Yurdum
insanların çoğu kendi yaşamını kendisi zorlaştırıyor. Herkes işini gücünü
bıraktı her gün değişen dolar, avro ve altını takip ediyor. Kadını, erkeği
rantiyeci, maddeci oldu. Herkes ağır şartlarda çalışmadan, emek, alın teri
dökmeden, bazıları da haksız kazançlarla kolay yoldan mal, servet, ev, araba
vb. değerlere sahip olmak istiyor. Bazıları sahip oldu ama yine de mutlu
olamadı. Ev, araba, gelir vb. maddi imkânları artan modern insan bu defa manevi
boşluk, kaos, kargaşa içine düştü. Artan tüm imkanlarına rağmen kısıtlı
imkanlarla yaşayan eskinin insanına göre daha mutsuz. Oysa hayatı
kolaylaştırmanın ve mutlu olmanın bin bir yolu vardır. Hayattan bunalan, yolunu arayan insanların durumunu anlatan görüşler:
Sosyal medya fenomeni Ayhan Koç, namı diğer
Benekli Ayhan: “Memurlar emekli
oluyor, 70-80
yaşında hala çalışıyorlar. Çocuğun askerliği var, oğlanın-kızın düğünü var,
evin eşyası eskidi. Evim altta üste çıkayım, arabam eskidi arabayı yenileyim.
Biter mi bu dert. Adam emekli oluyor, hatta olmadan ölüyor. Ya da oluyor 80
yaşında evden çıkamıyor. Ne yapacaklar bunlar parayı, deli mi abi bunlar.
Oğlunda, kızında kendi çalışsın kendi alsın.”
Yeryüzü öğretmeni ve ikinci Mesih
Hintli Filozof Juddi Krishnamurti: “İnsanın
içinde bütün dünya vardır ve eğer nasıl bakman ve öğrenmen gerektiğini
bilirsen, dünyanın kapısı orada ve anahtar senin elindedir. Yeryüzünde senden
başka hiç kimse ne sana o anahtarı verebilir ne de o kapıyı açabilir.”
Spirtüel yasalar kitabı yazarı Diana
Cooper: “İçinizdeki huzuru sağlamak, huzurlu bir
yaşamın anahtarıdır. Spirtüel (Ruhsal, manevi) yasaları anlayıp onlara uygun
yaşayarak dünyada cenneti yaratabiliriz. Dünyadaki cennetin anahtarı kendi
elinizde. En büyük mutluluğumuz
insanlığa ve evren’e hizmet etmektir. Dünyadaki cennet budur. Bu sayede
mutlu, huzurlu ve uyumlu bir yaşam sürebiliriz. Başkalarıyla iş birliği
yapabilir, onlara bazı yetkiler verebiliriz. Egomuzun arzularını salıvererek
hayatımızı kutsallığa adayabiliriz. Fakat insanlar bu yasaları unuttuğu ya da
onları göz ardı etmeyi tercih ettiği için dünyadaki yaşam bir meydan kavgasına
dönüşmüştür. İnsanlar fiziksel ve cinsel duyularına fazla odaklandıkları için,
öfke, acı ve korku baskın duygular olmuştur. Bizler çok boyutlu varlıklarız.
Bir kısmımız düşük frekanslı negatif duygulara saplanıp kalmışken, bir kısmımız
da Evren’e şefkat ve sevgi ışığını yaymaktadır. Yukarıda nasılsa, aşağıda da
öyledir. Evren’in ilk yasası budur. Dünyada nasılsa, cennet de de öyledir. Siz mutlu olduğunuzda cennet şenlenir. Tanrı’nın arzusu, sizi neşelendiren, tatmin
eden ve kendinize değer vermenizi sağlayan işler yapmanızdır.”
