“Kuzey Avrupa Almanlarını insanlık
tarihinden çıkarın
geriye maymun dansından başka bir şey
kalmaz”
Hitler
Dört buçuk milyar yıl olduğu bilinen insanlık
tarihinde sayısız krizler, savaşlar yaşanmıştır. Bu krizlerin tamamında en
fazla zarar gören, ölen, açlığa mahkûm olan en alt seviyede eğitimi, bilgisi,
becerisi, yeteneği eksik, güçsüz, çaresiz, yoksul halk kitleleri olmuştur.
Ülkemizde ise ekonomik kriz her zaman yoksulu daha yoksul, zengini daha zengin
yapmış, kötü ekonomik şartlardan en fazla işsizler, köylüler, düşük gelirliler,
emekliler, nüfusu fazla olanlar etkilenmiştir. Macar filozof Emil Mihail
Cioran’ın “İnsan yeryüzünün kanseridir” ve ülkemizin yetiştirdiği en
büyük deha Cemil Meriç’in “İnsan her çağda vahşidir.” sözleri
gerçektir.
Gelişmemiş ve azgelişmiş toplumlarda sistemlerin,
yönetimlerin, rejimlerin, liderlerin çoğunluğu kitlelerini aktif, üretken,
verimli hale getirememiş, getirmek istememişler, çıkar ve menfaatleri uğruna
yanlışlara yönlendirmişlerdir. Hep uşak kalsın, üç kuruş karşılığında, ya da
karın tokluğuna bana hizmet etsin anlayışı içerisinde çaresiz ve güçsüz
insanları güçlendirmeye, sistemi ayağa kaldırmaya, düzeni iyileştirmeye
çalışmamışlardır. Tarih boyunca insan insanı sömürmüş, örgütlü ve organize
olmuş, uyanık insanlar güçsüzün sırtına basarak daha da güçlenmişler, büyük
halk yığınlarını bir avuç seçkin zümreye hizmet eder hale getirmişlerdir. İşin
en garibi dini gruplar, teşkilatlar, cemaatler dahi doğru dini hükümler
olmasına rağmen halkın uyanmasına, aydınlanmasına karşı çıkıp yanlış
yönlendirmişler, masum kitleleri din ile Allah ile aldatıp menfaat
sağlamışlardır.
Örneğin: İlahi ve insani dinlerin özünde “aklı
eksik olanın dini eksik olur, oku, aklını artır, akıl artmadan din, iman dâhil
hiçbir şey anlaşılamaz,
dolayısıyla “temel ibadet okumaktır” mealinde hükümler olmasına rağmen yüz
yıllar boyunca kitleler yanlış ve sahte din detayları, ayrıntıları ile oyalanıp
aldatılmış, bunun sonucu yurttaşlarımız ve ülkemiz akıl, bilgi, teknolojiden uzak
gelişememiş veya az gelişmiş yaftasından ve vasatlıktan kurtulamamıştır. Şöyle
ki: Tarihten beri tarikatlar, cemaatler, dini ve bazı siyasi önderler “dinimiz
çoğalın, çokluğunuzla övünün diye emrediyor” diyerek halkı kandırıp kuru kul yığınları, kaos-kargaşa toplumuna
dönüştürdükleri arızalı yapıdan beslenmişlerdir. Ancak yüce dinimiz hiç te
öyle demiyor.
Tekâsür suresi 1-5 ayetleri, “nüfus çokluğuyla övünmeyi”
yasaklamakta,
Sebe suresi 35. ayeti, “çoklukla övüneni müşrik”
saymakta,
Zümer suresi 9. ayeti, “Hiç bilenle bilmeyen bir olur
mu?” diye uyarmakta,
Kur’an özü itibariyle nitelikli, vasıflı ve tüm
insanlığa faydalı şekilde çoğalmayı emretmekte, nitelikli çoğalıp
ilmini, irfanını artıranın her şeyi bilebileceğini hem kendine hem tüm insanlığa
faydalı olabileceklerini bildirmektedir.
Öte yandan nüfusuyla övünüp kontrolsüz, plansız, niteliksiz, vasıfsız kuru kul yığınları olarak
çoğalan ülkelerin kaos kargaşadan kurtulamadığı, bu ülkelere hiçbir fayda
sağlamayıp aksine yük olacağı ve bu kaotik durumun sadece yönetenlerin işine
yaradığı bilimsel olarak tespit edilmiş ve normal zekâlı her insan tarafından
da bilinmektedir. Milyonlarca nüfusa sahip gelişememiş, ilkel eğitim, kültür
düzeyinde olan Doğu ve Ortadoğu ülkelerinin çoğu gelişmiş Batı ülkelerine gizli
yollardan kaçmakta, kaçmanın yollarını aramaktadır.
Dünyanın en iyi modelini alıp ülkemiz şartlarına
uygulayın, hangi dini, insani, iktisadi uygulamaları, rejimleri, ideolojileri
koyarsanız koyun istenilen hedeflere ulaşamazsınız, fazla başarılı olamazsınız.
Nitekim olunamamıştır. On binlerce siyasetçi, sosyolog, psikolog, ekonomist,
doktor, uzman, akademisyen vb. olmasına rağmen temel toplumsal sorunlarımız
halledilememiştir. Çünkü toplumun ve insanımızın yapısı arızalıdır.
Almanya iki dünya savaşında tarihten silindi,
küllerinden yeniden doğdu dünyanın üçüncü süper gücü oldu. Japonya iki defa
atom bombasıyla adeta yok oldu, olağanüstü yöntemlerle yeniden dirildi,
dünyanın dördüncü büyük gücü oldu. ABD 250 yıllık tarihi geçmişiyle dünyanın
bir numarası oldu. 1950 yılında Türk askerinin kurtardığı Güney Kore dünyanın
en üretken ülkesi oldu. Çin, Güney Kore, Singapur vb. ülke öğrencileri son on
yılda uluslararası öğrenci seçme yarışmasında en üst seviyelerde başarılı
olurken, ülkemizde 2021 yılında yapılan TYT (Temel yeterlilik) sınavlarında üç
yüz on iki bin öğrenci fen sorularından bir tek doğru cevap veremedi. Öğretmen
adayları matematik alan sınavında 50 sorudan ancak 9’unu cevaplayabildi.
Peki, her şey ortadayken çözüm ne, ne yapmalı?
Çözüm: Ülkenin her ferdi eğitimde, ekonomide,
kültürde, matematikte, bilimde, teknolojide karıncalar gibi çalışıp devler gibi
eserler yaratabilmek için okumayı, araştırmayı, bilgiyi temel ibadet yerine koyup kişisel gelişimini sağlayıp, üstün insan
niteliğinde yetişip mevcut arızalı toplum yapısını sona erdirmektedir. Kol ve
gövde çalışması bitmiştir, devir kafa devridir. Alman dahi Geothe’nin dediği
gibi “ya
örs olacaksın, ya çekiç” başka yolu yok.
İster kabul edin isterseniz etmeyin Almanya gibi
dünyayı ayakta tutan üstün teknolojiye sahip olmadığınız taktirde Hitlerin
sözündeki gibi maymun dansından öteye gidemezsiniz.