DERVİŞE
KOÇOĞLU (1918 Lefkoşe-5 Ocak 2002, Ankara)
Dervişe
hanımın kızlık soyadı “TÜRKEŞ”tir. Rahmetli Alpaslan Türkeş’in baba bir anne
ayrı kız kardeşidir.
Hayat
Hikayesi
İstanbul Çapa Kız
Enstitüsü’nü bitirdikten sonra Bandırma Yaprak Tütün
Bakım İşleme Evi’nde işe başlar. Daha sonraki yıllarda sendikal faaliyetlere
katılarak kısa zaman içerisinde yönetim kuruluna seçilme başarısını gösterir.
Yine bir sendikacı olan kürt kökenli Sabahattin Koçoğlu ile evlenir. Bir erkek
çocuğu vardır.
1955 yılında ilk kez
Başkan seçilir. Daha sonraki yıllarda; 26 Mayıs 1957, 16 Ağustos 1959, 12 Kasım
1961, 11 Şubat 1962, 30 Kasım 1963, 29 Ağustos 1965, 14 Mayıs 1967 tarihlerinde
yapılan genel kurullarda ‘Bandırma, Balıkesir, Çanakkale Havalisi Tütün
Müskirat Gıda ve Yardımcı İşçiler Sendikası’nın başkanlığına seçilir.
Dervişe Koçoğlu, 19
Ağustos 1968’de kurulan Tekgıda-İş’in kurucular kurulunda da görev alır.
Türkiye Tütün Müskirat Gıda ve Yardımcı İşçiler Sendika Federasyonunun 5 Aralık
1969’da kendisini feshederek Tekgıda-İş’e katılmasıyla birlikte Federasyon
üyesi olan Bandırma Şubesi de fesih kararı alarak Tekgıda-İş’e katılır.
5 Temmuz 1970’te
yapılan genel kurulda Bandırma Şube Başkanlığına seçilen Dervişe Koçoğlu, 1
Ekim 1972’de Tekgıda-İş’in genel kurulunda ise üst kurul delegeliğine
seçilerek, 21 Aralık 1975’te yapılan genel kurulda hiçbir yönetim kademesinde
yer almayarak aktif sendikacılık hayatını sona erdirir. Toplam 11 dönem sendika
başkanlığı yapan Dervişe Koçoğlu, bundan sonraki yaşamını İstanbul’da sürdürür
ve 5 Ocak 2002’de Hacettepe Üniversitesi Hastanesinde kanserden yaşamını
yitirir.
Derviş
Koç Oldu
Sendikacılık
Ansiklopedisi’nin, Bandırma Belediyesi başlıklı bölümünde Bandırma Balıkesir
Çanakkale Havalisi Tütün ve Müskirat Gıda ve Yardımcı İşçileri Sendikası maddesinde
Tek Gıda-İş arşivinden farklı olarak 16 Ocak 1955 yılında sendika başkanlığına
seçilenin Derviş Koç olduğu yazıyordu. 1955’ten 1969’a kadar yapılan genel
kurulların hepsi teker teker veriliyordu üstelik. Her yerde isim aynıydı:
Derviş Koç. Ansiklopedide maddeyi yazan her kimse, “Sendika başkanlığı
kadınların görevi değildir” diye düşünmüş olmalıydı.
Kemal Sülker’in Türkiye
Sendikacılık Tarihi kitabında Türkiye Tütün Müskirat ve Yardımcı İşçiler
Federasyonu’nu tanıtan bölümde, federasyonun kuruluşu ele alındığı ve 1952 yılı
söz konusu olduğu için ismi geçmiyor. Ama Kemal Nebioğlu’nun yazı işleri
müdürlüğünü yaptığı Petrol-İş Dergisi’nin Ağustos 1958’de çıkan 4. sayısında,
genel kurulda sendikanın idare heyetine seçilen ama Türk-İş delegeliğine
seçilemeyen Dervişe Koçoğlu ile ilgili şu yorum yapılmış: “Mücadele büyük oldu.
31 namzet arasından 12 kişi seçilirken eski delege, kıymetli kadın idareci
Dervişe Koç seçilemiyordu. Birçok sendikacının samimiyetle üzüldükleri bu
konuda akıl başa sonradan geliyordu.”
