“İnsanın kaderi ruhunda saklıdır.“
Herodotos
Sinoplu Diyojen (Diagones) ya da Kynik Diyojen
olarak ta bilinir. M.Ö. 412’de Roma’nın
kolonisi Sinop’ta doğdu. Güzel konuşma yeteneği, üstün zekâsı ile herkesi etkileyen, Eflatun’un
“Çılgın Sokrat” dediği; Aristoteles’in öğrencisi, felsefe ve filozof aşığı,
dünya fatihi Büyük İskender’in “İskender
olmasaydım Diyojen olmak isterdim” diyecek kadar sevgisini kazanan, ünlü
antik çağ filozofudur.
Kuyumculuk yapan babası Hakesios
kalpazanlık yapınca baba oğul Yunanistan’ın Delphoi kentine sürgün edildi.
Ardından Atina’ya yerleşti. Hak ve özgürlükleri kısıtlı bir sürgün olarak açlık, yoksulluk ve fakirlik içinde yaşadı.
Suçlanmış bir adamın oğluydu, bu yüzden herkes tarafından
aşağılandı, dışlandı, hakaretlere ve küçümsemelere maruz kaldı. Güçlü
iradesini, cesaretini hiçbir zaman kaybetmedi. Yoksul ama her zaman kendine
yeten erdemli hayatı, sade yaşamı ile güçlü biri olmaya çalıştı. Buna rağmen
her zaman mesleğiyle ilgili babasından gurur duymuş, hayvanların yaşamını
doğaya daha uygun bularak onların yaşamına özenmiş, medeniyete karşı çıkmış, medeniyet içerisinde medeniyetten uzak bir
şekilde doğada yaşamıştır.
En büyük dostu sokak köpekleriydi, bu
yüzden kynikos (köpeksi) filozof adını aldığı halde yaşamın doğal ve sade
olması gerektiğine inandı. Barındığı bir fıçısı, bir su çanağı, bir sopası ve
birde dostu köpeği vardı.
Diyojen bir gün nehrin kenarında otururken
bir köpek soluk soluğa koşarak yanından akan nehre atladı ve bir güzel banyo
yaptıktan sonra doya doya su içti. Silkelenip üzerindeki fazla suyu attıktan
sonra gelip yanına oturdu, dilini çıkarıp hızlı hızlı nefes alıp vererek Diyojen’e
sevgi gösterilerinde bulundu. Diyojen bir an düşünüp: “Tanrım bir köpek bile benden daha
özgür; bir su tası olmadan da susuzluğunu giderebiliyor, onu taşımak zorunda
değil. O başarabiliyorsa, ben bir tas olmadan da başarabilirim. Onu taşımak
zorunda değilim. Hem kaç defadır kayboldu mu? Çalındı mı? Endişeleri yaşadım”
diyerek birden su tasınınehre attı, köpeğe sevgiyle baktı ve ona bu
muhteşem mesajı varoluştan kendisine getirdiği için teşekkür ederek “Bir
köpek bunu başarabiliyorsa ben ellerimle başarırım, suyumu içerim. Demek ki
sevgi, mutluluk içten gelir.” diyerek o günden sonra giyimde,
barınmada, yiyecekte, dinde, ahlakta ve davranışta, bütün geleneksel uygulamayı
reddetti.
“Servet ve varlıklı yaşamak erdeme ters düşer. İnsani değerler doğaya
aykırıdır. İnsan için iki disiplin vardır. Biri ruh disiplini, diğeri beden
disiplinidir. Beden jimnastikle gelişir, ruh ise erdem ile gelişebilir. Kişi mutluluğa ancak erdemle ulaşabilir. İnsanın
erdemli olabilmesi doğaya uygun yaşamasıyla, dünyevi hazları yok saymakla, olabildiğince arzu ve ihtiyaçları azaltmak,
hatta kaldırmakla mümkün olabilir. İnsan en
kısıtlı yaşam koşullarında bile erdem ve mutluluğa hiçbir değere bağlı olmadan
bütün gereksinimlerden sıyrılarak bağımsız olarak erişebilir. Erdem kişinin
kendine egemen olması, kendi kendine yeterli olması, tutkularından arınması,
öbür insanlara bağımlılıktan kurtularak doğaya uygun ve uyumlu şekilde özgür
yaşamasıdır. Dengesiz arzular, insanları perişan eden felaketlerin
kaynağıdır. Servet, refah, zenginlik ve asalet fazlalıklardır. Yaşamak bir
felaket değil ama kötü yaşamak bir felakettir. Yeryüzünün en iyi şeyi hür
olmaktır. Terbiyeli söylenmiş bir söz baldan örülmüş bir ağ gibidir. İnsanların
tekme atmak (futbol) için yarıştıklarını günümüzde düzgün adam olmak, ahlaklı
bir yaşam sürmek için kimse kılını bile kıpırdatmıyor.”
Görüşlerini
savunan erdemli bir filozoftu. M.Ö. 323’de Korint’te
öldü. Ölümünden sonra adını yaşatmak
için Korintoslular (Yunanistanda) bir sütun, Sinoplular da bir heykelini
dikmişlerdir.
*
Herodotos’un söylediği gibi “İnsanın kaderi ruhunda saklıdır. “Mutluluğun
karakterle, başarıyla, parayla, güçle, dinle, ideolojiyle hiçbir ilgisi yoktur.
Bunlar kişinin oluşturduğu bir olgudur.
Mutluluğun
sadece kişinin bilinciyle bir ilgisi vardır. Istırapları, kederleri, kin ve
nefreti kişi kendisi yaratır.
Antik Yunan Filozoflarının söylediği gibi “Sevgi
içten gelir, tanrı sırf sevgidir, sevgi de
mutluluk ta iyi de kötü de melek te şeytan da kişinin kalbindedir.”
Bir kere tam seversen
hayvani nefis, ego, hırs, kin, korku bedenini terk eder. Evrene şefkat ve sevgi
ışığı yayarsak içimizdeki coşkuyu, huzuru sağlarız. Mutluluk kaplarsa âlemi,
kalpler gül bahçesine döner. Aşk
kapısını açarsa gönüller ölümsüz aşk âlemine kanatlanır.
O nedenle bahçede biziz, gül de biziz. Kadın
erkek için, erkek kadın için, güzel sevilmek için yaratılmıştır. Allah
birbirimizi sevelim diye dünyayı yaratmıştır. Yalnız taş duvar olmaz, cananla
uyku uyunmaz, ateş ateşi bulur, su gövdeye yürür, beşeri aşk ilahi aşka döner, rabbim
âleme gül kokusu üfler, âlemde çiçek açar, çimen açar bahar olur