır ve eğer
nasıl bakman ve öğrenmen gerektiğini bilirsen kapı orada ve anahtar elindedir.
Yeryüzünde senden başka hiç kimse ne sana o anahtarı verebilir ne de o kapıyı
açabilir. Berrak, duru bakmak
demek imgesiz,(düş, hayal) sembolsüz, sözcüksüz bakmak demektir. Bunu
yaptığınızda çok büyük güzelliklerin var olduğunu göreceksiniz. Eğer kendine
ait bir imgeyle bakarsan öğrenemezsin. İçinde nefret varsa güzele bakmayı
engellersin. Sözel ifade, sözcük, sembol gözlemi engeller. Kendimi tanımam için
sözcüğün, bilginin, sembolün, imgenin olmaması gerekir, ancak o zaman gerçekten
kendimi tanıyabilirim. İnsan bedeninin duyuları sayesinde görsel bir bakışa
sahiptir. Ayrıca psikolojik bir bakış da vardır. Gözlerimizle gördüğümüzü
psikolojik anıların bakışını, gördüğümüz şeylere katmamalıyız. Bir tepenin
eğimindeki ve patikasındaki güzellik, güneşin ya da ayın batışındaki güzellik,
bir kelime veya şiirdeki, bir heykelde veya resimdeki güzellik bir yaşam
tarzının içindedir. Baktığınız her şeyde
güzelliği görebilirsiniz. Yozlaşmış
insanlar, çarpık, bozuk, parçalanmış
zihinler her şeyi berrak ve masumane göremez.”
*
Cemil Meriç: “Ben çocuk da
olmadım, gençte olmadım. Daima yaşlıydım. 36 yaşında karanlığa gömüldüm. Benim
hayatım korkularla geçti. Ben ışık arayan, aydınlanmak ve aydınlatmak isteyen
bir insanım. Ben susuzum bilime susuzum, sevgiye susuzum. Benim metrese
ihtiyacım yok. Benim seven bir kadına, anlayan bir kadına ihtiyacım var. Ben
geniş hayalli adamım. Herhangi bir dal parçasını kristallerle donatacak kadar
bir iç dünyam var. Gören hangi hakla
yalnızlıktan şikâyet edebilir. Görenin yalnızlıktan şikâyet hakkı yoktur.
Mevsimler bütün işlevleriyle emrindedir. Renkler bütün cilveleriyle
hizmetindedir. Yıldızlar onun için doğar, Çiçekler onun için açar. Güneş,
kuşların kanadında onun için, âlemi semanın bütün nüanslarına geçit resmi
yaptırır. Şafak onun için parıldar. Şehrin bütün kadınları onun için giyinip
süslenir. Çocukların tebessümü onun içindir. Hayırda, şerde bakışın içinde. Her bakış dış dünyaya atılan bir kementtir, bir
kucaklayıştır. Bir busedir. Her bakış görmektir. Görmek tabiata tahakküm etmektir. Görmek sahip olmaktır. Görmek
yaşamaktır. Vuslattır görmek. Dış dünya, ne kadar düşman unsurlarla dolup
taşarsa taşsın, zekâmızın gözbebeklerimizden boşalan seyyalesiyle ehlileşmeye,
mutileşmeye mahkûmdur. Hayatımız bakışlarımızdan maddeye işler: madde bizimdir.
Tabiatla ebedi bir vuslat içinde yaşayabiliriz. Mekân, canavarı bütün
buutlarıyla ehlileşiverir.” (Cemil Meriç,
öldüğünde kitaplığında 11.000 kitabı bulunan, çok okumaktan gözleri 36 yaşında
kapanmış, satın alamadığı kitapları öpüp alnına koyan kitap aşağıdır.)
*
Herakletios (M.Ö. 540 – M.Ö.480): Evrende her şey belli bir ölçüye/düzene göre oluşur. Evrenin belli
değişmez bir yasası, düzeni, gerçekliği, mantığı vardır, bu dünyanın da
yasası/insanında yasası/düzeni/gerçekliği ve mantığıdır. Evrenin bu belli
gerçekleri/doğruları asla değiştirilemez. Evren’in
değiştirilemez bu düzeni/yasası/ gerçekleri Tanrısal bir yapıdadır. İnsan bu gerçeklikle yaşamayı öğrenmelidir.
İlahi/Tanrısal yasa, Doğa yasası, Akıl yasası hepsi birdir/aynıdır. Bu yasayı anlayanlar kâinatın her yönünü
görürler/anlarlar. İnsanlar bilgisel durumları bakımından ikiye ayrılır:
anlamasını bilenler ve anlamasını bilmeyenler. Bakmak görmektir, görmek bilmektir. Bilge bir insan
hayatın her yönünü görür. Evrene Tanrıca bakabilen bir insan için her
şey iyidir her şey güzeldir. İnsan/ya da insan
aklı/ruhu kâinatı anlayabilecek bir kapasitededir. Evrenle-İnsan
Ben’inin formları/biçimleri/ mantıksal yapısı ile dünyanın mantıksal yapısı
arasında bir uyum vardır/aynıdır. Bunlar birbirlerini dengeleyecek şekildedirler.
Kişi kendini Evrenin bu Tanrısal
düzenine soktuğunda ilişkileri de düzenli olur. Bu düzene/yapıya uymayan,
her ne olursa olsun cezalandırılır. Tanrı ise sırf akıldır ve Tanrı
Evrenin/Kozmosun kendisidir. Kozmostaki her şey bu logosun (akıl/ben/ruh/tanrının)
parçasıdır. Kozmosu anlamak topyekûn varlığı anlamak demektir. Yapılması gereken şey bu gerçeklere uygun
şekilde yaşamaktır.
*
Gözleriniz
görüyorsa dünyanın en büyük hazinesine sahipsiniz, mutsuz olmanıza hiçbir
gerekçe yoktur. Bakışın gücüne inanın. Hayatın olumsuzluklarının üstesinden gelmek farklı
bakmakla aşılabilir. Gözleri gördüğü halde yine de mutsuz olanlar bakan
kördür. Konfüçyüs’ün deyimiyle: “Her şey güzeldir ama herkes göremez”