Gecenin en sessiz bir
yerinde, İstanbul'da üstadımla sohbet ederken demişti ki: "Seninle
gelemeyeceklerin peşinden fazla koşma!" Ne demek istediğini anlayamadım.
Sabah namazını kılmak için Eyüp Sultan Hazretleri'nin medfun olduğu camiye
gitmiştik. Namazdayken kalbime amellerim geldi. Benimle onlar gelecekti:
günahlar ve sevaplar.
Dünya
mallarının gelip geçiciliğinden bahsediyordu üstadım. Hâlbuki bizler dünya
menfaati için o kadar gayretliyiz ki, o kadar cesur ve azimliyiz ki. Tahayyül
edersek bir dünya malı için ne kadar çok çabaladığımızı görebiliriz. Bizimle
gelemeyecek mirasçılarımıza bırakacağımız bir meta için hayatımızın en
kıymetlisi olan zamanımızı harcamaktan hiç de imtina duymuyoruz. Bir iş için
hayatımızın kaçta kaçını uğraş ile geçiyoruz? Bir meslek öğrenmek için,
Allah'ın bize bahşettiği rızkın kapısını aralamak için yıllarca okuyup dirsek
çürütüyoruz. Allah rızka kefildir. Bir ismi de El-Rezzak'tır. Âlim-i Mutlak
olan Allah-u Azimüşşâ'nın rızasını kazanabilmek için ne yaptık, nasıl bir hayat
sürdük, hiç düşündük mü? Bütün nimetleri veren, bize bu hayatı bahşeden Allah
Azze ve Celle. Unutmayalım ki aldığımız nefes kadar şükretsek bir gözümüzün
şükrünü bile eda edemeyiz.
Dünyaya
taalluk ettiğimiz kadar, dünyayı sevdiğimiz kadar, Allah ve resulünün emir ve
yasaklarına uyma gayretinde bulunsaydık dünya nizamında hiçbir müslüman aç
kalmaz, üşümez, zulme uğramazdı. Enes radıyallahu anh’den, Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Ölüyü
(kabre kadar) üç şey takip eder: çoluk-çocuğu, malı ve ameli. Bunlardan ikisi
döner, biri kalır. Çoluk-çocuğu ve malı döner, ameli (kendisiyle) kalır. Yine
bir hadiste "Kişinin asıl malı, yiyip bitirdiği, giyip eskittiği ve Allah
için verip biriktirdiğidir.” (Müslim, Zühd 4)
Bizler,
gölgelenip gideceğimiz bir dünya için bütün zamanımızı harcıyoruz. Ölüm ne
zaman gelir bilinmez amma velakin ismimizin bile hatırlanmayacağı bir dünya
için bu kadar cüretkâr olmamak gerek. Şairin dediği gibi "Ana rahminden geldik pazara / Bir kefen
aldık döndük mezara."