Yazar Gerald Jampolsky: “Hüzünlü
geçmiş, hüzünlü geleceği davet eder. Her birimiz zihinsel barışa yönelerek
akıllarımızı birleştirdiğimizde sevginin bilincimize doğuşu önündeki engelleri
ortadan kaldırabiliriz. Bunun için mucize önermeyi kendi yaşamımıza uygulayıp
hüzünlü geçmişimizi kapatarak, geçmişteki incitildiklerimizin gelecekte
tekrarlanmasını engellemek için önlemler alırız. Böylece geçmişle gelecek tek
zaman dilimi haline gelir. Korktuğumuzda, kederliyken sevemeyiz; suçluluk
duygusuyla yaşarken sevemeyiz. Kederli geçmişten kurtulup, herkesi
bağışladığımızda sevgi ve birliği yaşarız. Sevgi ve korku iki duygudur.
Birincisi bizim doğal yapımız, diğeri ise beynimizin ürünüdür. Bağışlayıcı
olabilirsek ve kendimiz de dâhil herkesi suçtan ve suçlamalardan özgür kılarsak
korkuyu yenebilirdik. Sevgi korkudan özgürleşmektir.”
Kutsal yaşam kitabı yazarı Neale Donad
Walsch: “Doğa, evren ve diğer insanlarla bir
arada, birbirimizin varoluşunu
destekleyerek var olmamız mümkün. Yaşamlarımızı neşeyle uyum içinde ve
acılarımızın büyük bir kısmından kurtularak yaşayabiliriz. Gerçeği söyleyebilme
ve işe yaramayanı değiştirebilme yeteneğimiz var. Fiziksel, zihinsel ve ruhsal
anlamda iyi ve mutlu bir şekilde yaşamak kendi elimizdedir. Herkesin içindeki
ilahiyi yücelten, dünyayı seven ve onun üzerinde zarafetle yürüyen, bedenine
yaşayan ruhun tapınağı gibi davranan kutsalca bir yaşam sürdürmek olasıdır. Bir
tek düşünce bile yeni bir pencere açar ya da daha fazla mutluluğa açılan bir
kapı aralar. Sürekli neşeli olup da sürekli hasta olan insan pek yoktur. Kişi
ne kadar olumluysa o kadar sağlıklıdır.”
Tanrılar okulu yazarı Stefano D’Anna: “Dünyanın tüm problemlerinin başlıca
sebebi ve esas kaynağı insanoğlunun kalbinde bulunan bir kara delik. Bütün
dünyevi kötülükler, adeta bir Pandora kutusu misali, bu kara delikten çıkıp
dünyanın her tarafına yayılmaktadır. İnsanlık olumsuz düşünür ve hisseder.
Dünya üzerindeki en korkunç hastalık Aids veya Kanser değildir. Ya da en gerçek
felaketler kirlilik, işlenen suçlar, savaşlar veya dünyanın bazı bölgelerinde
yaşanılan yoksulluklar da değildir. Dünyanın en büyük felaketi, hastalığı
insanoğlunun olumsuz hisleri ve çatışmacı düşüncelerinin cehennemidir. Dünyayı,
insanların olumsuz düşünceleri ve hisleri şekillendirmektedir. Kişinin
ilerleyebilmesi, kaderini değiştirmesi için, parçalanmış psikolojisini
birleştirmesi, kötü düşünce ve inanç sistemini değiştirmesi, eski zihin
yapısını, önyargılarını ve batıl inançlarını terk etmesi gerekmektedir. İnsan,
kâbuslarını ve düştüğü tüm kötü durumlarını ortaya çıkaran, kendisini alaşağı
eden düşleme şeklini ve olumsuz düşüncelerinin zulmünü öncelikle kendi içinde,
derininde/özünde, kökünden kurutmalıdır. Yoksulluğu da düşleyebiliriz,
zenginliği de düşleyebiliriz, cehennemi de düşleyebiliriz, cenneti de
düşleyebiliriz. Ölümü de düşleyebiliriz, sonsuz bir yaşamı da düşleyebiliriz.
Hepsi bize bağlıdır: Dünya bizim onu düşlediğimiz gibidir. Dünya sensin”
İsa Mesih’in (a.s) “Mutluluk içten
gelir, tanrı sevgidir” sözünde olduğu gibi sevgi ellerinizde, içinizde.