“Sanduktan Sendikaya
Tek Gıda-İş’in Hikâyesi” isimli kitabında Zeliha Etöz, Türkiye Müskirat Tütün
ve Yardımcı İşçi Sendikaları Federasyonu’nun 28 Temmuz 1956’da yapılan 3. Genel
Kurulu’na değindikten sonra, “Bu genel kurulda asil idare kurulu üyeleri
arasında ilk kez bir kadın sendikacı da vardır. Balıkesir - Çanakkale ve
Havalisi Gıda ve Yardımcı İşçiler Sendikası’ndan olan Dervişe Koçoğlu 1948’den
beri aktif sendikacıdır.” Burada söz konusu olanın 9 sendikayla kurulan, daha
sonra da 19 sendikaya kadar çıkan bir federasyon olduğunu hatırlatmadan
geçmeyelim. Yani bugünün konfederasyonlarının yerini tutabilecek bir
örgütlenmeden bahsediyoruz.
Tek
Kadın Sendika Başkanı
1 Mart 1966 tarihli
İşçi Davası Gazetesi’nde yer alan “Tek bayan sendika başkanı” başlıklı yazıda
hakkında şunlar yazıyor: “Türk-İş tarafından İsveç ve Amerika’ya gönderilen ve
bu seyahatlerden geniş malumat ve muvaffakiyetle dönen sendikanın başkanı
Dervişe Koçoğlu ve arkadaşları yalnız TEKEL’de değil, gıda işkollarında çalışan
işçilere de el atmıştır.”
Gazetede Koçoğlu’nun
fırın işçilerinin örgütlenmesi için neler yaptığı şöyle dile getiriliyor:
“Bilhassa kanun nizam tanımayan bazı fırın işverenleri ile büyük mücadeleye girişerek
bu işyerlerinde günde 16 saat boğaz tokluğuna çalıştırılan ve istismar edilen,
ezilen işçilerin insan şeref ve haysiyetine yaraşır ücrete ve istirahata
kavuşmaları için günlerce devam eden grevin başında sabahlara kadar nöbet tutan
‘bayan’ sendikacımız işverenlerin şikayeti yüzünden mahkemelere, savcılara
kadar ifade vermekten yılmamış, neticede haklı direnmeleri müspet sonuç vererek
işverenler dize gelip mağdur işçilerin her türlü hakları toplu sözleşme ile
elde edilmesinde büyük muvaffakiyet sağlamıştır.”
Dergi, Dervişe Hanım’ın
kadınlık görevlerini dikkate almadan edememiş, ama yine de denklemi biraz ters
kurmuş. “İcabında yavrusunu bile ihmal ederek kendisini işçilere adadı” diyor.
Bandırma’nın yerel
gazetelerinden İlkhaber Gazetesi’nde 2010 yılında Bandırma’daki davalarımız
isimli köşeyi hazırlayan avukat Turgut İnal, Dervişe Koçoğlu’dan da bahsediyor,
şöyle tanımlıyor onu: “Çelik gibi bir iradesi ve dehşet ölçüsünde nefis bir
konuşma yeteneği vardı.” Başka türlü nasıl o kadar uzun dönem bir kadın olarak
sendika başkanlığı görevini yürütebilir ki?
Kadın
İşçi hareketi içinde
kadınlara rastlamak gerçekten zor. Tabiki ülkemizde sadece işçi hareketi
içerisinde değil sosyal faaliyetleri içinde kadını görmek çok güçtür. Bunun en
önemli sebeplerinden bir tanesi kadınlar maalesef sosyal faaliyetler içinde yer
almamaktadırlar. Bu sorun son günlerde bazı siyasi partiler tarafından kadın
kotası adı altında çözülmeye çalışılmaktadır. Kadınların belki yapı itibari ile
erkeklere oranla siyasi, sosyal konularla daha az ilgileniyor olması olabilirse
de kadınların sosyal faaliyetlerde geri planda kalmalarının en önemli sebebi
bana göre toplumumuzda erkeklerin kadınlara biçtiği roldür. Kadınlar anne, eş, evinin
kadını rolü kadınların önünü kesmektedir.