İnsanı diğer tüm canlılardan ayıran en
belirgin özelliği, sahip olduğu aklı ve zekâsı sayesinde doğruyu yanlıştan,
iyiyi kötüden, yararı zarardan ayırt edebilme üstünlüğüdür. İnsan her iş ve
oluşta aklını işletebildiği ölçüde başarıya ulaşabilir. Aklı dışlayıp
duygularını ön plana çıkartan davranışlarda bulunduğu sürece hata yapabilme
olasılığı çok fazla olur. Çünkü duyguların egemenliğinde akıl çoğu zaman devre
dışı bırakılır. İlimde ve dinde her zaman akıl egemen olmalıdır.
Akla karşı yürütülen düşmanlık ve
inatlaşma her alanda vuku bulacak bir çöküşün en başta gelen sebeplerindendir.
Cehalet, toplumların çöküşlerinde ve kitlesel felaketlerin ortaya çıkışında bir
numaralı gerçektir. Bireysel ve kitlesel cehaletin önüne geçemeyen eğitim
sistemlerinin de varlığının bir önemi ya da gereği yoktur. Bu çeşit eğitim
sistemlerinin uzun vade de bir kalıcılığından da söz edilemez. Düşünün ki bir
kereste tezgâhı olsun. Tezgâhın ön kısmından tezgâha verdiğiniz budaklı ve
yamuk yumuk bir odun parçası tam ölçülü ve milimetrik ayarlı bu tezgâhın diğer
ucundan bir cetvel gibi dümdüz, tüm eğrilik ve yamukluklarından arındırılmış
olarak çıkacaktır. Şayet tezgâhın ayarlarıyla oynanmış, ölçüleri şaşmış, cıvataları
gevşetilmiş ise tezgâha ön kısmından verdiğiniz dümdüz bir malzemeyi bile diğer
taraftan yamulmuş olarak çıkartacaktır. Hangi kurum, hangi sektör olursa olsun
sistemsel alt yapısı mutlaka düzgün ve sağlıklı temeller üzerine
oturtulmalıdır. Temelleri sarsılmış olan kurumların vereceği hizmetler de sağlıklı
olmayacaktır.
Ateşin panzehiri su, gecenin
panzehiri sabah, üzüntünün panzehiri mutluluk, ayrılığın panzehiri kavuşmak,
ağlamanın panzehiri gülmekse cehaletin panzehiri de ilim ve akıldır. Aklın
temelleriyle inşa edilmeyen hayat binaları, er ya da geç çökmeye mahkûmdur.
İlim Allah'ın dilidir. Cehalet ise iblisin dilidir. Medeniyet ve ilim
kervanının arkalarında kalmış geri toplumların hayat karnelerine bakıldığında
mutlaka akıl ve bilimin önemsenmediğini ve dışlandığını görürsünüz. İlimle
müşerref olmayan toplumlar, ilmi ve medeniyetin meşalesini elinde tutan
uygar milletlerin sömürüsünden asla kurtulamazlar. Önce iktisadi
gelişmişlik, sonrasında da siyasi bağımsızlık var olur. İktisadi gelişmişlik
düzeyine ulaşamamış milletlerin siyasi bağımsızlıkları da tehlike altındadır.
Küresel sömürünün doymak
bilmez aktörlerine karşı en etkili panzehirimiz ilim ve fenin aydınlık, kutlu
yollarındaki üstünlüğümüz ve ekonomik alanda devletçe ulaşacağımız gelişmişlik
olmalıdır. Devletin bekası, toplumun huzur ve refahının sağlanmasında aklın her
daim egemen kılınması gerekir. Hayatın koşul ve gerekleri asla duygusallığa
geçit vermiyor. Pozitif ilim ve çağdaş eğitimin çileli yollarında emek
vermemiş, yorulmamış, ter dökmemiş toplumların, geleceğin dünyasında asla ben
de varım deme şansı olamayacaktır. Cehalet mikrobuna karşı panzehiri akıl ve
ilim olmayanların da asla mutlu yarınları yoktur.